BEHİCE SELÇUK
1964-1965 eğitim öğretim yılında; İbrahim Hakkı İlkokulunda 1. sınıfta okuduğumda, Behice Selçuk 5. sınıfı okutuyordu (1). Şimdiki belediye binasının arka tarafında bulunan evlerinde ablasıyla beraber ikâmet etmekteydi. Her gün Fuat ve Nihat Çubukçu kardeşlerin dükkânından bonbon şekeri alan, bizden iki alt sınıfta okuyan Dilek adında bir akrabası vardı. Bahçeli bir ev ve güneye bakan odada bulunan iki dikdörtgen şeklinde penceresi olan evlerine, bayram görmesine gittiğimi hatırlıyorum. Odanın ortasında dikdörtgen şeklinde kömür sobası ve pencerenin önünde sedir vardı.

Behice hanım 5. sınıfların müzik dersine girip şarkı öğretirdi. Önce şarkıyı tahtaya yazar sonra sınıfa koro halinde söyletirdi.
-Gecenin sesleri uykuya dalınca//Uyanır gecenin sesleri...Başka bir şarkı da;
-Bir kuzu aldım ben bu yaz//Hah-hah-hah-hah-ha-ha.
-Maskara mı maskara//nakarat.
-Tüyleri de kapkara/nakarat
Dikdörtgen şeklindeki öğretmen masasının örtüsü kırmızı gül desenli idi. Bütün sınıflarda olduğu gibi masa örtüsünü iki kız öğrenci sabahları bahçede çırpılırdı. Bir erkek öğrenci de termometre ile hava sıcaklığını ölçerdi. Öğretmen masasına monte edilmiş büro tipi kalem açacağı vardı. Kalemi körlenen öğrencilerin kalemini Behice hanım kendisi açardı. Behice hanım modayı takip ettiğinden dolayı giyimine dikkat ederdi. Genellikle döpiyes veya tayyör etek tercih ederdi. Renk olarak beyaz ve üzeri siyah kırçıllı olurdu.
Evinin ihtiyaçlarını, genellikle müstahdem Şahmettin Sigan alırdı. Bir ramazan günü Şahmettin emi ekmek almayı unutunca aç kalırlar. Bir keresinde de kuşbaşı almasını söyler. Şahmettin emi kıyma alınca;
-Ben sana kıyma mı al dedim! Ne yapacağım ben bunu şimdi.. Şahmettin emi de, şöyle der;
-Sen de dolma yap!
Behice Selçuk, emekli olunca kardeşiyle Yalova’ya yerleşti ve orada rahmetli oldu.

DİPNOTLAR
1-4. ve 5. sınflarda sosyal bilgiler /o zamanki adıyla TOPLUM VE ÜLKE İNCELEMELERİ dersi kümeler halinde işleniyordu. Konular üniteler halinde kümelere bölüştürülüyordu. Kümenin her elemanı da üniteyi dolma kalemle kağıtlara yazıyordu. (Dolmakalem, Quink/Parker mürekkeple yazılıyordu. Daha sonra Pelikan marka mürekkep kullanılmaya başlandı. Kalemin ucu şişeye daldırılıp gövdesine bastırılıp bırakılınca mürekkep dolduruluyordu. Pompalı olanlar da vardı. En kaliteli kalem Schaffer marka olanıydı.) Bu kağıtlar da dosyaya konuluyordu. Küme 6 kişiden oluşuyordu. Başkan, yazıcı, kâtip.. diye herkesin görevi vardı. Sırası gelen küme tahtaya çıkıp kağıtlara yazdığı üniteyi anlatıyordu. Ünite daha sonra, öğretmen tarafından sınıftaki panoda, materyal takviyeli bir şekilde sergileniyordu. Resim dersinde öğrencilerin yaptığı resimler, yazı tahtasının kenarlarına raptiyeyle iliştiriliyordu.
*****************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Hasretim sana sanki bin yıl uzakta gibi. (Melda Kuyucu)
Endamının hayalini gözlerimden silemem. (Güler Basu Şen)
TÜRKÜ: Sevda gitmiyor serden. (Canan Başkaya)