''Hasankale’liyim ve Ahmet Babagil’in oğluyum’’ diye söze başlıyor, matematiğin ordinaryüsü Mustafa Kemal Babagil. Her zaman olduğu gibi kendine has konuşma jargonuyla kendisini hayranlıkla dinletmesini biliyor. Ben öğretmen olduğumda zannederdim ki en iyi öğretmen benim, diyen; Kemal Babagil, Nef’i İlkokulu ve Hasankale Ortaokulunu bitirdikten sonra Gümüşhane Öğretmen Lisesini kazanıyor. Burada okurken kazandığı imtihan neticesinde İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulunu bitirip matematik öğretmeni oluyor. Dönem arkadaşları; Nevzat Çınar, İbrahim Coşkun, Selman Bayoğlu (İTÜ gemi müh.) ve Kıdemli Yüzbaşı Tacettin Külekçi.

Kozluk, Hınıs, Pasinler Lisesi, Çubuk Lisesi ve Çankaya Ortaokulu Müdürlüğü yapıyor (1). Ankara Deneme Lisesinde matematik öğretmeni olarak çalıştıktan sonra da emekli oluyor. Özel dershanelerde de çalışmışlığı var (2). İstanbul’da okurken Üsküdar Musiki Cemiyetine bir süre devam ederek Emin Ongan’dan ders alıyor (3). Bu yüzden de Sanat müziği müptelası (4). Sanat müziğinin dışında ne tür müziklerden hoşlanıyorsunuz diye sorduğumuzda, ‘’Her türlü müziği de sevmem..’’ diyor. Çocuklarından biri mühendis biri de tabip. Mühendis olanı, Aselsan sanat müziği korosunda ve birçok enstrümanı çalıyor.
Hasankale Ortaokulunda aldığı iyi bir eğitimin ardından Çapa Öğretmen Okulundaki eğitimin üstüne Kemal Babagil’in doğuştan gelen zekâsı da ilave edilince ortaya kaliteli bir öğretmen çıkıyor. Sizin iyi ders anlatmanız önemli değil ki, önemli olan öğrencinin bunu anlayabilmesi diyerek yola çıkıyor, Kemal Babagil. Bunun için de her öğretmenin kendine has bir metodoloji geliştirmesi gerektiğini söylüyor. Öğrenci matematikten öcü gibi korkuyor, o zaman bizim bu dersi sevdirmemiz için dersleri esprili bir şekilde anlatmamız gerektiğini söylüyor. Lise sona gelen öğrencilerin, matematiğe meyilli olanlarını bir sınıfta toplayıp, geçmiş yıllardaki önemli konuları anlattıktan sonra lise 3 konularına geçtiğini belirtiyor.
Sohbetlerde ve derslerinde ‘’salon edebiyatı’’ jargonuyla konuşan; ayrıca tahtayı çok iyi kullanan, matematik dersini anlatmanın ve müdürlüğün sırlarını sorduğumuzda, ajitasyona ve narsizme kaçmadan mütevazi bir şekilde –özellikle kimseyi incitmemeye özen göstererek- başlıyor konuşmaya;
-Tahtanın karşısında kendi noksanlıklarımı gördüm, bunları gidermek için muazzam gayret sarfettim. Bir gün hanım şöyle dedi;
-Sen bu matematiği daha öğrenemedin mi? İroni de olsa bu cümle, bir realitedir. şahikalara patikalardan çıkılır. Hiçbir şey bedava olmuyor. Emek verilince netice alınıyor. Eğitim, insandaki gizli kabiliyetleri geliştirmektir. Eğitim kadrosu iyi olursa başarı elde edilir. Bir eğitim kurumu, duvarlarının mermer olmasından dolayı iyi olmaz. Hafta içi ve hafta sonu Pasinler Lisesinde kurs yapardık. Bundan dolayı da Erzurum’un en başarılı liselerinden biriydik. Ben iyi bir koordinatör olmaya çalıştım. Çalışma disiplininden zerre kadar taviz vermedim. Hatta geceleri kahveleri ve köyden gelen öğrencilerin kaldığı mekânları dolaşırdık. Görevim esnasında bana yardımcı olan arkadaşlarıma da bu vesileyle teşekkür ederim.

Deneme Lisesinde çalıştığımda, özellikle dersine girmediğim öğrencilerin çözemediği soruları alıp akşam evde çözüp ertesi gün getirirdim. Öğrencilerimin bana telefon açıp hatırımı sormaları beni mutlu kılıyor ve yılların yorgunluğunu unutturuyor. Unutamadığı iki hatırasını şöyle anlatıyor;
-Deneme Lisesindeyken, tahtaya çözümü bir sayfa olan bir integral sorusu yazdım. Sınıfın öteki ucuna gidip geldiğimde, şimdi Aselsan'da mühendis olan Pınar Ülkü Derner’in soruyu kafadan çözdüğünü gördüm. Bütün derslerimde hemen hemen böyleydi. Sene sonunda öğrencim bana şöyle dedi;
-Ama hocam ben sizden çok şey öğrendim. İkincisi de Pasinler Lisesi müdürüyken bir öğrenci velisi okula gelip şöyle dedi;
-Bu çocuğu okuması için köyden getirdim, okusun hiç değilse bir kaymakam olsun.
