Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

MENKIBELER 1 İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ (1)

Rus'larla yapılan bir savaşta, Ahmet isminde Hasankale'li bir delikanlı esir düşer. Diğer esirlerle birlikte Rusya'da bir şehre götürülen Ahmet, bir papazın yanına hizmetkâr olarak verilir. Üçüncü yılın sonunda bir kurban bayramı arefesinde, orada bulunan müslüman Türk'ler, esirleri yemeğe davet ederler. Yemekten sonra papazın yanına dönen Ahmet, derin düşüncelere dalar.  Memleketini ve sevdiklerini düşünüp kederlenen Ahmet'in durumu papazın dikkatini çeker (2). Papaz, Ahmet'e şöyle der; -İstersen seni evine göndereyim..  Ahmet, hem sevinir hem de şaşırır. Acaba beni evime nasıl gönderecek diye düşünürken; papaz, Ahmet'i evine götürür. Ahmet'in şimdiye kadar hiç bilmediği bir bölüme girerler. Bu odada, Kuran-ı Kerim ve seccadeleri gören Ahmet, papazın müslüman olduğunu anlar.    Papaz, Ahmet'e; -Sen Hasankale'li İbrahim Hakkı Hazretleri'ni tanıyormusun? diye sorup Ahmet'ten evet cevabını alınca üç altın vererek; -Bu üç altını İbrahim Hakkı Hazretleri'ne benim hediyem olarak götüreceksin. Sen memlekete vardığın zaman o vaaz ediyor olacak. Gider, kürsünün yanına oturursun.  O, -kalk gidelim- demedikçe sakın yerinden kalkma, diyerek iki altın da kendisine harçlık verir. Papaz; ''Ahmet, kapa gözlerini'' der. ''Aç gözünü'' deyince, Ahmet kendini Hasankale'de mescidde kürsünün yanında bulur (3). Vaaz ve namazın akabinde İbrahim Hakkı Hazretleri, Ahmet'ten üç altını ister ve beraber kalenin burçlarına çıkarlar. Bir bulut yanlarında durur ve üzerindeki tabutu alırlar. Tabutu açtıklarında mevtanın papaz olduğu anlaşılır. İbrahim Hakkı Hazretleri, Ahmet'e; -Bu bizim Nazlı Baba'dır, diyerek cenazeyi yıkayıp namazını kıldırıp defneder.   MUHYİDDİN ARABİ HAZRETLERİ Yavuz Sultan Selim; Mısır'ı fethetmek üzere yola çıktığında, Şam'da konaklayıp M. Arabi Hz.'lerinin kabrini ziyaret etmek ister. Şam halkı, kabrin yerini bilmiyordu. Günler sonra bir çoban gelerek Sultan'a şöyle der; -Kaysun Dağı'nın yamacında bir yer biliyorum; oradan, ne koyunların birisi ot yer, ne de oraya bir hayvan ayak basar. Oranın otları kendi halinde büyür ve zamanı gelince de kuruyup gider. Herhalde aradığınız yer orasıdır.. Çobanın dediği doğru çıkar. Kazılan yerde Şeyh'in cesedi hiç çürümeden durmaktadır. Yavuz Selim onun için bir türbe yaptırır. Defin bitince Şam halkının Şeyh hakkında bildiklerini öğrenmek ister. Alimler, Sultan'a ağızdan ağıza dolaşan şu rivayeti anlatırlar. Vakt-i zamanında Şeyh, Şam halkının maddeye düşkünlüğünden yakınarak onlara nasihat etmiş. Sonunda da sesini yükseltip ayağını yere vurarak; -Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır! diye haykırmış. Halk bu söz ile inançlarına hakaret edildiğini, kendilerinin Allah'a taptıklarını Şeyh'in bu sözüyle küfre gittiğini iddia ederek kadıya şikayet etmişler. Kadı da Şeyh'in cezalandırılmasına hükmetmiş. Şeyh'in haksız yere ceza almasına razı olmayan bilge bir kişi Şeyh'e gelerek; -Neden sözünden dönmüyorsun, neden sır gibi davranıyorsun? diye sorunca, Şeyh şöyle der; -İza dahale's -sin ila'ş -şın zahira sırri!   Bunun anlamı; sin şın'a girince sırrım anlaşılır, demeye geliyordu. Yavuz Selim, Şeyh'in bu sözü nerede söylediğini araştırttı. Yer bulununca, oranın kazılmasını söyledi. Kazılan yerden bir küp altın çıktı. Şam halkı, Yavuz Selim'in kerametine hayran kaldılar. Çünkü sin, Selim'in ilk harfi; şın da, Şam adının ilk harfiydi. Sin'in, şın'a girmesi gerçekleşmişti. SULTAN MURAD'IN KERÂMETİ Sultan Murad'ın müritlerinden biri; her gün büyük bir ermişin Erzurum Ulu Cami'de sabah namazı kıldırdığını, bu zatın aynı zamanda vaktin kutbu olduğunu öğrenir. O'nu görmek için Erzurum'a gitmek istediğini Sultan Murad'a söyler. Padişah da onu Erzurum'a, Habip Baba'nın yanına gönderir. Habip Baba onu Ulu Cami'ye yollarken tembih eder; -Çok dikkatli ol, onu görür görmez git elini öp hayır duasını al, der.. Mürit erkenden kalkıp sabah namazı için Ulu Cami'ye gider. Bir de bakar ki gökyüzünde ne kadar kuş varsa yere inerek camide toplanmaktalar. İçlerinden en büyüğü öne çıkar ve toplanan kuşlara namaz kıldırmaya başlar. Mürit heyecanla kuşlara iyice yaklaşınca Sultan Murad'ın cemaate namaz kıldırmakta olduğunu görür. Mürit'in orada dili tutulur, donar kalır. Namaz bitince Sultan Murat da cemaati de ortadan kaybolurlar. Mürit de döner İstanbul'a gider (4).   DİPNOTLAR: 1-Menkıbelerde; asıl değil, fasıl aranmalıdır. Çıkaracağı ses, ya hicazdır ya da hüzzam.. 2-Muammer Çelik (Erzurum kitabı) 3- Bir insan Allah'ı aşırı zikredip nefsani arzulardan da soyutlanırsa, vücudu elktro-magnetizma ile kaplanır ki bu da bir tayy-ı mekân (tele-portation) sebebidir. Abdurrahman Gazi Hz.'leri, Alvar'lı Efe Hazretleri ve daha birçok büyük zatların türbelerinde esrarlı bir hava vardır. Erzurum'da türbe yakınlarında araçların durduk yerde hareket etmesinin sebebi, bu elektro-magnetik dalgalardır. a)İbrahim Hakkı Hazretleri'nin; -Gökyüzünü, Tillo'nun sokaklarından iyi bilirim demesi tayy-ı mekan ve astral yolculuk yapmasına örnektir. b)Piri Reis'in haritasının uydu resimleri ile aynı olması, astral yolculuk ve dikey havalanmaya örnektir. c) Alvar'lı Efe Hazretleri'nin keramet göstermesi, tayy-ı mekânda bulunması, zaman gezmenliği  ve daha birçok paranormal fenomenler  gösterdiği bilinen bir gerçektir. d)Muhyiddin Arabi Hazretleri'nin Levh-i  Mahfuz'u okuyabildiği, gayb alemine vakıf olduğu; Nostradamus'un da, M. Arabi Hazretleri'nin kitâplarından istifade ettiği rivayet edilir. e)Kur'an- ı Kerim'de: ''Tarafımızdan ilim verilen'' diye bahsedilen Hızır Aleyhisselam'ın, zaman gezmeni olduğu ve birtakım olaylara müdahale ettiği bir gerçektir. Gemiyi delmesi, çocuğu öldürmesi, yıkık duvarı onarması.. Hz. Musa ile Hz. Hızır'ın deniz kenarındaki yolculukları esnasında, heybedeki pişmiş balığı yemek istediklerinde balığın aniden canlanıp denize atlaması ise balığın canlı olduğu zaman dilimine geçmelerine örnektir (Kehf-61). Yani Hz. Musa ve Hızır zamanda geçmişe gitmişlerdir. f)Hz. Süleyman: ''Bana Belkıs'ın tahtını kim getirecek'' dediğinde cinlerden bir ifrit: ''Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm buna karşı güvenilir bir güce sahibim'' dedi. (Neml-39) Hızır veya Asaf B. Berhiya ise Hz.Süleyman'a şöyle der; -Ben, Belkıs'ın tahtını gözünü açıp kapamadan getirebilirim. Taht ile konuşulan yer arası yaklaşık iki ay olup, ifrit ile Hızır arasındaki zaman farkı görülebilir. g) Amerika'da müslüman bilim adamı Morris K. Jessup tarafından 1943 yılında  yapılan Philadelphia deneyinde bir gemi tayfalarıyla beraber saniyeler içerisinde binlerce mil öteye ışınlandı. Bu deneyden sonra tayfalardan bir kısmı öldü bir kısmı ise görünmezlik kazandı. Bu da tayy-ı mekanın (tele-portation) mekanik  boyutudur. 4- Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu. (Şehr-i mübarek Erzurum.)
Ekleme Tarihi: 15 Mart 2024 - Cuma
Suat ÖZARAS

