
KEMAL KADIOĞLU
Mal Müdürlüğünde memur olan Asım Kadıoğlu’nun oğludur. Hasankale’de doğan Kemal Kadıoğlu, 11.12.1978 tarihinde vefat etti. Cenazesinde, başka yerlerden gelmiş tanımadığım şahısları görmüştüm. Diğer kardeşleri; Rabiya (İzmir’de), Hüsam, Atıf (Sivas’ta Mal Müdürlüğü yaptı.), Şükran (İstanbul’da), Şirin, Şâkir (hakim) ve Fatma’dır. Kemal Kadıoğlu, Serçeboğaz köyünde öğretmenlik, ardından da İbrahim Hakkı İlkokulunda müdürlük yaptı (1). Uzun yıllar başkanlığını yaptığı ve hiç bir zaman siyaseti sokmadığı Pasinler Öğretmenler Derneğini kurmuştur. Lokal binası, Hasan Çakıcı’nın (Kuzu Hasan) çalıştırdığı İbrahim Hakkı İlkokulunun karşısındaki üst katı Ziraat Bankası olan binanın alt katında idi. Daha sonra sinemanın yanındaki yerine taşındı (2).
Her zaman lacivert veya siyah takım elbise giyen Kadıoğlu, 5 fen sınıfında tarih dersimize geldi (3). Öğlen vakitleri okuldan çıkıp evine giderken, Mustafa Ayık’ın terzi dükkanına uğrardı. Yücel Ayık dedi ki;-Kemal Kadıoğlu her sonbaharda parasını ödeyip 2 takım elbise diktirirdi.
Gönül insanı Kemal Kadıoğlu, karizma ötesi bir şahsiyetti. Erzurum’a arkadaşlarını ziyarete gittiğinde Mahallebaşı’nda taksiden iner inmez karşılanan Kemal Kadıoğlu’nun, 9-10 kişilik bir kalabalığı tek başına yere serdiği de söylenir (4).
DİPNOTLAR:
1-Müdür odasının karşısında, kırtasiye malzemeleri satılan kooperatif vardı. Bir liraya satılan ve şekil yapılan macun çokça satılırdı. Birinci sınıfta herkesin fasulye dolu kesesi vardı. Kartona yazılı fişler, fasulye ile sıra üzerine yazılırdı. Dikdörtgen şeklinde soluk yeşil renkte kartondan hece tablosu ve döndürüldükçe yeni kelimeler oluşan üstünde heceler yazılı daire şeklinde iki kartonun iliştirildiği hece tablosu vardı. Bunlara ilaveten her hafta 25 kuruşa dergi dağıtılıyordu. Sondan ikinci sayfasında bulmaca vardı. En hoşumuza gideni de;
-Sayıları, 1'den ..'e kadar birleştirin.'' olanıydı.
Matematik dersinde saman sarısı defter kullanılırdı. Herkesin üzerinde ''Res tip standard'' yazılı renkli tükenmez/bitmez kalemi ve iple boyuna asılı silgisi vardı. Defter ve kitâplar 50 kuruşa satılan mavi veya kırmızı cilt ile kaplanıp etiket yapıştırılırdı. Durumu iyi olmayanlar gazete ile ciltlerdi. Evlerde okutulan mevlitte ciltli renkli kağıtlarla yapılan külahlarla mevlit şekeri dağıtılırdı. Mevlitin sonuna doğru söğüt ağacından/sorkun yapılan seleye dizilmiş şekerler odaya evin sahibinin çocuğu tarafından getirilirdi. Bu ciltli kağıtlarla uçurtma da yapardık.
2-Bir gün babamı çağırmak için lokale gittiğimde, Hasan Çakıcı bana bir lira harçlık vermişti. O zaman harçlığımız 25 kuruştu. Öğretmenler lokali sinemanın yanına taşındığında ise işletmeciliğini Canip Aydın yapıyordu. Daha sonra burasını İbrahim Bitlisli çalıştırdı. Garsonluğunu Kara Selo yapıyordu (Erzurum’a giden minibüslere simsarlık yapan Meheddin emini oğlu. Minibüs kalkmadan evvel buruşuk kredi kart ebadında 2. hamur kağıda basılı biletleri BELETLER diyerek toplardı.) Canip Aydın/müdür ve Kara Selo çok güzel çay demlerdi. Her lokale gittiğimde daha oturmadan; Suat Sayın’ın şarkılarını dinleyen Kara Selo çay getirirdi. Bu jestini hiç unutamam.
3-Milli bayramlar öncesi, okul bahçesinde yürüyüş yaptığımızda, Kemal Kadıoğlu'nun odasının penceresinden bizi gözetlediğini hissederdik. Ayrıca izciler arasında ''yavrukurtların babası'' tabiri yaygındı. Bayramın bitişinde de, ''bayramı biz kazandık, Nef'i İlkokulu ikinci oldu.'' rivayeti söylenirdi. Her bayram fotoğrafçı Kemal Gültekin, boynuna asılı makinasıyla okul bahçesine gelirdi ve önce benim fotoğrafımı çekerdi. Okul flaması veya borazan, aksesuar olarak elime tutuşturulurdu. Bayram dönüşü de dükkânına gidip fotoğraf çekilirdim.
*Bayram resmi geçitinden sonra okula dönerken, adımlarını kavisli atan Hanifi Dölekli bütün sınıfın iştirak ettiği marş söylerdi..
Türk’lerin gemisi yeşil direkli,
İçindeki askerler aslan yürekli
Düşmanın gemisi kırmızı direkli
İçindeki askerler saman yürekli
Kaçma düşman kaçma pişman olursun
Çanakkale boğazında teslim olursun..
*Mustafa Karahan ise; Kırmızı gül demet demet /Sevda değil bir alamet, türküsünü söylerdi. Teneffüslerde M. Karahan, Metin Çakıcı’nın getirdiği Karaoğlan dergisini burnunu çekerek okurdu. Mustafa'yı; ''Mustafa mıstık arabaya kıstık, üç mum yaktık seyrine baktık.'' tekerlemesini söyleyerek kızdırırdık.
*Selami Dölekli/Seller, pantolonunun paçalarını dizlerine kadar olan Gizliband marka çizmesinin içine koymuş vaziyette elleri belinde dolaşırdı. Selami’nin korkusundan kimse kıpırdayamazdı.
*Annesi ebe olan üst tarafı yarım çember şeklinde olan siyah renkli kovboy çizmesi giyinen Fatma Çavuşoğlu, ''Ayşegül tatilde'' dergisini okula getirirdi.
*Enver Karagöz her zaman, ‘kimse’ kelimesini ‘kisme’ diye telaffuz ederdi.
*4. sınıftayken Nef’i İlkokulundan gelen ve sol eliyle yazan Burhan Kutlu, 5 harfinin üst çizgisini en sonunda çizerdi.
*Liseyi Robert Kolejde okuyan Bülent Pasin, her zaman mağazalarında bulunan büyükçe plastik kadın mankenden bahsederdi.
*Hüseyin Mindivanlı, defterlerini Sümerbank’ın mavi desenli kağıtlarıyla ciltlerdi.
*5. sınıfı bitirdiğimizde bir ay kurstan sonra bitirme sınavı vardı. Bir gün Uğur Tekgül ile değirmenin yanında bulunan evlerine gitmiştik. Bahçeleri çok büyüktü ve çilek dikiliydi.
*Fırınlarda ekmek kalmadığında, ekmeği Remzi Değerli’nin lokantasından alırdım.
*Okula ilk defa Pin-pon topunu ve raketini, Hikmet Temelli getirmişti.
*Okul çıkışı çanta döğüştürme yarışlarında, Abo Taşgit her zaman tahta çantasıyla birinci olurdu.
*Yüzbaşının kızı Sükun Öztoklu, çekirdeği kabuğuyla yerdi.
*Öğleden sonra ilk teneffüste, Zekai/Fatih Aksakallı ile Hürriyet gazetesini gazeteciden alırdık. İkinci sayfada sağ alt köşede Sezgin Burak tarafından çizilen Tarkan çizgi romanı çok hoşumuza giderdi. Gazeteler Ankara'dan Posta Treniyle bir gün gecikmeyle gelirdi. Bir keresinde yoğun kar yağışından dolayı gazeteler 15 gün sonra gelmişti. Ayda bir kere bütün okul 25 kuruşa tarihi film seyretmek için sinemaya giderdi. Para toplanacağı gün durumu zayıf olanlar okula gelmeyip yolda karışırlardı. Film kaydığında veya ses gittiğinde makiniste hitaben;
-''Karabey ortala!'' veya ''Ya ses ya kes!'' diye tempo tutulurdu. Doğu Kışla sineması ise ücretsiz olurdu..
4- Kemal Kadıoğlu'nun, Hacı Rüştü kahvesinden yukarı çıkınca Kemal Babagil'in evinin yanında olan bahçeli evine bayram görmesine gittiğimi hayalen hatırlıyorum
*******************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Gittin bırakıp sevgimi soldurmadı yıllar. (İnci Çayırlı)
Gönülden sevdim seni. (Neş'e Can)
Kırık kalbimi incitme. (Ayşegül Durukan)
TÜRKÜ: Harmandalı zeybeği. (Turgay Başyayla)
FANTEZİ: Çektiğim bu hicran. (Sedef Güven)