Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 bonus veren siteler Yeni Bonus Veren Siteler

Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

NOSTALJİ 14

YÜN Eskiden güz mevsimi geldiğinde, çayda yün yıkanırdı (1). Yıkamak için en uygun yerler; asma köprünün altı (2), mezbahanın bahçesi, Asboğa, Kanlıtarla, 1. köprü ve köprünün güneyindeki demiryolu köprüsünün altı..Taşın üstüne konulmuş ıslak yünlere tokaçla hızlıca vurulurdu. Bu işlem yapılırken üzerine de kovayla su dökülürdü. Tokaçlı işlem bitince, yünler ele alınıp akan suda çamaşır yıkar gibi yıkanıp, kurutulduktan sonra da bir örtü üzerine yaklaşık 10-20 cm. kalınlığında sarılıp kızılcık veya vişne çubuğuyla çırpılırdı. Bu işlem neticesinde, yünlerin üzerindeki kepeksi şeyler dökülürdü (3). Yünler, en sonunda tarak işleminden geçirilirdi. Yünler yaklaşık 30 cm. genişliğinde 60 cm. uzunluğundaki kalınca tahtanın, bir kenarında bulunan 3 veya 4 sıra uçları keskin 10-15 cm. uzunluğunda çuvaldız şeklinde çivilerle kaplı olan tarağa vurulurdu. İki elle tutulan yün demeti  çivilere hızlıca vurulup çekilirdi. Bu işlemin sonunda yünler, pamuk şekeri gibi olunca sümek denilen demetler haline getirilirdi.   Büyük bir bardağın tabanı büyüklüğünde tahta parçasının ortasında oklavadan biraz ince bir çubuk vasıtasıyla yünler iplik haline getirilirdi. Adına teşi denilen ve tahtanın tepesinde ? şekline benzeyen bir çivi vardı. Yünün ucu ? şekline bağlanıp, çubuk el vasıtasıyla dizde sürüklenip dönerken yün de inceltilerek iplik olması sağlanırdı. Yünün kalınlığının aynı olması için, dönen teşiye verilecek yün miktarının her zaman aynı olması gerekir. Yaklaşık  50-60 cm. olan iplik, teşiye sarılıp işleme devam edilirdi. Teşide biriken iplikler iki parmak vasıtasıyla yuvarlak kelep olacak şekilde sarılırdı. Uzun kış gecelerinde; bu yünlerden, iki tane şiş (cağ) vasıtasıyla çorap, atkı, bere (papağ), kazak gibi şeyler dokunurdu. Anneler yün yıkarken kızlar da en çok, pabuç çırtma ve 5 taş uyunu oynarlardı. Taşlar avuç içindeyken rastgele yere atılıp, baş ve işaret parmağının uçları yere yapıştırılıp, (Ters u harfi.) asıl taş havaya atılırken yerdeki taşlar teker teker u harfinden öteki parmakla içeri atılırdı. Havaya atılan taşın, yapılan işlemden sonra yakalanması gerekirdi. Taşın u harfinden geçmeyip ortada kaldığı pozisyona GAPPO denilmekteydi. Oyunun sonunda galip gelen, rakibinin yüzüne totemsi hareketler yapıp ‘’Yağladım, üzledim, tepirledim düzledim.’’ gibi cümleler söylerdi.   İki taşın üstüne bir çubuk koyup, büyükçe bir çubukla bunu fırlatmak oyunu. Fırlatırken de rakibinin bunu havada yakalaması, eğer yakalayamazsa iki taşın olduğu yere fırlatması gerekirdi.  Aradaki mesafe adım ile sayılırdı. Eçco, meçco galdır gemeçco, nal mığ gırğ, gıbbir, 42, 43.. Uçurtma, tululuk (Sosyetenin golf oyunu),dıngi, gollo gibi oyunlar da vardı. Akşama doğru da hırsız-polis oyunu oynanırdı. Küçük çocuklar da en çok çöplükte oynardı (3). Her mahallenin çöplüğü vardı. Tezek külü ve mutfak artıkları döküldüğünden, tarla için gübre (Ağbın) olurdu. Lahana tarlası sulanırken, suya tezek külü atılırdı. Oyuncaklar ise; pin- pon topu ebadında dolma top, bundan biraz daha büyük lastik/naylon top, plastikten mızıkaya benzeyen üflemeli çalgı, naylon akerdeon, naylon bebek, mantar/su tabancaları ve sakızlardan çıkan plastik uçaklar..   DİPNOTLAR 1-Asma köprünün altında her zaman Arap sabunu veya yeşil Nizip sabunuyla çamaşır yıkanırdı. Bazen de evin bahçesinde soba veya maltızda çamaşırlar kaynatılırdı. 