MENKIBELER 1 İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ (1)

Rus'larla yapılan bir savaşta, Ahmet isminde Hasankale'li bir delikanlı esir düşer. Diğer esirlerle birlikte Rusya'da bir şehre götürülen Ahmet, bir papazın yanına hizmetkâr olarak verilir. Üçüncü yılın sonunda bir kurban bayramı arefesinde, orada bulunan müslüman Türk'ler, esirleri yemeğe davet ederler. Yemekten sonra papazın yanına dönen Ahmet, derin düşüncelere dalar.  Memleketini ve sevdiklerini düşünüp kederlenen Ahmet'in durumu papazın dikkatini çeker (2). Papaz, Ahmet'e şöyle der;
-İstersen seni evine göndereyim..  Ahmet, hem sevinir hem de şaşırır. Acaba beni evime nasıl gönderecek diye düşünürken; papaz, Ahmet'i evine götürür. Ahmet'in şimdiye kadar hiç bilmediği bir bölüme girerler. Bu odada, Kuran-ı Kerim ve seccadeleri gören Ahmet, papazın müslüman olduğunu anlar. 

 

Papaz, Ahmet'e;
-Sen Hasankale'li İbrahim Hakkı Hazretleri'ni tanıyormusun? diye sorup Ahmet'ten evet cevabını alınca üç altın vererek;
-Bu üç altını İbrahim Hakkı Hazretleri'ne benim hediyem olarak götüreceksin. Sen memlekete vardığın zaman o vaaz ediyor olacak. Gider, kürsünün yanına oturursun.  O, -kalk gidelim- demedikçe sakın yerinden kalkma, diyerek iki altın da kendisine harçlık verir.
Papaz; ''Ahmet, kapa gözlerini'' der. ''Aç gözünü'' deyince, Ahmet kendini Hasankale'de mescidde kürsünün yanında bulur (3). Vaaz ve namazın akabinde İbrahim Hakkı Hazretleri, Ahmet'ten üç altını ister ve beraber kalenin burçlarına çıkarlar. Bir bulut yanlarında durur ve üzerindeki tabutu alırlar. Tabutu açtıklarında mevtanın papaz olduğu anlaşılır. İbrahim Hakkı Hazretleri, Ahmet'e;
-Bu bizim Nazlı Baba'dır, diyerek cenazeyi yıkayıp namazını kıldırıp defneder.

 

MUHYİDDİN ARABİ HAZRETLERİ
Yavuz Sultan Selim; Mısır'ı fethetmek üzere yola çıktığında, Şam'da konaklayıp M. Arabi Hz.'lerinin kabrini ziyaret etmek ister. Şam halkı, kabrin yerini bilmiyordu. Günler sonra bir çoban gelerek Sultan'a şöyle der;
-Kaysun Dağı'nın yamacında bir yer biliyorum; oradan, ne koyunların birisi ot yer, ne de oraya bir hayvan ayak basar. Oranın otları kendi halinde büyür ve zamanı gelince de kuruyup gider. Herhalde aradığınız yer orasıdır.. Çobanın dediği doğru çıkar. Kazılan yerde Şeyh'in cesedi hiç çürümeden durmaktadır. Yavuz Selim onun için bir türbe yaptırır. Defin bitince Şam halkının Şeyh hakkında bildiklerini öğrenmek ister. Alimler, Sultan'a ağızdan ağıza dolaşan şu rivayeti anlatırlar. Vakt-i zamanında Şeyh, Şam halkının maddeye düşkünlüğünden yakınarak onlara nasihat etmiş. Sonunda da sesini yükseltip ayağını yere vurarak;
-Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır! diye haykırmış. Halk bu söz ile inançlarına hakaret edildiğini, kendilerinin Allah'a taptıklarını Şeyh'in bu sözüyle küfre gittiğini iddia ederek kadıya şikayet etmişler. Kadı da Şeyh'in cezalandırılmasına hükmetmiş. Şeyh'in haksız yere ceza almasına razı olmayan bilge bir kişi Şeyh'e gelerek;
-Neden sözünden dönmüyorsun, neden sır gibi davranıyorsun? diye sorunca, Şeyh şöyle der;
-İza dahale's -sin ila'ş -şın zahira sırri!

 

Bunun anlamı; sin şın'a girince sırrım anlaşılır, demeye geliyordu. Yavuz Selim, Şeyh'in bu sözü nerede söylediğini araştırttı. Yer bulununca, oranın kazılmasını söyledi. Kazılan yerden bir küp altın çıktı. Şam halkı, Yavuz Selim'in kerametine hayran kaldılar. Çünkü sin, Selim'in ilk harfi; şın da, Şam adının ilk harfiydi. Sin'in, şın'a girmesi gerçekleşmişti.

