Suat ÖZARAS
Köşe Yazarı
Suat ÖZARAS
 

FARKLI YAZILAR 2

NİETZSCHE Torino'da 1889'da hayatının dönüm noktasına yürüdüğünü bilmeyen Nietzsche, şehri dolaşırken bir faytoncunun atını kırbaçladığını görür. At o kadar yorgundur ki kırbaç darbelerine tepki veremez halde yere çökmüştür. Nietzsche; koşarak atın yanına gider, boynuna sarılır, ağlayarak ata bir şeyler söyler. Bilincini yitirip bayılır. Bayılmadan önce ata; ‘anne, senden özür dilerim’ veya ‘anne, ben bir aptalım’ dediği rivayet edilir. Bu olaydan sonra tam on yıl kimseyle konuşmaz. Dengesiz davranışları artar, akıl hastanesine yatırılır ama asla eskisi gibi olamaz.   Dostoyevski Suç ve Ceza'da, Raskolnikov'un uykularını kaçıran çaresizliğini anlatır. Raskolnikov küçük bir çocuktur. Bir arabacı yorgun yürüyemeyecek halde olan atını; hiç acımadan, çekemeyeceği kadar insanla dolu arabayı çekmesi için kırbaçlar ve yanındakiler de onunla birlikte ellerine geçen her şeyle ata vururlar. Küçük bir çocuk olan Raskolnikov ata sarılıp ağlar yardım ister ama kimse ona yardım etmez. En sonunda arabacı herkesin gözü önünde atı vahşice öldürür. Yaptığından kendisi ve onunla birlikte olanlar büyük keyif alırlar. Milan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabında Nietzsche'nin olayını şöyle değerlendirir; ‘Gerçek insan, iyiliği ancak karşısındaki güçsüz bir yaratık sa bütün saflığıyla özgürce ortaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, onun merhametine bırakılmış olanlara davranışlarında gizlidir. Bu açıdan insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır. O kadar temel bir yenilgi ki, bütün öteki yenilgiler bundan almaktadır. Nietzsche ve Dostoyevski, insanların anlam veremedikleri merhametsizliği karşısında çaresiz kalıp, insanlardan uzak durmayı tercih etmişler..Goethe bu çaresizliği şöyle tanımlar; ''dünya hassas kalpler için bir cehennemdir!..''   İNGİLTERE'DE YARGIÇ MAAŞLARI İngiltere'de yargıçların maaşı yoktur. Çünkü, maaş yerine ihtiyaçları olduğunda kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır. Bir gün haâkimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş ve tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyeceklerini söyleyip hemen İçişleri, Adalet Bakanlığı'na ve Başbakanlığa telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış; Ödeyin..!! Banka yetkilileri bu kadar nakit paranın ellerinde olmadığı için ödeyemeyeceklerini ve hâkimden ertesi gün gelmesini rica etmişler. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırlanmış ve hâakime teslim edilmiş. Aradan bir gün geçince, hâkim bankaya gelerek parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen Adalet Bakanlığı'nı aramışlar.  Derhal Bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hâkimi arayarak bu hareketinin sebebini sormuşlar..Hâkim; -Benim parayla marayla işim yoktur. Sadece İngiltere'de Kraliçe Hükümeti'nin bize gerçekten bu kadar güvenip güvenmediğini merak ettim, demiş. Müfettişler tarafından raporlar hazırlanmış ve bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hâakim görevden azledilmiş. Adalet Bakanlığı, hâkime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış; -Kraliçe hükümetinin saygın bir hâkimi; devletine güvenmiyor ve onu deniyorsa, devleti ona asla güvenmez.   İNGİLİZ LORDUNU ASAN MUTASARRIF NAZIM PAŞA 1860'lı yıllarda başlayan Amerikan iç savaşı sonrası Çukurova’da pamuk üretimi başladığında Mersin Çukurova'nın ihracat ve ticaret merkezi haline gelir. Şehirde 12 konsolosluk ile çok sayıda yabancı acente ve temsilcilikler vardır. Bir çok yabancı işadamı yaşamakta ve ticaret yapmaktadır. Yoksul ailelerin çocukları ise hamallık yaparak, yoğurt pazarından (bugün hala Yoğurt Pazarı olarak mevcuttur) veya limandan alışveriş yapanların yüklerini taşıyarak ailelerine katkıda bulunmaktadır. 12 yaşındaki Mehmet de bunlardan biridir. Mersin'de yaşayan İngiliz Lord Thompson, birgün yurt dışından gelen eşyalarını taşıtmak için Mehmet’i çağırır. Mehmet; eşyalar çok ağır olduğu için ilk anda kaldıramaz, fakat çevresindekilerin yardımıyla yük Memet’in sırtına yüklenir. Lord’un malikhanesinin taş avlusuna taşır yükü. Mehmet parasını ister. Fakat Lord ödemez parayı...Mehmet ısrar edince de elindeki topuzlu bastonla Mehmet'in kafasına vurur ve Mehmet beyin kanamasından orada ölür. O sırada Mersin'in başında yönetici olarak Mutasarrıf Nazım Paşa bulunmaktadır.(Mutasarrıf, vali ile aynı yetkilere sahip idarecidir) Nazım Paşa olayı duyunca derhal Lord'u makamına çağırır. Lord suçunu inkar etmez. Osmanlı kanunlarına göre cezası ölümdür, fakat Lord İngiliz olmasına güvenir ve kapitülasyonlar uyarınca kendisine yargılama yapılamayacağını söylemektedir. Nazım Paşa Lord'u derhal tutuklatıp, mahkemeye gönderir. Olay İngiliz konsolosluğu aracılığıyla, Mersin açıklarında bekleyen İngiliz savaş gemisine ve İstanbul'a akseder. İngiliz savaş gemisinin komutanı Lord serbest bırakılmazsa, Mersin'i bombalayacağını söyler. Nazım Paşa bunun üzerine şehirdeki yabancıların, Mersin dışına çıkışını yasaklar. Lord'u hızla mahkemeye çıkarıp, idam kararı verdirir. Bugünkü Yoğurt Pazarı meydanında darağacı kurdurup asar...Ayrıca savaş gemisinin şehri bombalaması halinde tüm İngiliz'leri asacağını söyler. Böylece şehir bombalanmaktan kurtulur.   Konu padişah 2. Abdülhamit'e aksettiğinde artık çok geçtir. Lord asılmıştır. Nazım Paşa birkaç yıl öncesinde de Avusturya baş konsolosunu kovmuştur. Yani saray nazarında vukuatlıdır. Abdülhamit'e İngilizler tarafından, Nazım Paşa'nın cezalandırılması yönünde büyük baskı vardır. Abdülhamit bunun üzerine, Nazım Paşa'yı bir liman ve ticaret kenti olarak dış dünyaya açık olan Mersin Mutasarrıf'lığından alıp Kayseri Mutasarrıf'lığına tayin eder.
Ekleme Tarihi: 05 Nisan 2024 - Cuma
Suat ÖZARAS

FARKLI YAZILAR 2

NİETZSCHE
Torino'da 1889'da hayatının dönüm noktasına yürüdüğünü bilmeyen Nietzsche, şehri dolaşırken bir faytoncunun atını kırbaçladığını görür. At o kadar yorgundur ki kırbaç darbelerine tepki veremez halde yere çökmüştür. Nietzsche; koşarak atın yanına gider, boynuna sarılır, ağlayarak ata bir şeyler söyler. Bilincini yitirip bayılır. Bayılmadan önce ata; ‘anne, senden özür dilerim’ veya ‘anne, ben bir aptalım’ dediği rivayet edilir. Bu olaydan sonra tam on yıl kimseyle konuşmaz. Dengesiz davranışları artar, akıl hastanesine yatırılır ama asla eskisi gibi olamaz.  


Dostoyevski Suç ve Ceza'da, Raskolnikov'un uykularını kaçıran çaresizliğini anlatır. Raskolnikov küçük bir çocuktur. Bir arabacı yorgun yürüyemeyecek halde olan atını; hiç acımadan, çekemeyeceği kadar insanla dolu arabayı çekmesi için kırbaçlar ve yanındakiler de onunla birlikte ellerine geçen her şeyle ata vururlar. Küçük bir çocuk olan Raskolnikov ata sarılıp ağlar yardım ister ama kimse ona yardım etmez. En sonunda arabacı herkesin gözü önünde atı vahşice öldürür. Yaptığından kendisi ve onunla birlikte olanlar büyük keyif alırlar.


Milan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabında Nietzsche'nin olayını şöyle değerlendirir; ‘Gerçek insan, iyiliği ancak karşısındaki güçsüz bir yaratık
sa bütün saflığıyla özgürce ortaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, onun merhametine bırakılmış olanlara davranışlarında gizlidir. Bu açıdan insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır. O kadar temel bir yenilgi ki, bütün öteki yenilgiler bundan almaktadır. Nietzsche ve Dostoyevski, insanların anlam veremedikleri merhametsizliği karşısında çaresiz kalıp, insanlardan uzak durmayı tercih etmişler..Goethe bu çaresizliği şöyle tanımlar; ''dünya hassas kalpler için bir cehennemdir!..''

 

İNGİLTERE'DE YARGIÇ MAAŞLARI
İngiltere'de yargıçların maaşı yoktur. Çünkü, maaş yerine ihtiyaçları olduğunda kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır. Bir gün haâkimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş ve tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyeceklerini söyleyip hemen İçişleri, Adalet Bakanlığı'na ve Başbakanlığa telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış; Ödeyin..!!
Banka yetkilileri bu kadar nakit paranın ellerinde olmadığı için ödeyemeyeceklerini ve hâkimden ertesi gün gelmesini rica etmişler. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırlanmış ve hâakime teslim edilmiş. Aradan bir gün geçince, hâkim bankaya gelerek parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen Adalet Bakanlığı'nı aramışlar.  Derhal Bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hâkimi arayarak bu hareketinin sebebini sormuşlar..Hâkim;
-Benim parayla marayla işim yoktur. Sadece İngiltere'de Kraliçe Hükümeti'nin bize gerçekten bu kadar güvenip güvenmediğini merak ettim, demiş. Müfettişler tarafından raporlar hazırlanmış ve bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hâakim görevden azledilmiş. Adalet Bakanlığı, hâkime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış;
-Kraliçe hükümetinin saygın bir hâkimi; devletine güvenmiyor ve onu deniyorsa, devleti ona asla güvenmez.

 

İNGİLİZ LORDUNU ASAN MUTASARRIF NAZIM PAŞA
1860'lı yıllarda başlayan Amerikan iç savaşı sonrası Çukurova’da pamuk üretimi başladığında Mersin Çukurova'nın ihracat ve ticaret merkezi haline gelir. Şehirde 12 konsolosluk ile çok sayıda yabancı acente ve temsilcilikler vardır. Bir çok yabancı işadamı yaşamakta ve ticaret yapmaktadır. Yoksul ailelerin çocukları ise hamallık yaparak, yoğurt pazarından (bugün hala Yoğurt Pazarı olarak mevcuttur) veya limandan alışveriş yapanların yüklerini taşıyarak ailelerine katkıda bulunmaktadır.
12 yaşındaki Mehmet de bunlardan biridir. Mersin'de yaşayan İngiliz Lord Thompson, birgün yurt dışından gelen eşyalarını taşıtmak için Mehmet’i çağırır. Mehmet; eşyalar çok ağır olduğu için ilk anda kaldıramaz, fakat çevresindekilerin yardımıyla yük Memet’in sırtına yüklenir. Lord’un malikhanesinin taş avlusuna taşır yükü. Mehmet parasını ister. Fakat Lord ödemez parayı...Mehmet ısrar edince de elindeki topuzlu bastonla Mehmet'in kafasına vurur ve Mehmet beyin kanamasından orada ölür.
O sırada Mersin'in başında yönetici olarak Mutasarrıf Nazım Paşa bulunmaktadır.(Mutasarrıf, vali ile aynı yetkilere sahip idarecidir) Nazım Paşa olayı duyunca derhal Lord'u makamına çağırır. Lord suçunu inkar etmez. Osmanlı kanunlarına göre cezası ölümdür, fakat Lord İngiliz olmasına güvenir ve kapitülasyonlar uyarınca kendisine yargılama yapılamayacağını söylemektedir. Nazım Paşa Lord'u derhal tutuklatıp, mahkemeye gönderir.


Olay İngiliz konsolosluğu aracılığıyla, Mersin açıklarında bekleyen İngiliz savaş gemisine ve İstanbul'a akseder. İngiliz savaş gemisinin komutanı Lord serbest bırakılmazsa, Mersin'i bombalayacağını söyler. Nazım Paşa bunun üzerine şehirdeki yabancıların, Mersin dışına çıkışını yasaklar. Lord'u hızla mahkemeye çıkarıp, idam kararı verdirir. Bugünkü Yoğurt Pazarı meydanında darağacı kurdurup asar...Ayrıca savaş gemisinin şehri bombalaması halinde tüm İngiliz'leri asacağını söyler. Böylece şehir bombalanmaktan kurtulur.


 
Konu padişah 2. Abdülhamit'e aksettiğinde artık çok geçtir. Lord asılmıştır. Nazım Paşa birkaç yıl öncesinde de Avusturya baş konsolosunu kovmuştur. Yani saray nazarında vukuatlıdır. Abdülhamit'e İngilizler tarafından, Nazım Paşa'nın cezalandırılması yönünde büyük baskı vardır. Abdülhamit bunun üzerine, Nazım Paşa'yı bir liman ve ticaret kenti olarak dış dünyaya açık olan Mersin Mutasarrıf'lığından alıp Kayseri Mutasarrıf'lığına tayin eder.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler