Ali Osman ENGİN
Köşe Yazarı
Ali Osman ENGİN
 

Sabancı Suikastının Faillerinin Vermek İstedikleri Mesajları Anlamak!..

Her zaman olduğu gibi, yüzleştirilmeye devam ettiğimiz, yeni olay ve olgulara gebe olan ve  sıcaklığı her boyutundan çıkan dumanlardan da anlaşılan olaylar arasında, en önemli olanlarından birisi de, Rahmetli Sabancı suikastının faillerinden birisi olan İsmail AKKOL’ un yakalanmasıdır. Her gün yeni şehit haberleriyle sarsıldığımız terör olaylarını başımıza bela edenler, ulaşamadıkları ve kıyamete kadar da ulaşamayacakları anlaşılan hedeflerinin anlaşılmasıyla deşifre olmuşlardır. Devletimiz de tüm imkân ve fırsatlarını kullanarak bu belayı ve bu belayı başımıza açan Türk-İslâm düşmanlarını kendilerine yakışan lağımlara süpürmeye devam ediyor. Dolayısıyla o konuda diyecek başka bir şey yok. Ancak anlaşılan odur ki, onlarda boş durmuyorlar. Yaratmaya çalıştıkları yeni algılarla bizleri hep meşgul etmek ve geleceğe ait okumalarla yeni yön tayinlerimizi sabote ediyorlar. Bütün bunları yaparken de, esas gerçekliklerden hazır kıta bekleyen birilerine doğurttukları sanal gerçekliklerle zihinleri karıştırıyorlar. Şu ana kadar görsel medya organları kullanılarak öyle veya böyle istedikleri mesajlar örtülü veya açık bir şekilde veriliyordu. Ancak son yıllarda gözlendiği gibi bunun yerine yeni ve kontra terör olayları kullanılmaktadır. Ortama sürülen her yeni olayla geçmiş hatırlatılıyor ve gelecekte neler yapılacağı ile ilgili mesajlar veriliyor. Kısacası her olayın arkasından piyasaya sürülecek başka bir olaya gebe olduğu, gebeliğin sona erip doğumun gerçekleşmesi için doğum sancılarına fırsat vermeden sezeryanla doğum gerçekleştirildiği için, toplumsal ve bireysel boyutta durumun farkına varılması da engellenmektedir. Hatta durum öyle bir hal almıştır ki, geçmişin olayları bile yeniden hafızalara geri getirilerek, muhatapları arasında gerilimi ateşlemek ve bir başka açıdan da içlerindeki öfke ve intikam duygularını bilinçli olarak açığa vurmak zorunda kalıyorlar. Bundan yıllar önce Özdemir SABANCI ve kendisiyle beraber iki kişi daha gerçekleştirilen bir suikast sonucu katledilmişlerdi. Bu suikastın failleri olan; İsmail AKKOL, Fahriye ERDAL ve Mustafa DUYAR yakalanmış ve tutuklanmışlardı. Ancak nasıl olduğu mutlaka açığa çıkarılması gereken bir şekilde hapishaneden kaçmışlar veya kaçırılmışlar, daha sonra birilerine ait olduğu vurgulanan bir adaya götürülerek oradan yurt dışına çıkarılmışlardır. Daha sonra muhtemelen kendisine verilen sözler tutulmadığı için herhalde pişmanlık duyan Mustafa ERDAL sınırlarımıza yakın bir yerde güvenlik güçlerimiz tarafından alınarak adalete teslim edilmiştir. Mustafa DUYAR’ ın olup biten her şeyi, kendilerine verilen vaatleri ve bu vaatleri verenleri deşifre etmeye hazırlandığı anlaşılmış idi. Eğer birilerinin uykusunu kaçıracak bir şekilde itiraflar gelebilmiş olsa idi, sanıyorum birilerinin rahatı epey kaçmış olacaktı. Bu suikastın azmettiricileri arasında dudak uçuklatacak birilerinin olduğunu büyük devletimizin ilgili birimleri mutlaka biliyordur. O zamanlarda sanıyorum Milliyet gazetesinde çalışan, Can DÜNDAR devletten onay alarak Mustafa DUYAR ile bir röportaj yapmaya hazırlanıyordu. Ancak o ara kendi ifadeleriyle de sabit olduğu gibi, Nuriş kardeşler diye bir ekip tarafından Mustafa DUYAR birilerine göre hiçbir şey anlatamadan infaz edildi ve öldürüldü!.. Bu infaz olayında bazı askerlerin de isimleri geçmiştir. Buraya kadar gerçekleşen olaylar sadece sonuçları itibariyle dillendirilmiştir. Ancak çok daha derinlere ulaşan sebepler alemine hiç dokunulmamıştır. Diğer katiller ise ellerin ve kollarını salaya sallaya yurt dışında dolaşmaya devam ettiler. Ne hikmetse ünlü sanayicimiz, Mustafa KOÇ’ un vefatı ertesinde bu konu yeniden köpürtüldü ve Sabancı suikastının faillerinin başında gelen İsmail AKKOL, uzun bir zamandır kaldığı Yunanistan’ dan Türkiye’ye yanında DHKPC terör örgütünün elebaşlarından olan ve aranan, Fadik ADIYMAN ile beraber yakalandılar. Üzerlerinde adeta bir cephaneyi andıran silah ve teçhizat bulunan bu şahısların, Mustafa KOÇ un vefatıyla beraber neden Sabancı suikastını akılara getirmek istedikleri noktası benim için oldukça manidardır ve buradan verilmek istenen mesajın iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. 12 Eylül öncesinde sağ-sol diye tanımlanan kardeş kavgalarında da, daha öncesinden düşman taraflar yaratılmış ve çatışma ortamları oluşturulmuştur. Ö dönemlerde durum öyle bir hal almıştır ki, aynı sileh kullanılarak her iki taraftan çok kıymetli gençler katledilmiştir. Kaybeden ülkemiz ve milletimiz olmuştur. Kazanan ise bu oyunları tezgâhlayanlar olmuştur. Ben aklıma gelenlerin hepsini söylemiyorum ancak, İsmail AKKOL’un yakalanmasının arkasında kalan karanlık noktalar aydınlatılmalı ve bu olayla kimlere hangi mesajların verilmek istendiği üzerinde durulmalıdır. Sanki burada sabancı suikastı üzerinden normal ölüm vakalarına bir gönderme yapılmak istenmektedir. Bana göre ülkemizin çok başarılı hizmetler yapan ve dünya ölçeğinde üretim yaparak uluslar arası pazarlarda rekabet edebilen sanayicilerimizin her ne tür olursa olsun, başlarına gelenler ve yaşanan ölümler boyutuyla incelenmesi, eğer varsa bir çapanoğlu, ilerde aynı durumlarla karşılaşılmaması için derinlemesine araştırılması yerinde olacaktır. Bu sanayicilerimizin yaptıkları üretim faaliyetlerinin taşıdığı stratejik değerler de önemli faktörler olabilir. Gelelim yaşanan terör olaylarına; Özellikle Güneydoğu bölgemizde devam eden terör kalkışmasının bir an önce bitirilerek bu ihanete katılanların ve onlara çanak tutanların bertaraf edilmesi gerekir. Bu işin cılkı çıkmaya başlamıştır. Katil ve hainlerin kendilerini sakladıkları mekânlar bellidir. Yerin ne kadar altında olurlarsa olsunlar, o yerler mutlaka bu paralı uşakların başlarına yıkılmalıdır. Her geçen saat bu millete çok ağır bedeller ödetmektedir. Rus uçakları Bayır Bucak ve Suriye’ nin zalim yönetimine karşı başkaldıran muhalifleri çoluk çocuk demeden katletmeye devam ederken bunu kimseye sormuyor ve kimsede insan hakları sorgulaması yapmıyor. Eğer mesele ülke bütünlüğü ve vatan ise, gerisi teferruattır. teferruatlara takılarak vatan elden gidecekse, buna zaaf derler. Allah korusun, bu ülkenin bir karış toprağı koparılırsa, geriye kalan kısmı çoktan elinizden çıkmış olacaktır. Terör mahalinde bulunan sade halk oralardan çıkarılmalı ve geriye kalan her şey yerle bir edilmelidir. Çünkü geriye kalanlar yerel ve yerli unsurlar değildir. Bunların çoğu kiralık taşeronlardır. Kürt halkının sahibi bu büyük devlet ve onun sahibi olan herkestir. Kürt kardeşlerimizin de artık teröre karşı yeri ve göğü inletecek olan tavırlarını ortaya koymalarının vakti gelmiştir. Artık devlet ve millet yanlarındadır. Korkuya mahal yoktur. Terör örgütü ve onun yandaşları kıstırıldıkları mezarlarında kendi yerlerini belirlemeye çalışmaktadırlar. Tek bir çareleri vardır. Çok geç olmadan devletin kolluk kuvvetlerine samimi olarak teslim olmak ve Türk adaletinin kendileri ile ilgili olarak vereceği karara saygılı olmaktır. Unutmasınlar ki Türk adaleti koruyucu, kollayıcı ve affedicidir. Önemli olan da buna lâyık olmaktır. Musibetler nasihatlerle doludur. Musibetlerden çıkarılacak nasihatlerle yeniden kucaklaşmanın gerçekleşmesi önünde hiçbir engel duramaz. Yıllardır yaşanan kan ve göz yaşlarının sonu gelmelidir ve artık herkes enerjisini ülke ve millet için harcamalıdır. Kendilerini uzun bir zamandır çeşitli stratejilerle kamufle edebilen paralel yapıların hassas bölgelerde terör örgütü mensuplarıyla yakın diyalogları ve alış verişleri takip edilmeli ve bunların da devlet açısından yerlerinin teröristlerin olduğu yerler olmalıdır. En az terör örgütü mensupları kadar tehlikeli olan bu hainlerin, terör örgütü mensuplarıyla yaptıkları görüşmelerde onlara yakınlıklarını ifade etme adına, “bende şuyum…, bende buyum…….” Şeklinde yakınlaşmalarla beraber, onları kendileri açısından tehlikeli gördükleri insanlara kışkırtmaya çalışıyorlar. Bundan da bir güç devşirdiklerini düşünüyorlar ve bunu da çalıştıkları kurumlarda çetecilik faaliyetlerine dönüştürüyorlar. Bu satılık taşeronları kendileriyle beraber aynı birimlerde çalışanların çok net olarak tanıdığını biliyoruz. Bu konuda karşı tedbirlere acilen yer verilmelidir. Aksi halde bu hainlerle mücadele edilmesi çok daha zor olacaktır. Bu insan müsveddelerinin tek derdi, insanlar arasına nifak tohumları ekerek kendilerini kamufle etmektir. Çünkü açık bir şekilde tanınır ve bilinir olmaları kendileri için bir zaaf ve tehlikedir. Er veya geç yaptıklarının bedelini ödeyeceklerdir. En büyük plân bozucu Allah’tır. Hiçbir plân Allah’ın plânına rağmen var olamaz.
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2016 - Perşembe
Ali Osman ENGİN

Sabancı Suikastının Faillerinin Vermek İstedikleri Mesajları Anlamak!..

Her zaman olduğu gibi, yüzleştirilmeye devam ettiğimiz, yeni olay ve olgulara gebe olan ve 

sıcaklığı her boyutundan çıkan dumanlardan da anlaşılan olaylar arasında, en önemli

olanlarından birisi de, Rahmetli Sabancı suikastının faillerinden birisi olan İsmail AKKOL’

un yakalanmasıdır. Her gün yeni şehit haberleriyle sarsıldığımız terör olaylarını başımıza bela

edenler, ulaşamadıkları ve kıyamete kadar da ulaşamayacakları anlaşılan hedeflerinin

anlaşılmasıyla deşifre olmuşlardır. Devletimiz de tüm imkân ve fırsatlarını kullanarak bu

belayı ve bu belayı başımıza açan Türk-İslâm düşmanlarını kendilerine yakışan lağımlara

süpürmeye devam ediyor. Dolayısıyla o konuda diyecek başka bir şey yok. Ancak anlaşılan

odur ki, onlarda boş durmuyorlar. Yaratmaya çalıştıkları yeni algılarla bizleri hep meşgul

etmek ve geleceğe ait okumalarla yeni yön tayinlerimizi sabote ediyorlar. Bütün bunları

yaparken de, esas gerçekliklerden hazır kıta bekleyen birilerine doğurttukları sanal

gerçekliklerle zihinleri karıştırıyorlar.

Şu ana kadar görsel medya organları kullanılarak öyle veya böyle istedikleri mesajlar örtülü

veya açık bir şekilde veriliyordu. Ancak son yıllarda gözlendiği gibi bunun yerine yeni ve

kontra terör olayları kullanılmaktadır. Ortama sürülen her yeni olayla geçmiş hatırlatılıyor ve

gelecekte neler yapılacağı ile ilgili mesajlar veriliyor. Kısacası her olayın arkasından piyasaya

sürülecek başka bir olaya gebe olduğu, gebeliğin sona erip doğumun gerçekleşmesi için

doğum sancılarına fırsat vermeden sezeryanla doğum gerçekleştirildiği için, toplumsal ve

bireysel boyutta durumun farkına varılması da engellenmektedir. Hatta durum öyle bir hal

almıştır ki, geçmişin olayları bile yeniden hafızalara geri getirilerek, muhatapları arasında

gerilimi ateşlemek ve bir başka açıdan da içlerindeki öfke ve intikam duygularını bilinçli

olarak açığa vurmak zorunda kalıyorlar.

Bundan yıllar önce Özdemir SABANCI ve kendisiyle beraber iki kişi daha gerçekleştirilen bir

suikast sonucu katledilmişlerdi. Bu suikastın failleri olan; İsmail AKKOL, Fahriye ERDAL

ve Mustafa DUYAR yakalanmış ve tutuklanmışlardı. Ancak nasıl olduğu mutlaka açığa

çıkarılması gereken bir şekilde hapishaneden kaçmışlar veya kaçırılmışlar, daha sonra

birilerine ait olduğu vurgulanan bir adaya götürülerek oradan yurt dışına çıkarılmışlardır.

Daha sonra muhtemelen kendisine verilen sözler tutulmadığı için herhalde pişmanlık duyan

Mustafa ERDAL sınırlarımıza yakın bir yerde güvenlik güçlerimiz tarafından alınarak adalete

teslim edilmiştir. Mustafa DUYAR’ ın olup biten her şeyi, kendilerine verilen vaatleri ve bu

vaatleri verenleri deşifre etmeye hazırlandığı anlaşılmış idi. Eğer birilerinin uykusunu

kaçıracak bir şekilde itiraflar gelebilmiş olsa idi, sanıyorum birilerinin rahatı epey kaçmış

olacaktı. Bu suikastın azmettiricileri arasında dudak uçuklatacak birilerinin olduğunu büyük

devletimizin ilgili birimleri mutlaka biliyordur.

O zamanlarda sanıyorum Milliyet gazetesinde çalışan, Can DÜNDAR devletten onay alarak

Mustafa DUYAR ile bir röportaj yapmaya hazırlanıyordu. Ancak o ara kendi ifadeleriyle de

sabit olduğu gibi, Nuriş kardeşler diye bir ekip tarafından Mustafa DUYAR birilerine göre

hiçbir şey anlatamadan infaz edildi ve öldürüldü!.. Bu infaz olayında bazı askerlerin de

isimleri geçmiştir. Buraya kadar gerçekleşen olaylar sadece sonuçları itibariyle

dillendirilmiştir. Ancak çok daha derinlere ulaşan sebepler alemine hiç dokunulmamıştır.

Diğer katiller ise ellerin ve kollarını salaya sallaya yurt dışında dolaşmaya devam ettiler.

Ne hikmetse ünlü sanayicimiz, Mustafa KOÇ’ un vefatı ertesinde bu konu yeniden köpürtüldü

ve Sabancı suikastının faillerinin başında gelen İsmail AKKOL, uzun bir zamandır kaldığı

Yunanistan’ dan Türkiye’ye yanında DHKPC terör örgütünün elebaşlarından olan ve aranan,

Fadik ADIYMAN ile beraber yakalandılar. Üzerlerinde adeta bir cephaneyi andıran silah ve

teçhizat bulunan bu şahısların, Mustafa KOÇ un vefatıyla beraber neden Sabancı suikastını

akılara getirmek istedikleri noktası benim için oldukça manidardır ve buradan verilmek

istenen mesajın iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. 12 Eylül öncesinde sağ-sol diye

tanımlanan kardeş kavgalarında da, daha öncesinden düşman taraflar yaratılmış ve çatışma

ortamları oluşturulmuştur. Ö dönemlerde durum öyle bir hal almıştır ki, aynı sileh

kullanılarak her iki taraftan çok kıymetli gençler katledilmiştir. Kaybeden ülkemiz ve

milletimiz olmuştur. Kazanan ise bu oyunları tezgâhlayanlar olmuştur. Ben aklıma gelenlerin

hepsini söylemiyorum ancak, İsmail AKKOL’un yakalanmasının arkasında kalan karanlık

noktalar aydınlatılmalı ve bu olayla kimlere hangi mesajların verilmek istendiği üzerinde

durulmalıdır. Sanki burada sabancı suikastı üzerinden normal ölüm vakalarına bir gönderme

yapılmak istenmektedir. Bana göre ülkemizin çok başarılı hizmetler yapan ve dünya

ölçeğinde üretim yaparak uluslar arası pazarlarda rekabet edebilen sanayicilerimizin her ne tür

olursa olsun, başlarına gelenler ve yaşanan ölümler boyutuyla incelenmesi, eğer varsa bir

çapanoğlu, ilerde aynı durumlarla karşılaşılmaması için derinlemesine araştırılması yerinde

olacaktır. Bu sanayicilerimizin yaptıkları üretim faaliyetlerinin taşıdığı stratejik değerler de

önemli faktörler olabilir.