SULTAN MURAD'IN KERÂMETİ
Sultan Murad'ın müritlerinden biri; her gün büyük bir ermişin Erzurum Ulu Cami'de sabah namazı kıldırdığını, bu zatın aynı zamanda vaktin kutbu olduğunu öğrenir. O'nu görmek için Erzurum'a gitmek istediğini Sultan Murad'a söyler. Padişah da onu Erzurum'a, Habip Baba'nın yanına gönderir. Habip Baba onu Ulu Cami'ye yollarken tembih eder;
-Çok dikkatli ol, onu görür görmez git elini öp hayır duasını al, der.. Mürit erkenden kalkıp sabah namazı için Ulu Cami'ye gider. Bir de bakar ki gökyüzünde ne kadar kuş varsa yere inerek camide toplanmaktalar. İçlerinden en büyüğü öne çıkar ve toplanan kuşlara namaz kıldırmaya başlar. Mürit heyecanla kuşlara iyice yaklaşınca Sultan Murad'ın cemaate namaz kıldırmakta olduğunu görür. Mürit'in orada dili tutulur, donar kalır. Namaz bitince Sultan Murat da cemaati de ortadan kaybolurlar. Mürit de döner İstanbul'a gider (4).

 

DİPNOTLAR:

1-Menkıbelerde; asıl değil, fasıl aranmalıdır. Çıkaracağı ses, ya hicazdır ya da hüzzam..
2-Muammer Çelik (Erzurum kitabı)
3- Bir insan Allah'ı aşırı zikredip nefsani arzulardan da soyutlanırsa, vücudu elktro-magnetizma ile kaplanır ki bu da bir tayy-ı mekân (tele-portation) sebebidir. Abdurrahman Gazi Hz.'leri, Alvar'lı Efe Hazretleri ve daha birçok büyük zatların türbelerinde esrarlı bir hava vardır. Erzurum'da türbe yakınlarında araçların durduk yerde hareket etmesinin sebebi, bu elektro-magnetik dalgalardır.
a)İbrahim Hakkı Hazretleri'nin;
-Gökyüzünü, Tillo'nun sokaklarından iyi bilirim demesi tayy-ı mekan ve astral yolculuk yapmasına örnektir.
b)Piri Reis'in haritasının uydu resimleri ile aynı olması, astral yolculuk ve dikey havalanmaya örnektir.
c) Alvar'lı Efe Hazretleri'nin keramet göstermesi, tayy-ı mekânda bulunması, zaman gezmenliği  ve daha birçok paranormal fenomenler  gösterdiği bilinen bir gerçektir.
d)Muhyiddin Arabi Hazretleri'nin Levh-i  Mahfuz'u okuyabildiği, gayb alemine vakıf olduğu; Nostradamus'un da, M. Arabi Hazretleri'nin kitâplarından istifade ettiği rivayet edilir.
e)Kur'an- ı Kerim'de: ''Tarafımızdan ilim verilen'' diye bahsedilen Hızır Aleyhisselam'ın, zaman gezmeni olduğu ve birtakım olaylara müdahale ettiği bir gerçektir. Gemiyi delmesi, çocuğu öldürmesi, yıkık duvarı onarması.. Hz. Musa ile Hz. Hızır'ın deniz kenarındaki yolculukları esnasında, heybedeki pişmiş balığı yemek istediklerinde balığın aniden canlanıp denize atlaması ise balığın canlı olduğu zaman dilimine geçmelerine örnektir (Kehf-61). Yani Hz. Musa ve Hızır zamanda geçmişe gitmişlerdir.
f)Hz. Süleyman: ''Bana Belkıs'ın tahtını kim getirecek'' dediğinde cinlerden bir ifrit: ''Sen yerinden kalkmadan önce sana onu getiririm buna karşı güvenilir bir güce sahibim'' dedi. (Neml-39) Hızır veya Asaf B. Berhiya ise Hz.Süleyman'a şöyle der;
-Ben, Belkıs'ın tahtını gözünü açıp kapamadan getirebilirim. Taht ile konuşulan yer arası yaklaşık iki ay olup, ifrit ile Hızır arasındaki zaman farkı görülebilir.
g) Amerika'da müslüman bilim adamı Morris K. Jessup tarafından 1943 yılında  yapılan Philadelphia deneyinde bir gemi tayfalarıyla beraber saniyeler içerisinde binlerce mil öteye ışınlandı. Bu deneyden sonra tayfalardan bir kısmı öldü bir kısmı ise görünmezlik kazandı. Bu da tayy-ı mekanın (tele-portation) mekanik  boyutudur.
4- Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu. (Şehr-i mübarek Erzurum.)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler