KARA TALİH
Taş erir, toprak erir, taş yürekler erir de
Erimez şu bahtımın, kara yazılı taşı! ..
Aşk verir, neş’e verir, her şeyini verir de
Bahşetmez sevgisini; şu gönül arkadaşı! ...
AHMET TEVFİK OZAN
GÖĞSÜM ÇOK AĞRIYOR ASYA
Böyle ağlama kucağımda Asya
Döl tutmuyor uzun yeleli kısrakların
Gözyaşıyla sökülüyor nasırların
Hükmü kalmadı dağların
Heybetini kaybetti gururun
Kök salmış derinlerine
Büyümekte urun
Sanmam
Suçu yok gâvurun!
Dağlar da senindi
Ovalar da senin
Asırlardır ellemedin, elletmedin
Dönüp kendi etini yedin
Gelip geçen emdi
Niçin ha niçin
Namustan saymadın göğüslerini
Yüzüne çarpılan dualarda
Kaybettin ellerini
Çırılçıplak kaldın işte
Herkes biliyor yerini
Böyle ağlama kucağımda Asya
Başkaları tararken siyah saçlarını
Gözün hep dışardayken üstelik
Cebimde yokken metelik
Dayama göğsüme alnını
Ciğerim delik deşik
Ben sana yapamam annelik
Şimdi anladım ki yar da olamam
Ben sana dayanamam
Işık da önce sana doğar
Önce sana doğar karanlıkta
Bu nasıl şey
Hep kaldım aralıkta
Şimdi herkes bi-taraf
Asya`nın yüreğine kurulmuş araf
Gerçekten daha beter rüya
Göğsüm çok ağrıyor Asya
HAYRETTİN YAZICI
KÂBUS
Kurumuş ağaçlarla dolu bir ormandayım
Uzun geceler çökmüş, korkunç boşluklarına…
Uzadıkça büyüyen, derin bir uykudayım
Yapraklar boyun eğmiş, ölüm rüzgârlarına
Ya ağaçlar değişti ya ben çıldırıyorum
Bu esrarlı sükuta mana veremiyorum
Titrek yapraklar susmuş, dereler akmaz olmuş
Kuru dudaklarıma bir pınar arıyorum
Ruhuma korku salar, manasız haykırışlar
Büyüyen gözlerime bir ışık arıyorum…
Her yerde değişmeyen ölü, solgun bakışlar
Ölümü nimet bilip ona yalvarıyorum..
AHMET TEVFİK OZAN
AYNA
Derin sularında bu ayna her an,
Senden bir parıltı aksettirecek,
Kâh çıplak bir omuz sessiz düşecek,
Eriyen bir kuğu beyazlığından.
Bazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan,
Rüyasıyla sanki bir kızıl çiçek
Ve saçlar ümitsiz öyle yüzecek
Olgun akşamların ağırlığından.
Hep bu aynadasın artık kış ve yaz
Mavi sularıyla arkanda Boğaz
Köpüren aydınlıkta her tepeden.
Hep burada, ömrün her merhalesinde
Hapsolmuş bir şafak gibi derinde
Zamana gülecek hüznün ve neş'en..
AHMET HAMDİ TANPINAR
ERENKÖY'DE BAHAR
Cânan aramızda bir adındı,
Şîrin gibi hüsn ü âna unvan,
Bir sahile hem şerefti hem şan,
Çok kerre hayâlimizde cânan
Bir şi'ri hatırlatan kadındı.
Doğmuştu içimde tâ derinden
Yıldızları mâvi bir semânın;
Hazzıyla harâb idim edânın,
Hâlâ mütehayyilim sadânın
Gönlümde kalan akislerinden.
Mevsim iyi, kâinât iyiydi;
Yıldızlar o yanda, biz bu yanda,
Hulyâ gibi hoş geçen zamanda
Sandım ki güzelliğin cihanda
Bir saltanatın güzelliğiydi.
İstanbul'un öyledir bahârı;
Bir aşk oluverdi âşinâlık...
Aylarca hayâl içinde kaldık;
Zannımca Erenköy'ünde artık
Görmez felek öyle bir bahârı.
YAHYA KEMAL BEYATLI
TUTSAK
Vurmuşum başımı granit taşa,
Öldürüyor sitem beni, nâz beni.
Akla gelmeyenler, geldi bak başa
Tespih gibi ipliklere diz beni.
Yüreğimde uyutmayan ağrım var,
Vur güzelim sana açık bağrım var,
Sonsuza dek susmayacak çağrım var:
Bağlandım, kolaysa, haydi çöz beni.
Bir kor gibi sessiz yanar yüreğim,
Hasretinle kanar, kanar yüreğim,
Hep seni yâd eder, anar yüreğim
Tutsak etti bir çift güzel göz beni.
İSMAİL ADİL ŞAHİN