YAŞAR ÇOLAK Her zaman Erzurum şivesiyle konuşan abisi Sabri Çolak, onun için şöyle demişti; -O, şorağlarda böyüdi. İngilizce öğretmeni Demir Ünsal, her derse gelişinde geçen derste ne öğrendik diye soru sorardı. ''The'' kelimesinin telaffuzunu, dil dişler arasında ısırılarak ''dı'' diye okunduğunu öğretmişti. Bu telaffuz şekli herkesin hoşuna gitmişti. Bazıları teneffüste, Türkçe kelimeleri bile böyle konuşmaya başlamıştı. Biz 5-fen sınıfındayken, son sınıfta şöyle bir olay gerçekleşir. Demir bey, dün ne öğrenmiştik diye sorduğunda sınıftaki bir öğrenci şöyle der; - Bennam hocam embele zın-zın etdığ durduğ. Aşırı ciddi ve disiplinli olan Demir bey; -Ben artık bu sınıfta derse girmem, diyerek çıkıp gidiyor. Ders boş geçerse yaz tatilinde okulda kurs olacağından bütün sınıf tedirgin. Yaşar Çolak, peşinden koşup koridorda yakaladığı Demir beye; -Hocam arkadaş bir hata yaptı lütfen derse gelin, diye yalvarsa da Demir bey; -Yaşar lütfen ısrar etme sizin sınıfa gelemem, der. Yaşar Çolak, öğretmeni kucaklayıp sınıfa getirir ve öğretmen masasına oturtur. ***** 1994 yılı, Ankara Kızılay meydanındayız. Metro inşaatı var, cadde trafiğe kapalı. Moralim de çok bozuk, atletik yapılı birisi habire; -Ben Balkan şampiyonuyum. diye bağırıp duruyor. Bir kaç kere de benim yüzüme söyledi. Yaşar Çolak'ı gösterip; -Bak bu da dünya şampiyonu, dedim. Bu iki şampiyon aralarında biraz konuşup tartıştıktan sonra, yabancı çocuk sinirli bir şekilde benim yanıma gelerek; - Abi, bir adamda vücut olacak kafa olacak! diyerek sinirli bir şekilde uzaklaştı.. -Sen, bu çocuğa ne dedin, dediğimde; - Bana hangi sporları yaptığımı sordu. Ben de; karate, judo, dıngi, tululuk, elim sende, itti-bitti, kız taklası, güreş vs. dedim. ***** Bir gün öğleden sonra (1981) okula gittik. Benim dersim yoktu. İki veya üç dakika gecikmiştik. Müdür yardımcısı, sinirli bir şekilde; -Yaşar bey neden geç kaldın, bir daha olmasın, dedi. Yaşar Çolak makul bir lisanla elinde olmayan sebeplerden dolayı geç kaldığını söyledi.. Md. Yrd. ısrarla bir daha tekerrür etmemesini sinirli bir şekilde söyledi. Y. Çolak, ani bir hamleyle Md. Yardımcısını omuzuna atıp odasına götürüp koltuğuna oturttu. ***** 1981 yılı, askere gidiyorum. Taksiye bindik, ben önde Mehmet Kutman ve Yaşar Çolak da arka koltukta oturuyor. Şoför o kadar çok konuştu ki sinir oldum. Terminalde inince (Şimdiki MNG.) şoföre dedim ki; -Bak bu da Mahallebaşı'lı Beton Yaşar.. Şoför ceketini ilikleyip dedi ki; - Ben de falan kişiyim, abi on kişiyle emrindeyim. Ben uzaklaştım, epey konuştular.. ***** Bir gün dedim ki, hayatındaki kırılma noktası nedir. Niye böyle dağınıksın.. Dinle, dedi. Ah çekerek başladı anlatmaya; -17 yaşındayım, Erzurum'da Yoncalık semtinde bir inşaatta çalışıyorum. Ustaya sigara almak için caddeye çıktım. At arabasına yanlamasına bindim, saçlarımı da usturayla kazıtmıştım. Bir de ne göreyim, karşıda kaldırımda iki kişi tam karşımızdan geliyor.  Biri diğerine beni gösterince, diğerinin yüzü kıpkırmızı oldu. Dünyam yıkıldı. Peki, bir daha görüşemediniz mi dediğimde; -Fazla da üstüme gelme..Bana göre değil aşk dedikleri. (Müslüm'ce) ***** 1992'li yıllar. Bir cumartesi günü öğleden sonra, sesimi değiştirerek öğretmenler lokalinden telefonla Yaşar Çolağı aradım. -Ben, .... televizyonundan arıyorum. Yayınlarımızı beğeniyor musunuz? -Evet! Yayınlarınızı beğeniyoruz. -Teşekkür ederim. Bizden bir hediye kazandınız. Kural gereği sorumuzu da bilirseniz, hediye sizin olacak. Soruyu soruyorum, hazır mısınız? - Evet evet hazırım.. ***** 1985’li yıllarda Aydın Çine’de görev yaptığı sırada, çarşıda gezerken rüzgâr saçlarını dağıtır. Kuyumcuya girip, saçlarını taramaya başlayıp tam çıkacakken mağaza sahibi ile aralarındaki diyalog; -Size nasıl yardımcı olabilirim? -Bana, iyi günler diyerek yardımcı olabilirsin..