Kemal Babagil, Hacı Celal Kadığlu'nun yavaş yavaş ve tane tane konuşmasına hayran kaldığını her zaman söylerdi. Bir gün dedi ki;
-Ben de Hacı gibi konuşmaya karar verdim. Fakat bu sözümü 10 dakika tutabildim. Babagil genleri baskın geldiğinden, eski halime döndüm.
1981 yılında Bakanlık Müfettişlerinin okulu teftişi esnasında, Müdür Başyardımcısı Mehmet Öztürk'ün odasından perişan halde çıkıp iki eliyle başını tutarak şöyle dediğine şahit oldum;
-Yahu bunaldım, çabuk Kemal Babagil'i çağırın.
Kemal Babagil, Pasinler Lisesi Müdürlüğüne bakarken, yeni ihdas edilen İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne de vekaleten bakmaktadır. Milli Egemenlik İlkokulunda müstahdem olarak görev yapan çocukluk arkadaşı Sebahattin Şakar bir arkadaşıyla özlük hakkındaki bir mesele için Kemal Babagil'in odasına çıkarlar. Sebahattin Şakar, Babagil'le sokak jargonuyla konuşmaktadır. Bundan cesaret alan müstahdem arkadaşı da aynı üslupla emrivaki konuşunca, Babagil dayanamaz ve şöyle der;
-Sebo benim ''çöplük arkadaşım'', sen de kimsin..
Bakanlık Müfettişleri liseyi teftiş etmektedir. Teftiş biraz sıkıntılı geçmektedir. Başmüfettiş ve Babagil müdür odasındayken, aniden bir müstahdem odaya dalıp hızlıca müfettişin elini öpüp karşısında tekmil pozisyonunda esas duruşa geçer. Müfettiş sinirli bir şekilde, Babagil'e dönerek izahat ister.
-Efendim,Bu arkadaş 6 ayda bir Elazığ'a kontrole gitmektedir. Teftişte olduğumuz için resmi yazılarını yazamadık. Çocukları olduğundan aramızda idare etmeye çalışıyoruz. Müfettiş şöyle der;
-Teftişini sonlandırıp, raporumu olumlu yazıyorum. Hemen personelin yazılarını yazıp, Elazığ'a gönderin.
Muhsin Ayık dedi ki;
-Kısa bir süreliğine idareciliğe bakarken, dönem sonu getirilen not fişlerinde orta birinci sınıfta okuyan .. ..'ın ders notlarının hepsinin 10, bir dersinin ise 4 olduğunu hayretler içerisinde gördüm. Babagil'e giderek durumu izah ettim. Yüzünün rengi değişen Babagil, hemen öğretmeni çağırdı.
-Bu notu hemen düzelt!
-Düzeltemem.. Babagil müstahdem Müstakim Yeşilçam'a öğrenciyi alıp getirmesini söyleyip, öğretmene sinirli bir şekilde;
-Çıkar bir kâğıt ikinizi imtihan yapacağım.. Öğretmen, hemen not çizelgesini düzeltir.
O yıllarda, her dersten bir de ödev veriliyordu. Ödev yazılı notu gibi değerlendiriliyordu. K. Babagil 6-mat. sınıfına şöyle bir ödev vermişti. Yarıçapı r=√2 ve uzunluğu 10 metre olan silindir şeklindeki bir tanker √2 -1 seviyesine kadar benzin ile doludur. Benzinin hacmini bulunuz.
1983 depreminde Hasankale'ye geldiğimde, 3 gün rapor almak için liseye gidip hastaneye sevk kâğıdı aldım. Babagil sevk kâğıdını imzaladıktan sonra memur Cemal Uzun'un odasında sohbet ederken, .. .. sevk kâğıdı almak istedi. Babagil;
.. bey, bundan sonra sevk kâğıtlarınızı kaymakamlıktan alacaksınız dediğinde; Abi, ben de gidip oradan alayım dediğimde,
-Suat'cığım adamına göre, dedi.
Okul müdürü, yönetmelik gereği her sene öğretmenin dersine girer. Kemal Babagil, tajyerliğimde dahi dersime girmedi. Sonraki yıllarda dersime giren okul müdürlerini anlamakta zorluk çektim.
Kemal Babagil bir gün, Gözeler'e arkadaşlarıyla pikniğe giderler. Yanlarında Teyo Pehlivan da vardır. Yemek faslından sonra çay içilirken, Kemal Babagil, topluluğa hitaben şöyle der;
-Arkadaşlar, çok önemli bir şeyi size itiraf ediyorum.. Benim gerçek babam Ahmet değil de, şu gördüğünüz Pehlivan'dır. Pehlivan dedi ki;
- Neye patladın hemen, ben bu sırrı on beş senedir saklıyordum.
Yeğeni Abdullah Atıcı anlatıyor;
Babagil Ankara'ya gittikten sonra, her sene bir haftalığına Hasankale'ye gelir. Gideceği gün otobüs yazıhanesinde FK. ile arasında şöyle bir sohbet geçer;
FK: Kemal bir kaç gün daha kal hemen gitme.
Kemal Babagil: Burada kalırsam, senin gibi olacağım hissine kapılıyorum. Babagil lavaş ekmek almak için yazıhaneden ayrıldığında, elleriyle kafasını karıştıran FK;
-Ola bu herıf ne demağ istedi.. Yazıhanede oturan aşırı sosyetik deplasmandan gelen iki bayandan daha sosyetik olanı, şöyle der;
-Beyefendi, size kısaca k. dedi.
Eski ortaokulda da çalışmış, Şeref Kavas'a Kemal Babagil'le diğer müdürleri mukayese etmesini söylediğimde, şöyle dedi;
- Ooo, dağlar var..
08. 04. 1980 tarihinde Pasinler Lisesi'nde göreve başladıktan, yaklaşık 1.5 sene sonra askere gittim. Askerlik dönüşü, Kayseri Mimar Sinan Lisesinde okul müdürüyle kısa bir süre konuştuktan sonra, Kemal Babagil'in fevkalade vasıflara sahip bir müdür olduğunu anladım. İçimden;
-Babagil çok büyük bir adammış, dedim. Öğretmen olarak çalıştığım yıllar boyunca hissiyatımda hep aynı nakarat...
-Babagil çok büyük adammış...
DİPNOTLAR:
1-Kemal Babagil Pasinler Lisesine müdür olarak atandığında, bahçelerde bulunan deniz mavisi renkte olan belediyeye ait prefabrik evde kaldı. Daha sonra lisenin bahçesinde bulunan 2 katlı binaya taşındı. Arsen Lüpen gibi, sütlü kahve rengindeki desenli pardesü giyerdi. Abone olduğu Tercüman gazetesini evine öğrencisi Mehmet Tuşik götürürdü.
2- Sekiz nisan 1980 tarihinde Pasinler Lisesinde göreve başlarken, makama girdiğimde Kemal Babagil'in koltuğundan kalkıp bana doğru gelmesi beni hayli mahcup etti. Ortaokulda, babamın yazı derslerine girmesi neticesinde, Babagil de güzel yazı yazmaya özen göstermiş. Bundan dolayı Babagil, lisede 'güzel konuşma ve yazı' derslerine de girerdi. Kemal Babagil bazen benim toplantım var diyerek 6-mat. sınıfında dersine girmemi söylerdi. O zaman lise sabah, ortaokul ise öğleden sonra eğitim yapmaktaydı. Öğleden sonraları ve hafta sonları okulda lise sonlara kurs yapılırdı. Babagil matematik ben de fizik derslerine girerdim. Kaloriferi yakan Ziya da merdivenlerin başında sessizce beklerdi. Kuslar öğleden sonra doğu blok güneye bakan son sınıf, hafta sonu da 6-mat sınıfında olurdu. Bir gün öğleden sonraki kursta benim logaritmayı anlatmamı söyledi. Ben ders anlatırken aniden sınıfa girip en arkada oturdu. Negatif sayıların logaritması yoktur, dediğimde sınıfa hitaben;
-Bunu bana kim izah edecek, dedi. Hiç kimse bilemeyince, tahtaya gelirken cevabı söyledim. Teşekkür ederek sınıftan gitti. O yıllar Erzurum'da sadece Öz-gül Dershanesi vardı. Matematik öğretmeninin adı da Süleyman Demirel'di.
3-Ahmet Kabaklı, Nihat Sami Banarlı, Abdulkadir Karahan Hoca’lar derslerimize gelirlerdi. Mehmet Kaplan, edebiyat öğrencilerinin gece dersine gelirdi. Ben de onun şiir tahlillerini dinlemek için o gruba katılırdım.
4-Müdür odasına girildiğinde sol tarafta bulunan etajerin üzerinde pikap, yan tarafta da, Muazzez Abacı ve Samime Sanay başta olmak üzere sanat müziği long-playleri vardı. Kemal Babagil, televizyondaki Dallas dizisine oynayan Sue Ellen hayranıydı. Sue Ellen'in hayatının anlatıldığı ve posteri olan Hayat dergisini Kemal Babagil'e hediye ettiğimi hatırlıyorum.
MÜZİK BUKETİ
MUAZZEZ ABACI
**Çok geceler bekledim.
**Silemezler gönlümden.
**Yemin ettim.
**Çok yalnızım.
**Kadere bak.
**Kısmetim sensin.