Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 bonus veren siteler Yeni Bonus Veren Siteler

Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

ŞİİR BUKETİ 23

DELİ DOLU Ocak yaksam: dumanında tütersin.. Dar günümde, gözlerimde bitersin.. Bir sen, sevda mısın; canan mısın ne? Bir sen, öldürmeye beni; yetersin! ..                      AHMET TEVFİK OZAN   EŞİK Bu yekpâre akış, durgun, derinden... Her aynada yalnız kendi görünen Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın Kendi cevherinde mahpus bir ânın Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak, Dalgın, unutulmuş sesleri uzak Bir uykudan bana tekrar dönenler, İçimde, dışımda hep aynı çember! Bin elmas parıltı oyun ve halka Küçük ve hiç değişmez dalgalarla Bende, bana meçhul akşamlar yoklar! Gülen ve gömülen gölge ufuklar Acayip davetlerin rüzgârında Her lâhza yine kendi sularında!... Uzakta, aya çok yakın bir yerde, Çılgın ve muhteşem harabelerde, Büyük sükûtların fırtınası var. Mermer duvarlarda kırılmış sazlar, Çok genç uçuşunda ve hangi haşin Yıldıza gülerek çarptığı için Alnında bir siyah nokta geceden Kovulanlar ışık bahçelerinden, Bütün ayrılıklar hepsi orada Bu çıplak, ümitsiz ve saf duada. Ve bir kadın beyaz, sâkin, büyülü Göğsünde kanayan bir zaman gülü Mahzun bakışlarla dinler derinde Olup olmamanın eşiklerinde. Garip telâşını, binlerce fecrin Ocağında nezir güvercinlerin Hülyâm o kıvılcım ve kül yağmuru Çırpınır bu beyaz mahşere doğru! Ey hiç şaşmayan göz, büyük atmaca Gölgesi güneşin üstünde uçan Dişi kuyruğunda ebedî yılan, Ve üst üste rüyâ!  Bir ses yavaşça, Bir ses, bin uykudan mahmur ve zengin Zümrüt usaresi maviliklerin Suların üstünde arar kendini Yoklar ömrün bütün sahillerini Çizgiler silinir, ufuk bir beyaz Çin kâsesi olur, toprak, yosun, saz Hep birden tutuşur, nârin kemerler Alevden sütunlar, altın, mücevher, Ah bu çılgın yağma...orman çatırdar Ve çıplak aynası ufkun tekrarlar Büyük masalını aydınlıkların. Elele bir oyun bugün ve yarın Bütün pınarlara koştum cevap yok Tekrar bana döndü her attığım ok Her çığlık önümde tutuştu, yandı Tahtayı kurt oydu, taş yosunlandı, Yabanî otlarla örtüldü duvar... İlhamlı çehresi hilkatin sular Kaç kere değişti önümde böyle, Birbiri ardınca gün ve mevsimle... Ve kaç kere bahar güldü derinde Güllerin kanayan bekâretinde Taze gülüşüyle toprağın suyun... Tılsımlı kadehi her susuzluğun Ey şafaktan, sırdan, arzudan hayâl Yıldızların bize ördüğü masal Kaç kere yarattım tenhada seni Beyaz kollarını, sıcak buseni... Bakışın, gülüşün, neş'en ve hüznün Ay altında bir gül nağmesi yüzün... Evet çok bekledim, kaç kere hazan, Dinç atlar koşturdu boş ufuklardan Yeleler alevli, ağız köpüklü, Bulutlar bir kanlı hiddetle yüklü Geçtikçe batıya doğru önümden Zâlim ümitlerle ürperirdim ben, Duyardım her an uzlette bir yeni Âlemin yıkılıp devrildiğini Çılgın mahşerinde ses ve renklerin... Benden sor sırrını mesafelerin Benden sor ve benden dinle akşamı... Rabbim bu sonsuzluk ve onun tadı... Bir ses yavaşça der, bırak yalvarsın, Hayat bu kapıda...ne çıkar varsın, Nakışlar gülmesin beyaz taşında Ölüme benzeyen bu susuzluğun Çağlayan hayâller yeter başında... Bir fikir, bir şekil dalında olgun Bu ağır sallanan hazan meyvesi, Gurbet, mendillerin çırpınan yası, Yüzler ki bir uzak müjdeye benzer, Her türlü ışığa kapanmış gözler, Her şey, hepsi, gülen, susan, kamaşan Rengiyle toplanır bende ve akşam Rüzgârla tarumar, mevsimle sarhoş Gelir ta kalbimde düğümlenir... -Boş... Boş ve ümitsizdir akşamın hüznü Bu tenha çeşmede bir an yüzünü Seyredenler altın sazlar içinde Ruh muammasının ürperişinde Kaybolmuş sanırlar kendilerini... Bırak bu tesadüf bahçelerini... Hakikat çok uzak, karanlık, derin Bir dille konuşur, büyük köklerin Toprakla ezelden karışmış dili! Geceyle, ölümdür..asıl sevgili Bu ikiz aynada toplanır yollar Karanlık yaratır, ölüm tamamlar. Kaçalım seninle biz de geceye Ölümün kardeşi saf düşünceye... Yeter büyüsüne aldandığımız Güneşin...biraz da yalnızlığımız Kendi aynasında gülsün, gerinsin Güvercin topuklu sükût gezinsin.             Ahmet Hamdi TANPINAR   BİR YAŞANMAMIŞ DİLEK Akacak; nehir gibi, kan çanak vadilerde..  Başını çarpa çarpa, ömrüm; kayalıklara! ..  Kulağımda, bir tunç ses:”… o yeşil deniz nerde? ..  Hasreti ne gün biter, suyun; sır balıklara? ...” Yakacak, en son şair; günâh heykellerini..  Mısralardan yonttuğu, şehvet gecelerinin!  Kim tutacak, ümidin çürümüş ellerini?  Mahkumu kesilecek, dudak hecelerinin! .. Uçacak; güvercinler nazenin kanatlarla.. Şeffaf tül perdeleri, darmadağın ederek!  Feza, bir cenk mahşeri; hırçınlaşan atlarla  Ve ölümün busesi, bir yaşanmamış dilek! ...                                    AHMET TEVFİK OZAN   BAHANE Kaç yıl oldu dostuz böyle seninle Bir şiir de yazamadım adına Oysa aklımdasın her yeni günle Doymamışım uzakların tadına Deniz dalgalanır, ben ürperirim Bilirim bulmuştur yıkacak bir yar Çağırsaydın inan çıkıp gelirim Baştan sona hasret kesti bu diyar Deniz bir bahane, dağlar bahane Ne limanlar yandı, ne dağda kar var Hem günler bahane, çağlar bahane Kırk çiçekte birden göz eder bahar Ne dilin yabancı, ne dalın yaban Anladım ki bugün kanadım kırık Zannetme ki taşa tuttu bir çoban Bizi bizden çok seviyor ayrılık Zamanı kesmeli ince yerinden Yollar örmeliyim bir belik gibi Gerçeği öpmeli şöyle harından Ne zordur yaşamak gölgelik gibi Boşluğa salladım yine elimi Selam diye geçip giden kuşlara Ya çıkıp gel, ya da sustur dilimi Dönmeden şu yatan yalçın taşlara                          Hayrettin YAZICI
Ekleme Tarihi: 23 Eylül 2025 -Salı
Suat ÖZARAS

ŞİİR BUKETİ 23

DELİ DOLU
Ocak yaksam: dumanında tütersin..
Dar günümde, gözlerimde bitersin..
Bir sen, sevda mısın; canan mısın ne?
Bir sen, öldürmeye beni; yetersin! ..
                     AHMET TEVFİK OZAN

 

EŞİK
Bu yekpâre akış, durgun, derinden...
Her aynada yalnız kendi görünen
Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın
Kendi cevherinde mahpus bir ânın
Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak,
Dalgın, unutulmuş sesleri uzak
Bir uykudan bana tekrar dönenler,
İçimde, dışımda hep aynı çember!
Bin elmas parıltı oyun ve halka
Küçük ve hiç değişmez dalgalarla
Bende, bana meçhul akşamlar yoklar!
Gülen ve gömülen gölge ufuklar
Acayip davetlerin rüzgârında
Her lâhza yine kendi sularında!...
Uzakta, aya çok yakın bir yerde,
Çılgın ve muhteşem harabelerde,
Büyük sükûtların fırtınası var.
Mermer duvarlarda kırılmış sazlar,
Çok genç uçuşunda ve hangi haşin
Yıldıza gülerek çarptığı için
Alnında bir siyah nokta geceden
Kovulanlar ışık bahçelerinden,
Bütün ayrılıklar hepsi orada
Bu çıplak, ümitsiz ve saf duada.
Ve bir kadın beyaz, sâkin, büyülü
Göğsünde kanayan bir zaman gülü
Mahzun bakışlarla dinler derinde
Olup olmamanın eşiklerinde.
Garip telâşını, binlerce fecrin
Ocağında nezir güvercinlerin
Hülyâm o kıvılcım ve kül yağmuru
Çırpınır bu beyaz mahşere doğru!
Ey hiç şaşmayan göz, büyük atmaca
Gölgesi güneşin üstünde uçan
Dişi kuyruğunda ebedî yılan,
Ve üst üste rüyâ!
 Bir ses yavaşça,
Bir ses, bin uykudan mahmur ve zengin
Zümrüt usaresi maviliklerin
Suların üstünde arar kendini
Yoklar ömrün bütün sahillerini
Çizgiler silinir, ufuk bir beyaz
Çin kâsesi olur, toprak, yosun, saz
Hep birden tutuşur, nârin kemerler
Alevden sütunlar, altın, mücevher,
Ah bu çılgın yağma...orman çatırdar
Ve çıplak aynası ufkun tekrarlar
Büyük masalını aydınlıkların.
Elele bir oyun bugün ve yarın
Bütün pınarlara koştum cevap yok
Tekrar bana döndü her attığım ok
Her çığlık önümde tutuştu, yandı
Tahtayı kurt oydu, taş yosunlandı,
Yabanî otlarla örtüldü duvar...
İlhamlı çehresi hilkatin sular
Kaç kere değişti önümde böyle,
Birbiri ardınca gün ve mevsimle...
Ve kaç kere bahar güldü derinde
Güllerin kanayan bekâretinde
Taze gülüşüyle toprağın suyun...
Tılsımlı kadehi her susuzluğun
Ey şafaktan, sırdan, arzudan hayâl
Yıldızların bize ördüğü masal
Kaç kere yarattım tenhada seni
Beyaz kollarını, sıcak buseni...
Bakışın, gülüşün, neş'en ve hüznün
Ay altında bir gül nağmesi yüzün...
Evet çok bekledim, kaç kere hazan,
Dinç atlar koşturdu boş ufuklardan
Yeleler alevli, ağız köpüklü,
Bulutlar bir kanlı hiddetle yüklü
Geçtikçe batıya doğru önümden
Zâlim ümitlerle ürperirdim ben,
Duyardım her an uzlette bir yeni
Âlemin yıkılıp devrildiğini
Çılgın mahşerinde ses ve renklerin...
