PASİNLER LİSESİ 10
1991-1992 eğitim-öğretim yılında 6- mat, 6- fen ve 5- fen/ B sınıflarının matematik derslerine girmeye başladım. Doğu blok 1. kat güneye bakan ilk sınıf 6-mat, yanı 6-fen, kuzeye bakan koridorun sonundaki ise 5-fen /B sınıfıydı. Üniversiteye yönelik olarak okul çıkışı haftada 3 gün 6-mat, haftada 2 gün ve şubat tatilinde ise 6-fen sınıfınıyla kurs yaptık. Erzurum'da şimdiki Çaykara AVM'nin en üst katında bulunan Güven Dershanesi'nin de geometri derslerine girmekteydim (1). Her teneffüste kütüphanede çay içer hem de her sınıftan gelen öğrencilerin çözemediği sorulara yardımcı olurdum. Belli bir zaman sonra burası satranç kahvehanesine dönüştürüldü. 6 mat sınıfında problem çözerken XX de kendi kendine soru bankasından soru çözüyordu. Morali bozulur diye bir şey söylemedim. Babasına söyleyince huyundan vazgeçti.

Bu sınıfta, haftada 8 saat matematik dersine ilaveten 2 saat da beden eğitimi dersinde matematik yapılıyordu. İlerleyen zamanlarda, bahçeye çıkıp ''beden dersi'' yapsak gibi sızlanmalar oluyordu. Bir gün, yine beden dersi isteği gelince, sinirlenip;
-Madem beden dersi istiyorsunuz, o zaman 7 ed sınıfına geçseydiniz, dedim. Abdulkadir Kır, bu sınıfın en renkli ve espritüel simalarından birisiydi. Her dersin son 5 veya 10 dakikasında, Abdulkadir Kır sansürsüz ''tiyatral'' program yapardı.
6-mat: Neşe Aydın, Zeynep Çakıcı, Sedat Şahin, Salih Ucun, Mehmet Toprak, Fuat Beşgül, Abdulkadir Kır, Kadriye.., Ebru Özdemir, Nurcan Otlaca, Hayrunnisa Kantarcı, İsmet Garip, Ömer Garip, Necdet Kaya, Yaşar Coşkun, Tuba Deryalı, Suzan Demir, Ayşegül Alpay, Hikmet Camcı, Zekâi Tiz, Rafet Yılmaz, Sadettin Akgül, Elif Akbaba ve Filiz Akgül.
Yanda buluna 6-fen sınıfı: Serdar Sevimli, Hüdai Çiftçi, Nermin Çalık, Sibel Tapur, Elif Çınar, Emine Korucu, Özlem Tuşik, Hasan Uzun, Mahperi Bakır, Gürkan Dölekli, Öznur Deliler, Ferda Öztürk, Esengül Çapakçurlu. Saçını tek örük yapan ve duvar tarafı en önde oturan kız öğrencilerin adlarını hatırlayamadım. Her sene ramazan ayında 6 -fen sınıfı, öğretmenlere iftar yemeği veriyordu. Bence bu hoş bir şey değildi. Maddi durumu iyi olmayanlar için bir külfetti. O sene de sıra 6-fen sınıfındaydı. Sınıf öğretmeni olduğum için, böyle bir etkinliği yapmamalarını söyledim, hepsi de kabul etti. Garantiye almak için de;
-Eğer sözünüzde durursanız sene sonunda sizi Tortum Şelalesi'ne götüreceğim, dedim. Pek de hoşlarına gitti. Hacı Behri Ölçer’in kullandığı otobüsle türkülü şarkılı bir şekilde giderken; sol tarafta dağ, sağ tarafta ise uçurum ve viraj olan bölgeye geldiğimizde herkes namaz surelerini okumaya başladı.
Hüdai Çiftçi'nin pek sesi çıkmazdı. Nermin Çalık, duvar dibi en arka koridor tarafında otururdu. Yazıları çok küçüktü ve yazılı kâğıdını okumakta zorluk çekerdim. Gülünecek bir durumda dahi gülmemek için çok direnirdi ve iki elini yüzüne kapatırdı. Her dersin son beş dakikasında doğaçlama; Hanifi Çalık ve Zühtü Öztürk’ün taklitlerini yapardım. Sibel Tapur kavuniçi renkte çizme giyerdi. Sınıfa girdiğinde tahtanın yaklaşık 2 m. önünde durup sınıfa karşı hafif tebessüm edip daha sonra orta sırada en arkanın bir önündeki yerine doğru giderdi. Felsefeye karşı aşırı ilgisi vardı. Cemil Meriç’in (Ex oriente lux/ Işık doğudan gelir.) kitabını okuması için vermiştim. Okuduktan sonra şöyle demişti;
-Hocam, kitâbı okurken felsefi terimler sözlüğü yanımdaydı. Elif Çınar ise çok sessizdi. Ben hiç sesini duymadım. Emine Korucu arada bir konuşurdu. Özlem Tuşik orta sırada en arkada arkadaşının solunda otururdu. Cam kenarı, baştan 3. sırada arkadaşının solunda kalın camlı ebonit çerçeveli gözlüğüyle oturan Hasan Uzun, her şeye itiraz ederdi ve konuşurken gözlerini kapatırdı. Gözlükleri beyaz çerçeveli olan Mahperi Bakır biraz havalıydı. Gürkan Dölekli, cam kenarı en arkanın bir önünde koridor tarafında otururdu. Sus demeden susmazdı. Öznur Deliler biraz zayıftı ve siyah çizmeleri vardı. Yürürken sağa sola döneceği zaman başını önüne eğip hızlı hızlı yürürdü.
Şüphesiz sınıfın sosyalitesi en yüksek öğrencisi Ferda Öztürk’tü. Siyah çizmeleri ve çok hızlı yürümesiyle de meşhurdu. Konuşması bittiğinde yutkunur ve yanakları kırmızı kesilirdi. Arkadaşlarıyla konuşmasında her zaman; ''Ay lütfen saçmalama..'' cümlesi olurdu. Orta hizanın sondan ikinci sırasında otururdu. Hatıra defterini, veresiye defteri gibi hiç yanından eksik etmezdi. Defterinin her sayfasında yanlamasına yazdığı iki kelimelik almanca cümle vardı. Doğaçlama Zühtü Öztürk taklitlerim hoşuna giderdi. Cam kenarı en arkada oturan Esengül Çapakçurlu, arkadaşlarıyla tebessüm ederek konuşurdu.
Serdar Sevimli ise cam tarafında sondan ikinci sırada arkadaşının solunda otururdu. Tümevarım, diziler-seriler, fonksiyonlar, limit, türev, integral, lineer cebir ve analitik geometri gibi ağır konulardan oluşan matematik dersinde fazla da not tutmazdı. Çoğu şeyi hafızasına alır, önemli gördüğü şeyleri yazardı. Tahtayı gözleriyle süzer, bazen itiraz edecek gibi davransa da ‘’Tamam tamam’’ derdi. (Matematik konularını not tutmayıp hafızasına kaydeden, belli belirsiz notlar alan bir başka öğrencim ise Tortum Lisesi'nden rahmetli Adnan Büyükpolat'tır..) Derse bazen geç geldiğinde hızlıca yerine oturur ve tahtadaki yazılanları hafızasına kaydederdi. Dersin bitimine az kala bazen de dersten çıkmak için izin isterdi.
5 fen/B: Figen Dikbaş, Kezban Acar, Kader ..., Zeynep Dikici, Özlem Ahali, Selma Akkuzu, Hasan Arslan, Hikmet Aktaş, Özgür Birdal, Murat Oluk, Serpil Sevimli, Serap Cındıl, Erdal Akın, Alparslan Cındıl, Adem Çoban ve Yüksel Aydınoğlu.
Bu sınıfın en neşeli öğrencisi Kader'di. '' ... Güzeli'' denildiğinde katıla katıla gülerdi. Kızıp sinirlendiğimde cam kenarı en sonda oturan Selma Akkuzu, dişleriyle alt dudağını ısırıp çocuklar gibi korktuğunu belli ederdi. Bir gün babasıyla giden Selma'yla karşılaştığımızda sınıfta söylediğim;
-Yatın bakalım, kavun karpuz da yata yata büyümüş, lafımı hatırlattı. Kaldırımda hep beraber güldük. Bir gün derste, hastaneye doğru giden; 20 denye çorap giymiş diz hizasına kadar da beyaz ihram giyinmiş bir kadını sınıfa söyledim. (İhramın uzunluğu ayakkabı hizasına kadar olmalıdır.)
Abdulkadir Kır ve Erdal Akın'ın katkılarıyla..
DİPNOTLAR
1-Cumartesi ve pazar günleri Erzurum Güven Dershanesi'nin geometri derslerine girmekteydim. En üst katta Güven, alt katta ise Güneş Dersanesi, SSK Rant Tesislerinde ise Söz-Fen Dershanesi vardı. Öğrencilerimiz Serdar sevimli, Sedat Şahin ve Ebru Özdemir de dershaneye gelmekteydiler. Serdar ve Sedat'ın sınıfları Çaykara Caddesi'ne bakan tarafta, Ebru ise karşı taraftaki sınıftaydı. Bir sabah derse girer girmez öğrencinin biri, çemberde açılarla ilgili bir soru sordu. Çözümüme fırsat vermeden, Ebru ısrarla çözmek istedi... Ve çözdü.
Bir gün uçakla Ankara'ya gece 12'de indim. Terminal binasına götürecek uzun otobüse (Kobüs) bindim. Otobüs kalabalık olduğundan ayakta giderken tanıyamadığım siyah takım elbiseli birisi ısrarla yerini verdi. Meğerse dershaneden öğrencimiz.. Sessizlik ortamında, benim üç parmakla bir çırpıda çember çizişimden bahsetti.