2-Köprünün olduğu yerin biraz ilerisinde büyükçe bir söğüt ağacı vardı. Çocuklar tepesine çıkıp, nara atarak suya atlardılar. Yıkanma faslının sonunda; elleriyle burunlarını kapatıp ''Arılığım, duruluğum..'' diyerek suya çivileme atlanırdı. Bu işlem en az iki kere yapılırdı. Tam aksi istikamette büyükçe bir kaya vardı. Kayanın üzerinden oltayla balık tutulurdu.   3-Yıkanmış kurutulmuş ve çırpılmış yünden yorgan yapılırdı. Yünler, ham bez veya Amerikan bezi de denilen yorgan ebadında dikilmiş bezin içine 5-6 cm. kalınlığında doldurulurdu. Sonra da yorgan teli ve iğnesiyle; bir köşeden başlayarak 5-6 cm. arayla dikilirdi. Yünün dağılıp bir yere toplanmaması için ortaya büyükçe tepsi konulurdu. Üzerine de renkli saten dikilince, mitil yorgan halini alırdı. Yastık ise kaz tüyünden yapılırdı. Kazın tüyleri elle yolunurdu, kaba tüyler ise çırtılıp ortadaki sert madde atılırdı. Kazın iki kanadıyla (telek)  sobanın yanları süpürülürdü. Eskiden; bulgur, nişasta, erişte, bulgur, tarhana çorbası, nişasta, den, kesme çorbası ve Tatar böreği hamuru, turşu, civil peyniri küpe vurma, tereyağını eritme..  gibi şeyler kış gelmeden yapılırdı. Muşmula turşusu ise  tatlı olurdu. Ayrıca zengin veya ekonomik durumu iyi olan evlerde sucuk ve kavurma da yapılıp yazın serin, kışın da soğuk olan kilerde saklanırdı. Yemekler de bu malzemelere göre yapılırdı. Erişte, bulgur pilavı, bağa yaprağına sarılan lor dolması, tatar böreği, kuş ekmeğinden yapılan yemek, dut çullaması, çılbıra, lahana turşusundan yapılan turşu pancarı, şile, hasıta, ayran çorbası ve kartollu yemekler. (Kızartması, haşlaması, közlemesi, boranisi, yahnisi, oturtması..) yumurta gayganası, helva, hurma tatlısı, kaz lokması, bişi.. Ofis; her zaman beyaz naylon poşetler içerisine konulmuş, ucuz ithal pirinç satardı. Pirinç ve bulgurlar, bir tepsiye konularak  içindeki taşlar ayıklanırdı. Bazen de yemekte ağzımıza taş gelirdi. O zamanlar buğdaylar değirmende öğütüldüğünden kepekli ve katkı maddesi de olmadığından uzun süre dayanırdı. Tandırda pişen ekmeğin kokusu bütün mahalleyi sarardı.  Oklavayla açılan hamurlar, rapataya serilip tandırın kenarlarına hızlıca yapıştırılırdı. Alt kısmında küvle denilen tünelden hava alırdı. Eğer tandırda yemek pişecekse; boylamasına atılan (ğetılcek) üzerine kancayla kazan takılırdı. Bazen de tandıra güveç konulur ve demlenerek  pişerdi. Ğetılceğe asılarak pişen kaz etinden damlayan yağlar, aşağıdaki kazandaki pilava damlardı. Bir ucu kargaburun diğer ucu ise küçük kürek olan egış ile de tandıra düşen ekmekler çıkarılırdı. Duman ise kepenk denilen baca sisteminden çıkardı. 10-15 gün yetecek kadar ekmek yapılırdı. Hamurun sonunda da, kopul denilen simite benzeyen ekmek yapılırdı. Bu ekmeğin içine küflü peynir, tereyağ veya kavurma konulurdu. Küçüklüğümde annesinin kucağındaki çocukların, havuzun içindeyken kuru ve yavan  kopulları çermik suyuna batırıp yediklerine şahit olmuşumdur.   Evlerdeki sobada; tezek, kerme veya kok kömürü yakılırdı. Sobanın üzerinde her zaman soba kazanı veya büyükçe bir demlik (sütlük) bulunurdu. Kilerde saklanan ve yaklaşık 1,5 m. boyunda bulunan küplere vurulan lahana turşusu ve doğal antibiyotik küflü peynir tandır ekmeğiyle yenilirdi. Evin ekonomik durumuna göre tereyağ (sari yağ) ve kavurma da getirilirdi. Her gece çedene (hint keneviri tohumu) karıştırılmış kavurga yenilirdi. Uzun kış gecelerinde yatsıdan sonra; turşu, yağ, civil peynir gibi şeyler atıştırılırdı. ****************** MÜZİK BUKETİ SANAT MÜZİĞİ: Hasretle yanan kalbime yetmez gibi derdim. (Gül YAZICI) Haber gelmez gönül virane kaldı. (Elif GÜREŞÇİ) TÜRKÜ: Gözlerimden çekinme. (Flora Kerimova) FANTEZİ: Sorma arkadaşım. (Zeki Müren)
Ekleme Tarihi: 29 Mayıs 2025 -Perşembe
Suat ÖZARAS

NOSTALJİ 14

YÜN
Eskiden güz mevsimi geldiğinde, çayda yün yıkanırdı (1). Yıkamak için en uygun yerler; asma köprünün altı (2), mezbahanın bahçesi, Asboğa, Kanlıtarla, 1. köprü ve köprünün güneyindeki demiryolu köprüsünün altı..Taşın üstüne konulmuş ıslak yünlere tokaçla hızlıca vurulurdu. Bu işlem yapılırken üzerine de kovayla su dökülürdü. Tokaçlı işlem bitince, yünler ele alınıp akan suda çamaşır yıkar gibi yıkanıp, kurutulduktan sonra da bir örtü üzerine yaklaşık 10-20 cm. kalınlığında sarılıp kızılcık veya vişne çubuğuyla çırpılırdı. Bu işlem neticesinde, yünlerin üzerindeki kepeksi şeyler dökülürdü (3). Yünler, en sonunda tarak işleminden geçirilirdi. Yünler yaklaşık 30 cm. genişliğinde 60 cm. uzunluğundaki kalınca tahtanın, bir kenarında bulunan 3 veya 4 sıra uçları keskin 10-15 cm. uzunluğunda çuvaldız şeklinde çivilerle kaplı olan tarağa vurulurdu. İki elle tutulan yün demeti  çivilere hızlıca vurulup çekilirdi. Bu işlemin sonunda yünler, pamuk şekeri gibi olunca sümek denilen demetler haline getirilirdi.

 

Büyük bir bardağın tabanı büyüklüğünde tahta parçasının ortasında oklavadan biraz ince bir çubuk vasıtasıyla yünler iplik haline getirilirdi. Adına teşi denilen ve tahtanın tepesinde ? şekline benzeyen bir çivi vardı. Yünün ucu ? şekline bağlanıp, çubuk el vasıtasıyla dizde sürüklenip dönerken yün de inceltilerek iplik olması sağlanırdı. Yünün kalınlığının aynı olması için, dönen teşiye verilecek yün miktarının her zaman aynı olması gerekir. Yaklaşık  50-60 cm. olan iplik, teşiye sarılıp işleme devam edilirdi. Teşide biriken iplikler iki parmak vasıtasıyla yuvarlak kelep olacak şekilde sarılırdı. Uzun kış gecelerinde; bu yünlerden, iki tane şiş (cağ) vasıtasıyla çorap, atkı, bere (papağ), kazak gibi şeyler dokunurdu.


Anneler yün yıkarken kızlar da en çok, pabuç çırtma ve 5 taş uyunu oynarlardı. Taşlar avuç içindeyken rastgele yere atılıp, baş ve işaret parmağının uçları yere yapıştırılıp, (Ters u harfi.) asıl taş havaya atılırken yerdeki taşlar teker teker u harfinden öteki parmakla içeri atılırdı. Havaya atılan taşın, yapılan işlemden sonra yakalanması gerekirdi. Taşın u harfinden geçmeyip ortada kaldığı pozisyona GAPPO denilmekteydi. Oyunun sonunda galip gelen, rakibinin yüzüne totemsi hareketler yapıp ‘’Yağladım, üzledim, tepirledim düzledim.’’ gibi cümleler söylerdi.


 
İki taşın üstüne bir çubuk koyup, büyükçe bir çubukla bunu fırlatmak oyunu. Fırlatırken de rakibinin bunu havada yakalaması, eğer yakalayamazsa iki taşın olduğu yere fırlatması gerekirdi.  Aradaki mesafe adım ile sayılırdı. Eçco, meçco galdır gemeçco, nal mığ gırğ, gıbbir, 42, 43.. Uçurtma, tululuk (Sosyetenin golf oyunu),dıngi, gollo gibi oyunlar da vardı. Akşama doğru da hırsız-polis oyunu oynanırdı. Küçük çocuklar da en çok çöplükte oynardı (3). Her mahallenin çöplüğü vardı. Tezek külü ve mutfak artıkları döküldüğünden, tarla için gübre (Ağbın) olurdu. Lahana tarlası sulanırken, suya tezek külü atılırdı.
Oyuncaklar ise; pin- pon topu ebadında dolma top, bundan biraz daha büyük lastik/naylon top, plastikten mızıkaya benzeyen üflemeli çalgı, naylon akerdeon, naylon bebek, mantar/su tabancaları ve sakızlardan çıkan plastik uçaklar..

 

DİPNOTLAR
1-Asma köprünün altında her zaman Arap sabunu veya yeşil Nizip sabunuyla çamaşır yıkanırdı. Bazen de evin bahçesinde soba veya maltızda çamaşırlar kaynatılırdı.

2-Köprünün olduğu yerin biraz ilerisinde büyükçe bir söğüt ağacı vardı. Çocuklar tepesine çıkıp, nara atarak suya atlardılar. Yıkanma faslının sonunda; elleriyle burunlarını kapatıp ''Arılığım, duruluğum..'' diyerek suya çivileme atlanırdı. Bu işlem en az iki kere yapılırdı. Tam aksi istikamette büyükçe bir kaya vardı. Kayanın üzerinden oltayla balık tutulurdu.
 
3-Yıkanmış kurutulmuş ve çırpılmış yünden yorgan yapılırdı. Yünler, ham bez veya Amerikan bezi de denilen yorgan ebadında dikilmiş bezin içine 5-6 cm. kalınlığında doldurulurdu. Sonra da yorgan teli ve iğnesiyle; bir köşeden başlayarak 5-6 cm. arayla dikilirdi. Yünün dağılıp bir yere toplanmaması için ortaya büyükçe tepsi konulurdu. Üzerine de renkli saten dikilince, mitil yorgan halini alırdı. Yastık ise kaz tüyünden yapılırdı. Kazın tüyleri elle yolunurdu, kaba tüyler ise çırtılıp ortadaki sert madde atılırdı. Kazın iki kanadıyla (telek)  sobanın yanları süpürülürdü.

Eskiden; bulgur, nişasta, erişte, bulgur, tarhana çorbası, nişasta, den, kesme çorbası ve Tatar böreği hamuru, turşu, civil peyniri küpe vurma, tereyağını eritme..  gibi şeyler kış gelmeden yapılırdı. Muşmula turşusu ise  tatlı olurdu. Ayrıca zengin veya ekonomik durumu iyi olan evlerde sucuk ve kavurma da yapılıp yazın serin, kışın da soğuk olan kilerde saklanırdı. Yemekler de bu malzemelere göre yapılırdı. Erişte, bulgur pilavı, bağa yaprağına sarılan lor dolması, tatar böreği, kuş ekmeğinden yapılan yemek, dut çullaması, çılbıra, lahana turşusundan yapılan turşu pancarı, şile, hasıta, ayran çorbası ve kartollu yemekler. (Kızartması, haşlaması, közlemesi, boranisi, yahnisi, oturtması..) yumurta gayganası, helva, hurma tatlısı, kaz lokması, bişi..

Ofis; her zaman beyaz naylon poşetler içerisine konulmuş, ucuz ithal pirinç satardı. Pirinç ve bulgurlar, bir tepsiye konularak  içindeki taşlar ayıklanırdı. Bazen de yemekte ağzımıza taş gelirdi. O zamanlar buğdaylar değirmende öğütüldüğünden kepekli ve katkı maddesi de olmadığından uzun süre dayanırdı. Tandırda pişen ekmeğin kokusu bütün mahalleyi sarardı.  Oklavayla açılan hamurlar, rapataya serilip tandırın kenarlarına hızlıca yapıştırılırdı. Alt kısmında küvle denilen tünelden hava alırdı. Eğer tandırda yemek pişecekse; boylamasına atılan (ğetılcek) üzerine kancayla kazan takılırdı. Bazen de tandıra güveç konulur ve demlenerek  pişerdi. Ğetılceğe asılarak pişen kaz etinden damlayan yağlar, aşağıdaki kazandaki pilava damlardı. Bir ucu kargaburun diğer ucu ise küçük kürek olan egış ile de tandıra düşen ekmekler çıkarılırdı. Duman ise kepenk denilen baca sisteminden çıkardı. 10-15 gün yetecek kadar ekmek yapılırdı. Hamurun sonunda da, kopul denilen simite benzeyen ekmek yapılırdı. Bu ekmeğin içine küflü peynir, tereyağ veya kavurma konulurdu. Küçüklüğümde annesinin kucağındaki çocukların, havuzun içindeyken kuru ve yavan  kopulları çermik suyuna batırıp yediklerine şahit olmuşumdur.
 
Evlerdeki sobada; tezek, kerme veya kok kömürü yakılırdı. Sobanın üzerinde her zaman soba kazanı veya büyükçe bir demlik (sütlük) bulunurdu. Kilerde saklanan ve yaklaşık 1,5 m. boyunda bulunan küplere vurulan lahana turşusu ve doğal antibiyotik küflü peynir tandır ekmeğiyle yenilirdi. Evin ekonomik durumuna göre tereyağ (sari yağ) ve kavurma da getirilirdi. Her gece çedene (hint keneviri tohumu) karıştırılmış kavurga yenilirdi. Uzun kış gecelerinde yatsıdan sonra; turşu, yağ, civil peynir gibi şeyler atıştırılırdı.


******************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Hasretle yanan kalbime yetmez gibi derdim. (Gül YAZICI)
Haber gelmez gönül virane kaldı. (Elif GÜREŞÇİ)
TÜRKÜ: Gözlerimden çekinme. (Flora Kerimova)
FANTEZİ: Sorma arkadaşım. (Zeki Müren)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.