Benden sor sırrını mesafelerin
Benden sor ve benden dinle akşamı...
Rabbim bu sonsuzluk ve onun tadı...
Bir ses yavaşça der, bırak yalvarsın,
Hayat bu kapıda...ne çıkar varsın,
Nakışlar gülmesin beyaz taşında
Ölüme benzeyen bu susuzluğun
Çağlayan hayâller yeter başında...
Bir fikir, bir şekil dalında olgun
Bu ağır sallanan hazan meyvesi,
Gurbet, mendillerin çırpınan yası,
Yüzler ki bir uzak müjdeye benzer,
Her türlü ışığa kapanmış gözler,
Her şey, hepsi, gülen, susan, kamaşan
Rengiyle toplanır bende ve akşam
Rüzgârla tarumar, mevsimle sarhoş
Gelir ta kalbimde düğümlenir...
-Boş...
Boş ve ümitsizdir akşamın hüznü
Bu tenha çeşmede bir an yüzünü
Seyredenler altın sazlar içinde
Ruh muammasının ürperişinde
Kaybolmuş sanırlar kendilerini...
Bırak bu tesadüf bahçelerini...
Hakikat çok uzak, karanlık, derin
Bir dille konuşur, büyük köklerin
Toprakla ezelden karışmış dili!
Geceyle, ölümdür..asıl sevgili
Bu ikiz aynada toplanır yollar
Karanlık yaratır, ölüm tamamlar.
Kaçalım seninle biz de geceye
Ölümün kardeşi saf düşünceye...
Yeter büyüsüne aldandığımız
Güneşin...biraz da yalnızlığımız
Kendi aynasında gülsün, gerinsin
Güvercin topuklu sükût gezinsin.
            Ahmet Hamdi TANPINAR

 

BİR YAŞANMAMIŞ DİLEK
Akacak; nehir gibi, kan çanak vadilerde..
 Başını çarpa çarpa, ömrüm; kayalıklara! ..
 Kulağımda, bir tunç ses:”… o yeşil deniz nerde? ..
 Hasreti ne gün biter, suyun; sır balıklara? ...”

Yakacak, en son şair; günâh heykellerini..
 Mısralardan yonttuğu, şehvet gecelerinin!
 Kim tutacak, ümidin çürümüş ellerini?
 Mahkumu kesilecek, dudak hecelerinin! ..

Uçacak; güvercinler nazenin kanatlarla..
Şeffaf tül perdeleri, darmadağın ederek!
 Feza, bir cenk mahşeri; hırçınlaşan atlarla
 Ve ölümün busesi, bir yaşanmamış dilek! ...
                                   AHMET TEVFİK OZAN

 

BAHANE
Kaç yıl oldu dostuz böyle seninle
Bir şiir de yazamadım adına
Oysa aklımdasın her yeni günle
Doymamışım uzakların tadına
Deniz dalgalanır, ben ürperirim
Bilirim bulmuştur yıkacak bir yar
Çağırsaydın inan çıkıp gelirim
Baştan sona hasret kesti bu diyar
Deniz bir bahane, dağlar bahane
Ne limanlar yandı, ne dağda kar var
Hem günler bahane, çağlar bahane
Kırk çiçekte birden göz eder bahar
Ne dilin yabancı, ne dalın yaban
Anladım ki bugün kanadım kırık
Zannetme ki taşa tuttu bir çoban
Bizi bizden çok seviyor ayrılık
Zamanı kesmeli ince yerinden
Yollar örmeliyim bir belik gibi
Gerçeği öpmeli şöyle harından
Ne zordur yaşamak gölgelik gibi
Boşluğa salladım yine elimi
Selam diye geçip giden kuşlara
Ya çıkıp gel, ya da sustur dilimi
Dönmeden şu yatan yalçın taşlara
                         Hayrettin YAZICI

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.