Gelelim yaşanan terör olaylarına;

Özellikle Güneydoğu bölgemizde devam eden terör kalkışmasının bir an önce bitirilerek bu

ihanete katılanların ve onlara çanak tutanların bertaraf edilmesi gerekir. Bu işin cılkı çıkmaya

başlamıştır. Katil ve hainlerin kendilerini sakladıkları mekânlar bellidir. Yerin ne kadar

altında olurlarsa olsunlar, o yerler mutlaka bu paralı uşakların başlarına yıkılmalıdır. Her

geçen saat bu millete çok ağır bedeller ödetmektedir. Rus uçakları Bayır Bucak ve Suriye’ nin

zalim yönetimine karşı başkaldıran muhalifleri çoluk çocuk demeden katletmeye devam

ederken bunu kimseye sormuyor ve kimsede insan hakları sorgulaması yapmıyor. Eğer

mesele ülke bütünlüğü ve vatan ise, gerisi teferruattır. teferruatlara takılarak vatan elden

gidecekse, buna zaaf derler. Allah korusun, bu ülkenin bir karış toprağı koparılırsa, geriye

kalan kısmı çoktan elinizden çıkmış olacaktır. Terör mahalinde bulunan sade halk oralardan

çıkarılmalı ve geriye kalan her şey yerle bir edilmelidir. Çünkü geriye kalanlar yerel ve yerli

unsurlar değildir. Bunların çoğu kiralık taşeronlardır. Kürt halkının sahibi bu büyük devlet ve

onun sahibi olan herkestir. Kürt kardeşlerimizin de artık teröre karşı yeri ve göğü inletecek

olan tavırlarını ortaya koymalarının vakti gelmiştir. Artık devlet ve millet yanlarındadır.

Korkuya mahal yoktur. Terör örgütü ve onun yandaşları kıstırıldıkları mezarlarında kendi

yerlerini belirlemeye çalışmaktadırlar. Tek bir çareleri vardır. Çok geç olmadan devletin

kolluk kuvvetlerine samimi olarak teslim olmak ve Türk adaletinin kendileri ile ilgili olarak

vereceği karara saygılı olmaktır. Unutmasınlar ki Türk adaleti koruyucu, kollayıcı ve

affedicidir. Önemli olan da buna lâyık olmaktır. Musibetler nasihatlerle doludur.

Musibetlerden çıkarılacak nasihatlerle yeniden kucaklaşmanın gerçekleşmesi önünde hiçbir

engel duramaz. Yıllardır yaşanan kan ve göz yaşlarının sonu gelmelidir ve artık herkes

enerjisini ülke ve millet için harcamalıdır. Kendilerini uzun bir zamandır çeşitli stratejilerle

kamufle edebilen paralel yapıların hassas bölgelerde terör örgütü mensuplarıyla yakın

diyalogları ve alış verişleri takip edilmeli ve bunların da devlet açısından yerlerinin

teröristlerin olduğu yerler olmalıdır. En az terör örgütü mensupları kadar tehlikeli olan bu

hainlerin, terör örgütü mensuplarıyla yaptıkları görüşmelerde onlara yakınlıklarını ifade etme

adına, “bende şuyum…, bende buyum…….” Şeklinde yakınlaşmalarla beraber, onları

kendileri açısından tehlikeli gördükleri insanlara kışkırtmaya çalışıyorlar. Bundan da bir güç

devşirdiklerini düşünüyorlar ve bunu da çalıştıkları kurumlarda çetecilik faaliyetlerine

dönüştürüyorlar. Bu satılık taşeronları kendileriyle beraber aynı birimlerde çalışanların çok

net olarak tanıdığını biliyoruz. Bu konuda karşı tedbirlere acilen yer verilmelidir. Aksi halde

bu hainlerle mücadele edilmesi çok daha zor olacaktır. Bu insan müsveddelerinin tek derdi,

insanlar arasına nifak tohumları ekerek kendilerini kamufle etmektir. Çünkü açık bir şekilde

tanınır ve bilinir olmaları kendileri için bir zaaf ve tehlikedir. Er veya geç yaptıklarının

bedelini ödeyeceklerdir. En büyük plân bozucu Allah’tır. Hiçbir plân Allah’ın plânına rağmen

var olamaz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler