Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 bonus veren siteler Yeni Bonus Veren Siteler

Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

ÇARŞI 12

Güven bakkaliyesinin doğusunda (Caddenin karşı tarafında..), Hacı Aziz amcanın lokantası vardı. Seferali Kafkas'a ait olan bu yer daha sonra Pekecik’li Muhlis Kurt'un lokantası akabinde de Necmettin ve oğlu Hakan Bilgin’in kuyumcu dükkânı oldu. Bu dükkânın batıya bakan kaldırımında, kestane satılırdı. 25 kuruşa, biri küçük olmak üzere 8 tane gelirdi. Şimdiki Şakir Aksoy'un mağazasının yerinde, Kazım Özaslan'ın Sınger dikiş makinaları ve radyoları satan mağazası vardı. Kazım Özaslan daha sonra, kuyumcunun aşağısındaki dükkâna taşınınca burada Hacı Şeyh amca, manifatura dükkanı açtı (1). Şeyh amca İstanbul’a gittikten sonra bu dükkâna, İbrahim Hakkı Hazretleri Camisinin karşısında ayakkabı dükkânı bulunan Faik Küçük, kısa bir zaman sonra da Şakir Aksoy taşındı.   Yanda bulunan Kemal Acılıoğlu ve Şeref Takgil'in çalıştırdığı büyükçe kahve ise dayım Selami Özaslan'a aitti (2). Bütün kahvehanelerde olduğu gibi burada da katkısız; limonata, vişne şurubu ve ayran yapılırdı. Hemen yanında Müceldi'li İhsan amcanın mağazası vardı. Kapıdan girince tam karşıda tezgâhın arkasında sandalyede otururdu. Dükkâna gelen müşteriye; -Bak, alacaksan raftan indireyim. Son cümlesi de sitem doluydu. ''Almayacaktın, niye indirdin..'' (3). Abdulkadir Çakıcı'nın, ve  Faik Küçük'ün ayakkabı dükkânları bitişikti. Faik Küçük’ün dükkânı evvelden, Şakir Bağdiken’in manifatura dükkânıydı. Önceleri, İhsan Bağdiken tarafından kasap dükkânı olarak işletilmekteydi (4). Mehmet Onay’ın mağazası (5), bir süre sonra Tizgili'lerin bakkal dükkânı oldu. Hemen yanda Sıtkı Eroğlu'nun (Sarılar) mağazası vardı (6). Selahattin Dalaşık’a ait balkonlu kahve (7) sonradan ikiye bölündü. Biri Mehmet Ertuğrul’un, (8) diğeri de Selamet Koçak'ın mağazası oldu (9).  Şakir Aksoy, A. Yaşar Bayoğlu ve Cengiz Deren'in katkılarıyla..   DİPNOTLAR: 1-Hacı Şeyh amcanın; Abdurrahman, Hamza, Didare ve Ayşe adlarında 4 çocuğu vardı. Evleri de şimdiki sosyete giyimin karşısında kömür satılan büyükçe bahçenin içerisindeydi. Bahçenin içinde tam karşıda dayım Selami Özaslan oturuyordu. İstanbul’a yerleşince Şevki Ergün oturdu. Yanında, Baki Yüce, tam köşede de Hacı Şeyh, son evde ise Nef’i İlkokulu'nda öğretmen Remzi Erkılıç otururdu. Abdurrahman İnan evlendiğinde ben çok küçüktüm. Evde sadece kadınların olduğu sade bir düğün töreni yapıldı. Hamza İnan benden 4 yaş büyüktü. Fen fakültesi Matematik Bölümünü bitirdikten sonra muvazzaf subay oldu. 1982 yılında aynı garnizonda yaptık askerliğimizi. Ben 171. dönem asteğmen iken, o da yüzbaşıydı. Olgun ve ağırbaşlı bir mizaca sahip olup, örnek alınacak bir şahsiyetti. Mağazanın dışında hiçbir yere gitmezdi. Yürürken, sol bacağıyla elipsoid bir kavis çizerdi.   2-Kahvehanenin arkasında otel, bahçesinde ise han bulunmaktaydı. Ulaşım olmadığından köydekiler sabah erkenden ilçe merkezine gelip işlerini görürlerdi. Akşam kahvenin otel kısmında veya handa yatıp sabahleyin de köylerine dönerlerdi. Tortum’dan meyve getirip takas metoduyla satış yapanlar da bu handa yatarlardı. Meyve verilip karşılığında un veya zahire alınırdı.   3-Çocukluğumuzda giyilen pantolonlar: a) Terzide diktirilen kumaş pantolonlar, b) Kot pantolonlar. Bunların en meşhuru Wrangler marka olup, sosyetik zenginler giyerdi. c) Mavi veya siyah renkte olan fitilli pantolon. Bunu da genellikle köydekiler giyerdi. d) Yeni çıkmaya başlayan ve adına çadır pantolon denilen koyu çimen yeşili renkte olanlar. Mahmut Kotan, bu mağazadan bir çadır pantolon almıştı. Ne kadara aldığını sorduğumuzda, ''9 liraydı 5'e aldım.'' dedi. Cebimde biriktirdiğim 7 lira vardı. Dükkâna vardım. -Çadır pantolon ne kadar? - 9 lira. -Pahalı -8 lira olur. (Ben yavaş yavaş dükkândan çıkarken.) -Gel gel 7 lira. (Küçük adımlarla çıkarken, 5 demesini bekliyorum. Sonuçta 5 demedi, ben de utanıp 7 rakamını kabul edemedim. Utangaçlığımdan dolayı çadır pantolon hayalim hüsranla bitti.   4-İhsan Bağdiken'in oğlu Seyyah, babamın öğrencisi oduğu için eti her zaman bu dükkândan alırdım. Kıyma ve kuşbaşı kelimeleri pek kullanılmadığı için, çekilmiş veya çekilmemiş denilirdi. Bir kilo çekilmemiş et söylediğimde, Seyyah abi şöyle takılırdı; -Ney? Çekil-memiş..Bütün kasaplarda, duvardaki dikdörtgen şeklindeki tabelaya tebeşirle et çeşitleri ve fiyatları yazılıydı.   5-Oğulları, İlhami, Osman ve Canip. Osman, İTÜ. makine mühendisliğinde bir yıl okuduktan sonra gelip Erzurum'da tıp okuyup doktor oldu. Çok zekiydi, aynı zamanda kopya çekmede profesyoneldi. Bursa'da hekimlik yaparken yakın zamanda rahmetli oldu.   6-Sıtkı Eroğlu'nun evinde örgü makinası vardı. Orlon /Diana tellerden kazak ve hırka türü şeyler örülürdü. Ulucami'ye giderken mezarlığın sağındaki iki katlı evin üst katında, iki kanatlı ve camlı alt katta ise Haluk Günaydınlı otururdu.   7-Selahattin Dalaşık'ın işlettiği kahvede Celal usta da garsonluk yapardı. Beline bağlı bölmeli siyah önlüğü bozuk para doluydu. Çok kere de sağ eliyle paraları karıştırıp para sesi çıkarırdı. Hasan emi gibi masaları silmek için boynunda havlu bulunurdu. Giriş kapısının karşısında çay ocağının solunda yaklaşık yerden bir metre yükseklikte balkon gibi bir bölüm vardı. Her sabah, şimdiki Kadıoğlu'na ait hırdavat dükkânının yerinde bulunan Mustafa Çiftçi’nin bakkalından evin ihtiyaçlarını aldıktan sonra buradan dondurma alırdım. Dövme dondurmanın tadına doyum olmazdı. 15-20-25 bazen de 35 kuruşluk alırdım. 15-20 kuruş olunca yuvarlak külah, 25-35 kuruş olunca koni şeklindeki külahla verirdi. Dondurma sade olup, vişneli olanı sonraları çıktı.   8- Mehmet Ertuğrul, beyaz metalik çerçeveli gözlük takardı. İri yarı, heybetli ve Kadir Savun'a benziyordu. Mağazasında Siera marka radyo da satardı. (Eskiden Galata köprüsünün iki tarafındaki elektrik direklerinde reklam afişleri vardı.) İstanbul'a gittikten sonra, dayımla ortak ÖZ-ER marka gömlek üretip toptan satmaya başladılar.   9-Zayıf ve biraz da uzun boylu olan Selamet Koçak, çok hızlı konuşurdu. 1969-1970’li yıllarda elbiselik kumaşın metresi 35 liraydı. (Bir kilo şeker 3 lira, 100 gr. çay 3.5 lira, ekmek 60 kuruş..) ******************* MÜZİK BUKETİ SANAT MÜZİĞİ: Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin. (Emel Sayın) Şarkıların kaderi. (Zeki Müren) ARABESK: Bir mektup, bir resim. (Zeki Müren) FANTEZİ: Bayramın olsun. (Emel Sayın) HAFİF MÜZİK/ARANJMAN: Ah yüreğim. (Banu) YABANCI: L'hymne a l'amour. (Mireille Mathieu)
Ekleme Tarihi: 18 Nisan 2025 -Cuma
Suat ÖZARAS

ÇARŞI 12

Güven bakkaliyesinin doğusunda (Caddenin karşı tarafında..), Hacı Aziz amcanın lokantası vardı. Seferali Kafkas'a ait olan bu yer daha sonra Pekecik’li Muhlis Kurt'un lokantası akabinde de Necmettin ve oğlu Hakan Bilgin’in kuyumcu dükkânı oldu. Bu dükkânın batıya bakan kaldırımında, kestane satılırdı. 25 kuruşa, biri küçük olmak üzere 8 tane gelirdi. Şimdiki Şakir Aksoy'un mağazasının yerinde, Kazım Özaslan'ın Sınger dikiş makinaları ve radyoları satan mağazası vardı. Kazım Özaslan daha sonra, kuyumcunun aşağısındaki dükkâna taşınınca burada Hacı Şeyh amca, manifatura dükkanı açtı (1). Şeyh amca İstanbul’a gittikten sonra bu dükkâna, İbrahim Hakkı Hazretleri Camisinin karşısında ayakkabı dükkânı bulunan Faik Küçük, kısa bir zaman sonra da Şakir Aksoy taşındı.

 

Yanda bulunan Kemal Acılıoğlu ve Şeref Takgil'in çalıştırdığı büyükçe kahve ise dayım Selami Özaslan'a aitti (2). Bütün kahvehanelerde olduğu gibi burada da katkısız; limonata, vişne şurubu ve ayran yapılırdı. Hemen yanında Müceldi'li İhsan amcanın mağazası vardı. Kapıdan girince tam karşıda tezgâhın arkasında sandalyede otururdu. Dükkâna gelen müşteriye;


-Bak, alacaksan raftan indireyim. Son cümlesi de sitem doluydu. ''Almayacaktın, niye indirdin..'' (3).


Abdulkadir Çakıcı'nın, ve  Faik Küçük'ün ayakkabı dükkânları bitişikti. Faik Küçük’ün dükkânı evvelden, Şakir Bağdiken’in manifatura dükkânıydı. Önceleri, İhsan Bağdiken tarafından kasap dükkânı olarak işletilmekteydi (4). Mehmet Onay’ın mağazası (5), bir süre sonra Tizgili'lerin bakkal dükkânı oldu. Hemen yanda Sıtkı Eroğlu'nun (Sarılar) mağazası vardı (6). Selahattin Dalaşık’a ait balkonlu kahve (7) sonradan ikiye bölündü. Biri Mehmet Ertuğrul’un, (8) diğeri de Selamet Koçak'ın mağazası oldu (9).


 Şakir Aksoy, A. Yaşar Bayoğlu ve Cengiz Deren'in katkılarıyla..

 

DİPNOTLAR:
1-Hacı Şeyh amcanın; Abdurrahman, Hamza, Didare ve Ayşe adlarında 4 çocuğu vardı. Evleri de şimdiki sosyete giyimin karşısında kömür satılan büyükçe bahçenin içerisindeydi. Bahçenin içinde tam karşıda dayım Selami Özaslan oturuyordu. İstanbul’a yerleşince Şevki Ergün oturdu. Yanında, Baki Yüce, tam köşede de Hacı Şeyh, son evde ise Nef’i İlkokulu'nda öğretmen Remzi Erkılıç otururdu. Abdurrahman İnan evlendiğinde ben çok küçüktüm. Evde sadece kadınların olduğu sade bir düğün töreni yapıldı. Hamza İnan benden 4 yaş büyüktü. Fen fakültesi Matematik Bölümünü bitirdikten sonra muvazzaf subay oldu. 1982 yılında aynı garnizonda yaptık askerliğimizi. Ben 171. dönem asteğmen iken, o da yüzbaşıydı. Olgun ve ağırbaşlı bir mizaca sahip olup, örnek alınacak bir şahsiyetti. Mağazanın dışında hiçbir yere gitmezdi. Yürürken, sol bacağıyla elipsoid bir kavis çizerdi.

 

2-Kahvehanenin arkasında otel, bahçesinde ise han bulunmaktaydı. Ulaşım olmadığından köydekiler sabah erkenden ilçe merkezine gelip işlerini görürlerdi. Akşam kahvenin otel kısmında veya handa yatıp sabahleyin de köylerine dönerlerdi. Tortum’dan meyve getirip takas metoduyla satış yapanlar da bu handa yatarlardı. Meyve verilip karşılığında un veya zahire alınırdı.

 

3-Çocukluğumuzda giyilen pantolonlar: a) Terzide diktirilen kumaş pantolonlar, b) Kot pantolonlar. Bunların en meşhuru Wrangler marka olup, sosyetik zenginler giyerdi. c) Mavi veya siyah renkte olan fitilli pantolon. Bunu da genellikle köydekiler giyerdi. d) Yeni çıkmaya başlayan ve adına çadır pantolon denilen koyu çimen yeşili renkte olanlar. Mahmut Kotan, bu mağazadan bir çadır pantolon almıştı. Ne kadara aldığını sorduğumuzda, ''9 liraydı 5'e aldım.'' dedi.
Cebimde biriktirdiğim 7 lira vardı. Dükkâna vardım.
-Çadır pantolon ne kadar?
- 9 lira.
-Pahalı
-8 lira olur. (Ben yavaş yavaş dükkândan çıkarken.)
-Gel gel 7 lira. (Küçük adımlarla çıkarken, 5 demesini bekliyorum. Sonuçta 5 demedi, ben de utanıp 7 rakamını kabul edemedim. Utangaçlığımdan dolayı çadır pantolon hayalim hüsranla bitti.

 

4-İhsan Bağdiken'in oğlu Seyyah, babamın öğrencisi oduğu için eti her zaman bu dükkândan alırdım. Kıyma ve kuşbaşı kelimeleri pek kullanılmadığı için, çekilmiş veya çekilmemiş denilirdi. Bir kilo çekilmemiş et söylediğimde, Seyyah abi şöyle takılırdı;


-Ney? Çekil-memiş..Bütün kasaplarda, duvardaki dikdörtgen şeklindeki tabelaya tebeşirle et çeşitleri ve fiyatları yazılıydı.

 

5-Oğulları, İlhami, Osman ve Canip. Osman, İTÜ. makine mühendisliğinde bir yıl okuduktan sonra gelip Erzurum'da tıp okuyup doktor oldu. Çok zekiydi, aynı zamanda kopya çekmede profesyoneldi. Bursa'da hekimlik yaparken yakın zamanda rahmetli oldu.

 

6-Sıtkı Eroğlu'nun evinde örgü makinası vardı. Orlon /Diana tellerden kazak ve hırka türü şeyler örülürdü. Ulucami'ye giderken mezarlığın sağındaki iki katlı evin üst katında, iki kanatlı ve camlı alt katta ise Haluk Günaydınlı otururdu.

 

7-Selahattin Dalaşık'ın işlettiği kahvede Celal usta da garsonluk yapardı. Beline bağlı bölmeli siyah önlüğü bozuk para doluydu. Çok kere de sağ eliyle paraları karıştırıp para sesi çıkarırdı. Hasan emi gibi masaları silmek için boynunda havlu bulunurdu. Giriş kapısının karşısında çay ocağının solunda yaklaşık yerden bir metre yükseklikte balkon gibi bir bölüm vardı. Her sabah, şimdiki Kadıoğlu'na ait hırdavat dükkânının yerinde bulunan Mustafa Çiftçi’nin bakkalından evin ihtiyaçlarını aldıktan sonra buradan dondurma alırdım. Dövme dondurmanın tadına doyum olmazdı. 15-20-25 bazen de 35 kuruşluk alırdım. 15-20 kuruş olunca yuvarlak külah, 25-35 kuruş olunca koni şeklindeki külahla verirdi. Dondurma sade olup, vişneli olanı sonraları çıktı.

 

8- Mehmet Ertuğrul, beyaz metalik çerçeveli gözlük takardı. İri yarı, heybetli ve Kadir Savun'a benziyordu. Mağazasında Siera marka radyo da satardı. (Eskiden Galata köprüsünün iki tarafındaki elektrik direklerinde reklam afişleri vardı.) İstanbul'a gittikten sonra, dayımla ortak ÖZ-ER marka gömlek üretip toptan satmaya başladılar.

 

9-Zayıf ve biraz da uzun boylu olan Selamet Koçak, çok hızlı konuşurdu. 1969-1970’li yıllarda elbiselik kumaşın metresi 35 liraydı. (Bir kilo şeker 3 lira, 100 gr. çay 3.5 lira, ekmek 60 kuruş..)


*******************
MÜZİK BUKETİ
SANAT MÜZİĞİ: Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin. (Emel Sayın)
Şarkıların kaderi. (Zeki Müren)
ARABESK: Bir mektup, bir resim. (Zeki Müren)
FANTEZİ: Bayramın olsun. (Emel Sayın)
HAFİF MÜZİK/ARANJMAN: Ah yüreğim. (Banu)
YABANCI: L'hymne a l'amour. (Mireille Mathieu)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.