Ali Osman ENGİN
Köşe Yazarı
Ali Osman ENGİN
 

İYİLİK

PEDAGOJİK BİR DEĞER OLARAK İYİLİK   Doç. Dr. Ali Osman ENGİN Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü aosmanengin@gmail.com     ÖZET Eğitim ve öğretim açısından insanlığın geldiği noktada, insan canlısının biyo psişik ve sosyo kültürel bir varlık olduğu anlaşılmıştır. İnsanın biyo kimyasal yapısı incelendiği zaman, bu yapının adeta birbirini çeşitli açılardan etkileyen ve yaşamsal destek sağlayan, kendince mükemmel yasalara sahip açık sistemlerden oluştuğu görülecektir. Her bir sistematik yapı veya bedensel kurumlar, başka bir sistematik yapı veya bedensel kuruma yaşamsal destek olarak hizmet üretmekte ve ürettiği mamul maddelerle temel girdileri sağlamaktadır. Solunum sistemimiz, sindirim sistemimiz, dolaşım sistemimiz, boşaltım sistemimiz, duyuşsal alan yapı ve sistemlerimiz örnek olarak düşünülebilir. Bu durumda beden dünyamızın varlık gerekçeleri olan bu sistemler arasında durmaksızın devam eden bir etkileşim ve alış verişin olduğu anlaşılıyor. Bir beden sisteminin diğer alt sistemler için ürettiği işlenmiş, her türlü zararlı etkenlerden arındırılmış mamul maddelerden daha hayati ve öncelikli başka bir şey olamaz. Çünkü o sistem ve yapıların varlığının ve işlevselliğinin devamı bu desteğe bağlıdır. Bu desteği en iyi ifade edebilecek kavram; iyilik kavramıdır. Beden dünyasının yapısal kurumları ve sistematik yapıları varlıklarını diğer yapısal sistemlerden aldıkları destekle sürdürmektedirler. Aldıkları desteğin kalitesi ve değeri, diğer sistem ve yapıların üretecekleri değerler açısından güçlülüklerine ve zenginliklerine bağlıdır. Kârlı ve yararlı olan da bu olsa gerek. O halde üretilen değerlerin paylaşımı adına iyilik aynı zamanda bir zenginliktir. İyilik aynı zamanda karşıt değerler olan kötülük ve kötülüklerden arınma ve arındırma sanatıdır. Öyleyse iyilik hem temiz ve hem de temizleyici olmaktır. Su bu özelliği bünyesinde barındıran ender varlıklardan birisidir. Gerçekten su hem temiz ve hem de temizleyendir. Kâinatta birçok madde temiz olsa da temizleyen değil, temizleyen olsa da temiz değildir. İnsanoğlu dünyaya sosyal bir varlık olarak gelmekle beraber, yaşayacağı sosyal süreçler çerçevesinde daha fazla sosyalleşerek kazandığı ve verilen statülerinin toplumsal beklentiler olan rollerini ideal roller olarak icra edecek ve sorumluluklarının farkında olacaktır. (Demirel, 2006, s: 25-100). Beden dünyamız gibi sosyal dünyamızda toplumsal yapı ve sistemlerle kuşatılmıştır. Bu sistemler arasında da aynen beden dünyamızın yapı ve sistemleri gibi etkileşim ve alış veriş vardır. Tüm varlıkları var eden ve var edilen varlıkların devamı da işte bu alış verişlere bağlıdır. İşte burada da üzerinde durulması gereken ana tema; iyilik ve yardımlaşmadır. Realist felsefenin varlığı temellendirirken önerdiği doğanın ve tabiatın incelenmesi önerisinin bilimsel gelişmelere öncülük ettiği bilinmektedir. Hakikaten o öneriler doğrultusunda hava, su, ağaç, böcek, taş, v.s. incelendiği zaman; o varlıkları var eden mükemmel yasa ve ilkelere ulaşılacaktır. Tesadüf ve rastlantılara yer olmadığı açıkça anlaşılacaktır. O yasa ve ilkelerin insanı da disipline edeceği düşünülmektedir. Aynı şekilde sosyal bir varlık olan insanın insan olma yasa ve ilkeleri iyilik tutum ve davranışları arasında aranmalıdır. Kısacası iyilik, varlık uzayında insanı uçurtan kanat ve dünya okyanusunun yüzdüren gemisi, insan varlığının özü ve var oluş gayesinin özetidir. Pedagojik açıdan bakıldığı zaman, iyiliğin insanın özünü gerçekleştirme çabasının ulaşacağı en son merhaleyi tutum ve davranış olarak ifade etmesi, hedefe dayalı ve sonuç odaklı yaklaşımları özetlemektedir. (Engin, A. O., 2010,s:182-185) İnsanı temel değer kabul edip        onun temizlenmesi ve yapması gereken iyiliklerle temizleyen olması pedagojik açıdan varılması gereken nihai hedefi işaret etmektedir. Eğitim ve öğretim etkinliklerinde hümanist ve doğacı yaklaşımın üretmek istediği değerlerin ancak iyilik kavramıyla ifade edilebileceği unutulmamalıdır. Kâinat iyi olup iyilik üreten sistemler üzerine inşa edilmiştir. Esasında doğru ve iyiyi kıyasladığımız zaman, bilimsel açıdan mutlak ve değişmez doğruların bilgisinin olmadığı gerçekliği karşısında iyilik iyi olma kavramının daha anlamlı olduğu görülmektedir. Çünkü mutlak doğruluk değişmezliği ifade ederken, iyi olmak ve iyilik değişmeyi ve gelişmeyi ifade etmektedir. Dolayısıyla iyilik bilimin doğasına da tam uymaktadır. İyilik aynı zamanda bir yöntem olarak da kendisini insani programların temeline yerleştirmeye başlamıştır. Çünkü iyiliğin olduğu yerde kaos ve kargaşa üretilemiyor ve yükselen insanlık değerleri arsızca tüketilemiyor. İnsanlığı varların varlık gerekçesi olarak sunan tüm değer ve normların başlarının üzerine iyi kavramını alma zorunlulukları bundan dolayıdır. İyilik insanlık mektebinde sürdürülen eğitimin temel davranış ve kazanımlarının özetidir.               GİRİŞ İyi olarak tanımlanabilecek tutum ve davranışların en belirleyici özelliği, kötülük terimi karşıtı olmalarıdır. Bu sözcüğün Türkçe kökünde yararlı ve kârlı anlamları bulunmaktadır. Aynı zamanda Lâtinceden (bonum)            gelen kökünde de zenginlik ve mal anlamı bulunmaktadır. Dolayısıyla etimolojik açıdan iyiliğin temelinde bir yararlılık ilkesinin olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında iyilik teriminin; insan, doğa ve canlı hayatına yararlılık, varlığın sürdürülmesi boyutuyla hayata yakınlık, daha istendik ve daha beklendik tutum ve davranışlar açısından ve sebep-sonuç ilişkileri temelinde bilimsel olma özelliği taşımaktadır. Toplumbilimsel tarih açısından, insanların mallılarla malsızlara ayrışmasıyla ortaya çıktığı şeklinde iddialar da vardır. Platon (İ.Ö. 429-347), yasalar adlı eserinde; “ilkel toplumun koşulları, bu toplumun insanlarını ticaret çabaların zorlayacak kadar bozulmamıştı. Yoksul değillerdi ama zenginde olamazlardı, çünkü ne altın ne gümüş biriktirebilirlerdi. Bir toplumda ne zenginlik ve ne de fakirlik varsa o toplumda iyilik ve kötülükte yok demektir. Çünkü böyle bir toplumda ne kendini üstün görme, ne haksızlık, ne kıskançlık ve ne de çekememezlik vardır. Bu çağın insanları çok iyi kişilerdi; açık sözlü, yumuşak ve doğruydular. Onlara hiçbir yasa gerekmiyordu.”  Demektedir. Bu ifadelerden anlaşılacağı gibi, tarihsel süreç önce bir iyilik olarak ortaya çıkan mallanmanın sonra kötülüğe dönüştüğünü ve bunun tepkisi olarak da acımak, korumak ve yardım etmek anlamlarında yepyeni bir iyilik yapma algısının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu törebilimsel ve metafizik kavram, çeşitli düşünürlerce çeşitli açılardan tanımlanmaya çalışılmıştır. Yapılan tanımların temelinde dini ve ahlâkî temellendirmeler bulunmaktadır. Yani bireyi çeşitli açılardan tanımlayan iyilik kavramı metafizik boyutlu ve Tanrısal referanslıdır. Kaynağını sonsuzluk ve ölümsüzlükten almaktadır. Tüm iyiliklerin insan temelli evrende yok olmayacağı ve mutlaka bireye karşılık vereceği algısı bunun ifadesi olmalıdır. Hz. Mevlâna’nın belirttiği gibi, “her şey zıddıyla kaimdir”. Yani zıt değerler birbirlerini var eden değerlerdir. İyilik-kötülük zıtlık eşlemesini doğuran; güçlü-güçsüz zıtlık eşlemesidir. Eğer insanlar bu zıtlık eşlemelerinde olduğu gibi toplumsal tabakalardan oluşmammış olsalardı, birbirleri arasında çıkar ve yer kavgaları olmayacak ve birbirlerine kötülük edemeyecekleri gibi bugünkü anlamda taraf olup iyilik de edemeyeceklerdi (Yıldırım Ö., Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. sınıf “Felsefeye Giriş”, 3. sınıf “Çağdaş felsefe Tarihi” ders notları; Hançerlioğlu, O., “Felsefe Sözlüğü”).           İyilik, insanın ruhsal derinliklerinden gelen ve insan varlığının doğumla getirilen kalıtsal miras değerlerinin eşleşen çevresel uyarıcılarla girdiği etkileşim sonucu katma değer olarak haneye kaydedilen kazanımların en izli ve en kalıcı göstergeleridir.(Sümbül A. M., …. s:120- 200). Dünyada kazanılan en rahatlatıcı ve tatmin edici duygu ve gerçek zenginliktir. İnsanın var edilen yaşam kodları iyilik kavramını meydana getiren harfler arasında saklıdır. İyilik karşısında muhatap olunan tutum ve davranışların hiç birisi, onun kişiye verdiği huzur ve tatmini veremeyeceği için karşılık beklenmeden yapılması tercih edilmektedir. Sadece iyi niyet ve sevgiyle yapılması beklenir. O halde sevildiğimiz için bize verilen maddi ve manevi varlık değerlerimizden paylaşılabilir olanları, “O” bizi en çok seven sevdiğimizin başı için yine “O”nun sevdiklerine, “O”nun tarafından daha çok sevilmek için dağıtmak adına, iyilik etme çaba ve gayreti içerisinde olmak gerekir.  Biz Türkler olarak insanlığa sunduğumuz medeniyet örneklerinde olduğu gibi bunu başaran nadir milletlerden birisiyiz. Macar Cumhurbaşkanı bizim ülke temsilcimizin olmadığı uluslar arası bir toplantıda, “iyi ki Osmanlı Türkleri bizi uzun süre yönettiler. Onlara şu an müteşekkirim. Çünkü halktan topladıkları verginin kat kat fazlasını halkımıza yatırım olarak geri veriyorlardı”. Diyerek bu medeniyetin insanlara nasıl karşılık beklentisi olmadan iyilik  yapmış olduğuna vurgu yapıyordu. Bilindiği gibi, İngilizler dokuma sanayinde oldukça ileriydiler ve özellikle İngiliz kumaşı oldukça meşhurdur. İngilizler Hindistan’ı sömürgeleri yaptıktan sonra gördüler ki Hitlilerin de önemli bir dokuma sanayileri oluşmakta ve adeta İngilizlerle yarışabilecek bir düzeyi yakalama şanslarının olduğunu gördüler. Bu yüzden dokuma ustalarının dokumada çok önemli işlevi olan baş parmaklarını kestiler!..  Yine o malum batılı toplumlardan bir diğeri de sömürgesi olan topluma pamuk toplatma işini yaptırıyordu. İşçilerin her birisinin günde 20 kilo pamuk toplamak zorunda olduğunu ve bunu yapamayanları ellerini bileklerinden keseceklerini belirttiler ve gerçekten de kestiler. O zavallı işçiler kollarını kestirmemek için deli gibi çalışıyorlardı. Batı medeniyetinin temeli çıkar odaklıdır. Ancak İslâm medeniyetinin ise iyilik temelli olduğu açıkça ortadadır. Bugün batı toplumları yıkıldığı her yerden yeni yeni boy vererek filizlenmeye başlayan Osmanlı medeniyetini araştırmak için enstitüler kurmaya başlamıştır. İşte o medeniyetin temeli iyiliktir. O iyilikler karşılık beklenmeden ve ayrım gözetmeksizin yapıldığı için, bugün karşılıkları yeni yeni ortaya çıkmaya başlamıştır!..  Çünkü bilinmektedir ki, hiçbir iyilik karşılıksız kalmayacaktır. İyiliğin gizli yapılanı daha hayırlıdır. İfşa edilerek ve gizlilik ilkelerine uyulmadan yapılmaya çalışılan iyilikler şahsınız içindir. İyilik, karşılık beklenmeden, gösterişe girmeden gizli yapıldığı zaman daha güzel ve daha değerlidir. İyilik yapan kişiye yaptığı iyiliğin beklenmeyen karşılığı olarak yeni pedagojik değerlerin kazandırılmasında, iyilik gene aktif rol oynamaktadır. İyilik insanı bencillikten kurtarır. Verme ve paylaşma alışkanlığı geliştirir. Asıl kazanılan değer ise, gönülden verme alışkanlığının yerleşmesidir. Denildiği gibi, “gönülden vermedikleriniz için bağışlanmak dileyiniz; çünkü o haksızca verdiğinizdir. Size huzur getirecek olan, yalnız gönülden verdiklerinizdir. Gönülden dileyerek verenin verdiği, gerçek devadır.” Kur’an’ı Kerim’ de;”Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur.” Denilmektedir. (Bakara Suresi: 2/184) Kur’an’ın başka bir ayeti: “sevdiğiniz şeylerden hayır için vermedikçe iyiliğe eremezsiniz. Her ne verirseniz Allah onu bilir.” (Ali İmran Suresi: 3/92) Bütün dinlerin ve felsefelerin insanları iyilik yapmaya davet ettiği bilinmektedir. İyilik yapmanın gerekliliği oluşturduğu değerler ve elde edilen kazanımlardan daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü iyilik, karşı tarafı (muhatabını) geliştirdiği gibi, yapanı da geliştirir. Bunu yapana en başta huzur verir. Bu durum çok önemli bir motivasyon kaynağıdır. İyilikle huzur kardeştir. Diğer yandan iyilik insanlar arasındaki sevgiyi de geliştirir. İyilik bütün varları var eden mutlak otoritenin var ettiği varlıkların var oluşları açısından da önemlidir. Dinsel kaynaklarda; “Nasıl ki yaşamak için var edildiyseniz, aslında hayır ve iyilik içinde var edildiniz. “Borçlusunuz var oldunuz, yaşıyorsunuz her şeyinizle. Elbette ki borçlusunuz. O’na olan borcunuzu birbirinize iyi yaptıklarınızla ve iyi verdiklerinizle ödersiniz.” Denilmektedir.        Varların en mükemmeli olarak var edildik ve sonsuz imkân ve nimetlerle yaşıyoruz. Bu imkân ve fırsatların sahibine borcumuz var. Borcumuzu ancak diğer insanlara karşılık beklentisi olmadan sevgiyle ve gönülden yapacağımız yardım ve iyiliklerle ödeyebiliriz. Öyle ya her şeyi var eden yüce Yaradan’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. İnsanı kurtaracak olan sadece yaptığı iyiliklerdir. İyiliğin bir başka yansıması da hayırdır. “Hayır yapmak, hayrı bilenlerin, iyi görenlerin işidir.” Ancak her gözün görebildiği de bir değildir. Sadece iyi bilen iyi görür. İyilik yapmak için bilginin ve bilmenin değeri büyüktür. Bilgi olmadan iyilik yapılamaz. İyilik yapabilmek için detaylı bir durum analizine gerek vardır. İyilik yapılabilmesi için kimin neye ihtiyacının olduğu görülmeli ve bilinmelidir. Çünkü, “Hayrın en güzeli, en ihtiyaçlı olana vermektir. Hayrın en güzeli, şüphesiz gerçekten sevmektir.” Bu yüzden iyilikte, en çok ihtiyacı olana, en ihtiyacı olanı vermek ve bunu görebilmek, gerçekten bilgi isteyen bir iştir. Böylece insanlar birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı bulacaklar ve toplumsal dayanışma sağlanmış olacaktır. İyilik aynı zamanda  bir reaksiyondur. Başkalarında gözlemlediğimiz yanlışlık ve olumsuzlukları kendisini görebilmesi bakımından, onu inciteceğini bilsek bile, hayrına, korkmadan ve cesaretle söyleyebilmek de bir tür iyilik olarak düşünülebilir. Çünkü niyet iyi olur ise, sevgi  kendiliğinden gelişir.      İyilik esnasında ortaya konulan oran da oldukça önemlidir. Çünkü iyilik orantılı kullanıldığı zaman etkilidir. Vermenin sınırı olmasa da, iyiliğin doz ayarı önemlidir. Fazlası da azıda beklenen maksadın hasıl olmasını sağlayamayabilir. İyilik adına kullanacağınız maddi ve manevi imkân ve fırsatlarınızı ölçüsüz kullanırsanız, karşı tarafı yanlışa sevk edebilirsiniz. O zaman sorumlu olursunuz. Bir çiçeğe fazla su verip çürütmek veya az su verip kurutmak gibi. İyilikte güneş gibi olunmalı, yakmadan aydınlatmalı ve ısıtmalıdır. Her ne kadar aksi iddialar olsa da, iyilikten iyilik ve kötülükten de kötülük doğar. İyilikler kötülükleri giderir. İyilik öyle bir his ve enerji kaynağıdır ki, yapılan bir kötülük bu enerjiyle söner. Çünkü iyilikte sevgi benzeri, enerjiden müteşekkil bir kalkan yaratır. Kısacası bilgi ve iyilik her kötülük önüne aşılmaz setler çeker. İyilik insanı varlıktan sonra gelen özüne kavuşturur. Diğer özlerle yakınlaşmayı gerçekleştirir. (Yurderi,Erol, Yararlanılan Kaynak: T.D.K. Türkçe Sözlük Metapsişik Terimler Sözlüğü, Ruh ve Madde yayınları, 29.04.2008)                                     İYİLİKLE İLGİLİ ÖZLÜ SÖZLER *Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır. - Konfüçyus *Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyilikleridir. – Hz. Muhammed (Peygamber) *En büyük sayıda insana en büyük mutluluk|mutluluğu veren eylem en iyidir. - Francis Hutcheson *Erdemin en büyüğü, seninle ilişkilerini kesene iyilik etmen, senden esirgeyene vermen, sana kötülük edeni bağışlayıp, dost elini uzatmandır. – Hz. Muhammed (Peygamber) *Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. – Hz. Muhammed (Peygamber) *Kendine karşı cebir kullanmayana iyi denilir .Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir. – Friedrich Nietzsche *Kibar ve soylu olana iyi denir. Ama kimseyi hor görmeyene ve kimseye yukarıdan bakmayana da iyi denir. – Friedrich Nietzsche *Yüreğinin sesine kulak verene iyi denilir. Ama sadece yükümüne kulak verene de iyi denilir. – Friedrich Nietzsche *Yumuşak ve barışçıl olana iyi denilir. Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir. – Friedrich Nietzsche *Bir şeyde ilk olmak isteyene iyi denir. Ama bir başkasından önde olmak istemeyene de iyi denir. – Friedrich Nietzsche *Doğrunun kayıtsız şartsız dostuna iyi denilir. Ama saygınlığın insanına nesnelerin nurlandırıcısına da iyi denilir. – Friedrich Nietzsche *İyi olan nedir? Kudret hissini, kudret iradesini, insanın içindeki kudreti yükselten her şey! Kötü olan nedir? Zaaftan çıkan her şey! – Friedrich Nietzsche *İyi huylu insana, mücadeleden kaçana iyi denir. Ama savaşçı olana da ve zaferi tutkuyla isteyene de iyi denir. – Friedrich Nietzsche *İyi, bir bakıma rahatsızlık vericidir. - Franz Kafka *İyiliğe iyilik her kişinin işidir, kötülüğe iyilik er kişinin işidir. - Azerbaycan atasözleri *İyilik yap denize at, balık bilmese de halık bilir. *İyilik yap ehli olana da, olmayana da, ehline isabet ederse yerini bulur. etmez ise ehli sen olursun. *Kalbinde iyilik olmayana iyilik gelmez. - Çerkez atasözleri *Kötü bir adama iyilik etmek, iyi bir adama kötülük etmek kadar tehlikelidir. Platus *Kötü şeyler olmasa iyilerin kıymeti bilinmezdi. *Kötülük yapıp iyilik bekleme. - Çerkez atasözleri *Yaptığımız her iyilik, Tanrı’nın kalbinde adımıza dikilmiş bir anıttır! - Mehmet Murat İldan *Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. – Hz. Muhammed (Peygamber) *Siz iffetli (namuslu) olunuz ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar. Anne babanıza iyilik ediniz ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. – Hz. Muhammed (Peygamber) * Peygamberimiz (sav) de “Acele şeytandan teenni ise Rahmadan’dır; ancak iyilik yapmada acele etmelisiniz ki şeytan ve nefis sizi ondan vazgeçirmesin” (Taberani, 2:234) buyurmuşlardır. Yine peygamberimiz (sav) “Bir zaman gelecek fitneler çoğalacak, insanlar dünya menfaati karşılığında dinlerini satacaklar. Bu zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz” (Mecmau’z-Zevâid, 3:110) buyurmuşlardır.              İYİ İNSANIN ÖZELLİKLERİ 1. İyi bir insan kesinlikle “Ben iyiyim” demez, iyi olduğunu iddia etmez. 2. Ben iyiyim diyen bir kimse, bu sözüyle iyi olmadığını ortaya koymuş olur. 3. “Benim çok hatalarım, noksanlarım, kusurlarım, günahlarım, kötülüklerim vardır” demek iyi olmaya doğru bir adım atmaktır. 4. İyi bir insan bir topluluğa, bir cemaate, meselâ içinde on bin kişi bulunan bir camiye girse, kendisini oradaki insanların rütbe itibariyle en sonuncusu, en hakiri olarak görmelidir. “Yahu, benden kötüsü de vardır, sondan birinci değil, ikinci olayım...” derse, iyi olma imtihanını kaybeder. 5. İyi insan kötülüğü iyilikle uzaklaştırmaya, izale etmeye çalışır. Kötülüğe kötülük ile mukabele etmek, iyi insanın işi ve kârı değildir. 6. Fani dünyaya ve ondaki faniliklere yönelik kimse iyi olamaz. 7. İyi insan, iyiliklerin yapılması, kötülüklerin giderilmesi için çalışır, aksiyon planında bir şey yapamazsa, kalbinde bunun niyetine sahip olur. İyiliği desteklemeyen, kötülüğü kösteklemeyen kişi iyi değildir. 8. İyi insan cesaret ve şecaat sahibidir. Korkak, zelil, pısırık, yılgın kişi iyi değildir. 9. İyi kişi zalimleri, fasıkları, gafilleri, münafıkları övmez, onlara yalakalık ve yağcılık yapmaz. Böyle şeyler iyilerin değil, kötülerin sıfatlarıdır. 10. İyi kimse kesinlikle haram yemez, kuru ekmeğe razı olur, harama el uzatmaz. Haram olduğu kesin şekilde bilinen şeylerden başka, şüpheli şeylerden de uzak durur. 11. İyi insan mutlak şekilde doğru ve dürüsttür. Kendisinde eğrilik, yamukluk, şakilik bulunan kimse nasıl iyi olabilir? 12. İnsanlar hukuk önünde, insan olmak bakımından eşittirler ama, iyilerle kötüler kesinlikle eşit değildir. 13. Bir ülkede yaşayan iyiler, kötüler kadar cesur, gözü kara, atılgan, yılmaz olmazlarsa o ülkenin geleceği çok karanlıktır. 14. Bir ülkenin eğitimi, iyi insanlar, iyi vatandaşlar, iyi âmirler, iyi memurlar, iyi komşular, iyi patronlar, iyi çalışanlar, iyi aile reisleri, iyi evlatlar yetiştirmeye yönelik değilse o ülke batmaya mahkûmdur. 15. Ahlâk, fazilet, davranış, görgü bakımından güzel olmayan insanlar iyi değildir. 16. Suratsız, kalp kıran, gönül yıkan insanlar iyi görünseler bile iyi değillerdir. 17.İyi insan zengin de olsa kanaatli ve iktisatlı yaşar; israftan, sefahatten, lüksten, aşırı tüketimden, aşırı konfordan, gösterişten uzak durur. Bunları yapanlar kötü insanlardır. 18. İyi insanlar, yaptıkları ibadet ve hayır hasenatla övünmezler. 19. İyi insan günde beş vakit namazını kıldıktan başka, belli vakitlerde kırk rekât nafile namaz kılsa, yine de övünmez, yine de gururlanıp kibirlenmez. 20. İyi insan kendi ayıp, noksan, günah ve isyanlarına bakmaktan başkalarınınkini göremez. 21. Öfkesine hâkim olamayan kimse iyi bir insan değildir. 22. Parayı, maddeyi, dünyayı sevmek iyiliğin değil, kötülüğün alâmetleridir.   23. İyi insanda benlik olmaz. İyi insan, olamasa bile, hiç olmayı isteyen, hiç olmak için çalışan kimsedir. 24. İyi insan hüzünlüdür, kendi haline, insanlığın ve dünyanın ahvaline üzülür, hüzünlenir. Vur patlasın, çal oynasın, zevk ve sefa ehli iyi görünse de iyi değildir. 25. İyi insan çok konuşmaz, gevezelik, zevzeklik, lafazanlık iyi olmaya engeldir. 26. İnsanların iyi dediği nice kimse gerçekte iyi değildir; kötü dediği birtakım kimseler de iyidir. İyilik veya kötülük insanların keyfine, rey’ine, hevasına, kısa akıllarına kalmış bir şey değildir. Evrensel ve transandantal ölçüleri vardır. 27. İyi insanda fütüvvet ahlâkı bulunur. O, bir gönül eridir. 28. İyi insanlar bilinmeyen hazinelerdir. 29. Kendine iyi diyen, kendini öven, enaniyet sahibi, hodfüruş, benlik konusunda cerbezeli insanlardan uzak durunuz. Onların “iyilikleri” sizi çarpabilir. Bir çarparlarsa kolay kolay iflah olmazsınız. 30. İyilik yapılmaya layık olmayan kimselere, iyilik yaparken dikkatli olunuz, çünkü onlar kendilerine iyilik yapanlara kötülük yaparlar. Böyle kişilere iyilik yapacaksanız, o iyiliğin sizden geldiğini bildirmeyecek şekilde yapınız. 31. İyi insan, var oluşunu en büyük günah olarak kabul eder ve görür. 32. İyi insan dünyada bir yolcu gibi yaşar. Doğar, biraz seyahat eder ve sonra ölüm kapısından başka bir âleme geçer. Dünyaya kazık çakmak isteyenler iyi insan değildirler. 33. İyi insan makam, mevki, riyaset, şan, şöhret peşinde koşmaz. Koşanlar, iyi olmadıkları için koşarlar. 34. İyi olmak için sadece akıl, tahsil, kültür, zekâ yetişmez. Onların önünde ve üzerinde feraset gerekir, rahmanî nur ile yolunun aydınlanması gerekir. 35. Bir insan iyi değilse, kendine iyi demesi kötüdür; iyiyse, kendine iyi demesi yine kötüdür.   Lokman Hekim, kaliteli insan olabilmek için sekiz haslet olduğunu, bunlara titizlikle uyulduğunda kurtuluşa erişeceğini beyan ediyor. Kâmil bir insanda olması gereken özellikler, bir göz atalım:   Lokman Hekim Diyor ki: “1- Namazda iken kalbini, 2- İnsanlar arasındayken dilini, 3- Sofrada iken elini, 4- Başkalarının evindeyken gözünü muhafaza et!   Diğer dört hasletin de ikisini alıp daima hatırla, ikisini de unut! Her ahvalde hatırlayacağın iki husustan birincisi, Allah Teâlâ’dır ki, O’nu çokça zikret. İkincisi ise, ölümdür ki onu da hiç unutma!   Unutacağın iki şeyden biri, başkasına yapmış olduğun iyiliklerdir ki, hemen unut! Bir de, başkalarının sana yapmış olduğu kötülükleri unut. Eğer dikkatli olur da, bu sekiz hasletle amel edersen, kurtuluşa erersin.”   Görülüyor ki, kurtuluşun reçetesi açıkça sunulmuştur. Kaliteli insanın daima iyilik tarafı ağır basacak, devamlı iyiliklerle iştigal edecek ki, kâmil insan olabilsin. Kendisine haksızlık yapılsa dahi iyi düşüncesini değiştirmeyecek, kin ve intikam hırsına kapılmayacaktır. Bunun aksini yaparsa zaten o insanın olgunluğundan söz edilemez. Hz. Peygamber Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bir Hadis-i Şeriflerinde Şöyle Buyuruyor: “Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenalık yapanlara da fenalık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenalık yapanlara karşı aynı şekilde mukabelede bulunmayıp iyilik yapabilmektir.” (Tirmizî) Din, Allah'ın insanlara bildirdiği ilâhî bir kanun, dindarlık ise insanın kendi arzusu ile bu nizama uyması olduğuna göre, hakiki iyilik, hayrı, Allah katında iyi olduğu için yapmaktır. Çünkü böylesi bir imanla hayır işlemek Allah'ın hoşnutluğunu talep demektir. Allah katında hayır olan her işin neticesinde bir sevabın bulunduğu, bu sevabın en büyüğünün ise "Allah'ın rızası" olduğu kabul edilirse, hayrın fazileti ve önemi inkâr edilmez.   Kur'an'ın, hayra davet edenleri "en hayırlı ümmet" olarak nitelendirmesi hayrın faziletini; "iyilikte insanları yarışa teşvik etmesi" de hayrın önemini belirtir. "Ey müminler, rükû edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki umduğunuza erip kurtulasınız." (Hacc 77) mealindeki bu ayet ve benzeri diğer ayetler ise hayrın, ibadetlerin tümünü kapsayıcı özelliğine ve hayır işlemenin gereğine işaret eder.   Hayır işlemenin ve hayra davet etmenin en iyi nümunesi olan Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanların en hayırlısı, Allah'ın kitabını en çok okuyan (ve emirlerine uyup yasaklarından sakınarak) Allah’tan en çok korkan, iyiliği emredip kötülüklerden sakındıran, akrabayı en çok ziyaret edendir." (Ramuz el-Ehadis) buyurarak hayrın faziletinin yanında mahiyetine de yeterince açıklık getirmiştir. Ayrıca Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin: “İyiliğe delalet eden kimseye o iyiliği yapanların ecri gibi sevap vardır" buyurması ise, hayır yapmanın yanında ona vesile olmanın da önemine ve faziletine işaret eder. Ayet ve hadislerde fazileti ve önemi açıkça belirtilen hayrı işlemenin ve hayırlı bir insan olmanın ilk şartı, "sağlam bir imanla iyiliği ilke haline getirmektir." Bu şuura eren müslümanlar, inançlarından kaynaklanan hayır sevgisini hayatlarına nakşedip, yaşadıkları her yerde kalıcı hayır eserleri yapmakla adeta anıtlaşmışlardır. Bu eserler günümüzde olduğu gibi sadece maddî çıkar sağlama amacıyla değil, aksine Allah'ın hoşnutluğunu kazanıp insanlığın ihtiyacını karşılamak gayesiyle yapılmıştır.   Yaratan’ın, tüm nimetlerinden fazlasıyla yararlanan insan, kendisini yaratana karşı tüm sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Mademki bu dünya ahiretin imtihan tarlasıdır; o halde imtihanın gereğini yerine getirmelidir. İslam’ın tüm kural ve kaidelerine uyup imtihanı kazanma çabası içinde olmalıdır. İnsanın, iyi olma yolunda harcadığı çabanın yüce Allah tarafından boşa çıkarılmayacağı Kur’an-ı Mübin’de açık bir şekilde belirtilmektedir. İyi ve kaliteli insan olma yolunda atılan her adım, onu bu dünyada mutluluk ve huzura götüreceği gibi öbür âlemde de ebedî saadete ulaştıracaktır. Bu hâl, insanın iç dinamizminin harekete geçmesini sağlayacak ve onu ataletten kurtaracaktır. Geçici heva ve hevesler uğruna ebedî âlemi kaybetmeye, akıllı insanın hiç hakkı yoktur. Allah insanı bir imtihandan geçmesi için bu dünyaya göndermiştir. O, Rasulleri aracılığıyla Hakkı (İslam’ı) vahy etmiş ve insana bu gerçeğe inanma veya inanmama özgürlüğünü vermiştir. İnandıktan sonra da ona teslim olma veya olmama özgürlüğünü vermiştir. İmtihan sırrı sebebiyle ahiret, cennet, cehennem gibi hususlar perdelenmiş, ecel gizlenmiştir. Yüce Yaratan, dileseydi tek tip insan yaratabilirdi. Hani, günümüzde kurşun asker olarak tabir ediliyor ya, işte öyle. O zaman; iyi kötü, güzel çirkin, Hak batıl ve daha birçok mefhum ayırt edilemeyecek, dolayısıyla imtihanın ve yaradılışın hiçbir önemi ve anlamı kalmayacaktı. Allah, gerçeği hiçbir zaman herkesin kayıtsız şartsız kabul edeceği bir şekilde çırılçıplak gözler önüne sermez; çünkü o zaman imtihan diye bir şey söz konusu olmaz ve başarı veya başarısızlık kavramları anlamlarını yitirir. O zaman insanın düşünce özgürlüğü de elinden alınmış olurdu. Bu ise hesap gününde insanın mazeretler ileri sürmesini sağlardı. İyilikte yarışan insan olmalıyız. Başkalarında görmek istediğimiz güzellikleri önce kendi nefsimizde yaşamalıyız. Her şeyin iyi ve hoş tarafını görmeliyiz. Kötü olarak tanımladığımız kişilerin dahi mutlaka iyi bir tarafı vardır. Adamın yetmiş tane iyi tarafı var biz onları göremiyoruz, bunun yanında bir kötü tarafını hemen görüyor, onu dilimize doluyor ve yargılamaya başlıyoruz. Yeter ki biz ona iyi gözle bakalım. Kişinin hatalarını, kırıcı ve yıkıcı bir şekilde değil de yapıcı ve olur tarafından kendisine münasip bir lisanla anlatırsak, her şeyin çok güzel olacağından emin olabiliriz. Dünya dediğin ne ki… Yalancı bir saltanattan başka bir şey değildir. Sonu hüsran ve sonu acı, devrik bir saltanat değil mi? Güneş ufkumuza düştüğünde hesabımız şu olmalı: “Bugün Allah için hangi iyilikleri yapayım? Hangi kötülüklerden sakınayım veya sakındırayım? Şu güzel günü Müslüman gibi nasıl yaşayayım? Bütün fiil ve davranışlarımda bulunduğum mevki ve makamda topluma ve Yaratan’ıma karşı nasıl daha verimli olurum?” Bu düşüncelerimizi pratiğe de yansıttığımızda göreceğiz ki her şey iyi, herkes güzel ve has, yollardan engeller kalkmış, huzur ve saadetin yolu açılmış.” (Yılmaz Fatih, İlk adım Dergisi, Geçmiş Zaman Olur ki, Köşe yazısı - 282)  KAYNAKÇA 1-(Yurderi,Erol, Yararlanılan Kaynak: T.D.K. Türkçe Sözlük Metapsişik Terimler Sözlüğü, Ruh ve Madde yayınları, 29.04.2008)   2- (Yıldırım Ö., Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. sınıf “Felsefeye Giriş”, 3. sınıf “Çağdaş felsefe Tarihi” ders notları; Hançerlioğlu, O., “Felsefe Sözlüğü”).   3- (Yılmaz Fatih, İlkadım Dergisi, Geçmiş Zaman Olur ki, Köşe yazısı - 282) 4- Engin, A.O. (2010). Eğitim Bilimine Giriş, (Editör: Fatih Töremen). “Eğitimin Felsefi Temelleri”, İstanbul: İdeal ve Kültür Yayıncılık. (s. 182-183). 5- Demirel, Ö. (2006). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: Pegem A Yayıncılık. 6- Sümbül, A.M. (t.y.). Öğretim İlke ve Yöntemleri. Konya: Eğitim Kitabevi Yayınları. (s.131-135). 7- Abdulaziz bin Sah Veliyyullah Dehlevi, Büstanu'l-Muhaddisin, çev. Ali Osman Koçkuzu, Ankara 1986, 197: Kaynak; Tırmizi)   8-  Platon. (1995), Devlet (çev. Sabahattin Eyuboğlu, M. Ali Cimcoz), Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul 9-Platon. (1996), Diyaloglar 1 (çev. Sabahattin Eyuboğlu), Remzi Kitabevi Yayınları,İstanbul.   10- Nûreddîn Alî b. Ebî Bekr el-Heysemî'nin (807/1404) "Mecmau'z-Zevâid ve Menbaü'l-Fevâid" adlı eseri, Beyrut 1967; Neşr: Dâru'l-Kitab, c. I-X. Bu eser iki cilt .   11- Taberani (25/3 Ibni Ebi Asim Ahadu vel Mesani(6/209)   12- Nûreddîn Alî b. Ebî Bekr el-Heysemî'nin (807/1404) "Mecmau'z-Zevâid ve Menbaü'l-Fevâid" adlı eseri, Beyrut 1967; Neşr: Dâru'l-Kitab, c. I-X. Bu eser iki cilt , 3:110  
Ekleme Tarihi: 30 Aralık 2012 - Pazar
Ali Osman ENGİN

İYİLİK

PEDAGOJİK BİR DEĞER OLARAK İYİLİK

 

Doç. Dr. Ali Osman ENGİN

Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü

aosmanengin@gmail.com

 

 

ÖZET

Eğitim ve öğretim açısından insanlığın geldiği noktada, insan canlısının biyo psişik ve sosyo kültürel bir varlık olduğu anlaşılmıştır. İnsanın biyo kimyasal yapısı incelendiği zaman, bu yapının adeta birbirini çeşitli açılardan etkileyen ve yaşamsal destek sağlayan, kendince mükemmel yasalara sahip açık sistemlerden oluştuğu görülecektir. Her bir sistematik yapı veya bedensel kurumlar, başka bir sistematik yapı veya bedensel kuruma yaşamsal destek olarak hizmet üretmekte ve ürettiği mamul maddelerle temel girdileri sağlamaktadır. Solunum sistemimiz, sindirim sistemimiz, dolaşım sistemimiz, boşaltım sistemimiz, duyuşsal alan yapı ve sistemlerimiz örnek olarak düşünülebilir. Bu durumda beden dünyamızın varlık gerekçeleri olan bu sistemler arasında durmaksızın devam eden bir etkileşim ve alış verişin olduğu anlaşılıyor. Bir beden sisteminin diğer alt sistemler için ürettiği işlenmiş, her türlü zararlı etkenlerden arındırılmış mamul maddelerden daha hayati ve öncelikli başka bir şey olamaz. Çünkü o sistem ve yapıların varlığının ve işlevselliğinin devamı bu desteğe bağlıdır. Bu desteği en iyi ifade edebilecek kavram; iyilik kavramıdır. Beden dünyasının yapısal kurumları ve sistematik yapıları varlıklarını diğer yapısal sistemlerden aldıkları destekle sürdürmektedirler. Aldıkları desteğin kalitesi ve değeri, diğer sistem ve yapıların üretecekleri değerler açısından güçlülüklerine ve zenginliklerine bağlıdır. Kârlı ve yararlı olan da bu olsa gerek. O halde üretilen değerlerin paylaşımı adına iyilik aynı zamanda bir zenginliktir. İyilik aynı zamanda karşıt değerler olan kötülük ve kötülüklerden arınma ve arındırma sanatıdır. Öyleyse iyilik hem temiz ve hem de temizleyici olmaktır. Su bu özelliği bünyesinde barındıran ender varlıklardan birisidir. Gerçekten su hem temiz ve hem de temizleyendir. Kâinatta birçok madde temiz olsa da temizleyen değil, temizleyen olsa da temiz değildir.


İnsanoğlu dünyaya sosyal bir varlık olarak gelmekle beraber, yaşayacağı sosyal süreçler çerçevesinde daha fazla sosyalleşerek kazandığı ve verilen statülerinin toplumsal beklentiler olan rollerini ideal roller olarak icra edecek ve sorumluluklarının farkında olacaktır. (Demirel, 2006, s: 25-100). Beden dünyamız gibi sosyal dünyamızda toplumsal yapı ve sistemlerle kuşatılmıştır. Bu sistemler arasında da aynen beden dünyamızın yapı ve sistemleri gibi etkileşim ve alış veriş vardır. Tüm varlıkları var eden ve var edilen varlıkların devamı da işte bu alış verişlere bağlıdır. İşte burada da üzerinde durulması gereken ana tema; iyilik ve yardımlaşmadır. Realist felsefenin varlığı temellendirirken önerdiği doğanın ve tabiatın incelenmesi önerisinin bilimsel gelişmelere öncülük ettiği bilinmektedir. Hakikaten o öneriler doğrultusunda hava, su, ağaç, böcek, taş, v.s. incelendiği zaman; o varlıkları var eden mükemmel yasa ve ilkelere ulaşılacaktır. Tesadüf ve rastlantılara yer olmadığı açıkça anlaşılacaktır. O yasa ve ilkelerin insanı da disipline edeceği düşünülmektedir. Aynı şekilde sosyal bir varlık olan insanın insan olma yasa ve ilkeleri iyilik tutum ve davranışları arasında aranmalıdır. Kısacası iyilik, varlık uzayında insanı uçurtan kanat ve dünya okyanusunun yüzdüren gemisi, insan varlığının özü ve var oluş gayesinin özetidir.


Pedagojik açıdan bakıldığı zaman, iyiliğin insanın özünü gerçekleştirme çabasının ulaşacağı en son merhaleyi tutum ve davranış olarak ifade etmesi, hedefe dayalı ve sonuç odaklı yaklaşımları özetlemektedir. (Engin, A. O., 2010,s:182-185) İnsanı temel değer kabul edip        onun temizlenmesi ve yapması gereken iyiliklerle temizleyen olması pedagojik açıdan varılması gereken nihai hedefi işaret etmektedir. Eğitim ve öğretim etkinliklerinde hümanist ve doğacı yaklaşımın üretmek istediği değerlerin ancak iyilik kavramıyla ifade edilebileceği unutulmamalıdır. Kâinat iyi olup iyilik üreten sistemler üzerine inşa edilmiştir. Esasında doğru ve iyiyi kıyasladığımız zaman, bilimsel açıdan mutlak ve değişmez doğruların bilgisinin olmadığı gerçekliği karşısında iyilik iyi olma kavramının daha anlamlı olduğu görülmektedir. Çünkü mutlak doğruluk değişmezliği ifade ederken, iyi olmak ve iyilik değişmeyi ve gelişmeyi ifade etmektedir. Dolayısıyla iyilik bilimin doğasına da tam uymaktadır. İyilik aynı zamanda bir yöntem olarak da kendisini insani programların temeline yerleştirmeye başlamıştır. Çünkü iyiliğin olduğu yerde kaos ve kargaşa üretilemiyor ve yükselen insanlık değerleri arsızca tüketilemiyor. İnsanlığı varların varlık gerekçesi olarak sunan tüm değer ve normların başlarının üzerine iyi kavramını alma zorunlulukları bundan dolayıdır. İyilik insanlık mektebinde sürdürülen eğitimin temel davranış ve kazanımlarının özetidir.

             

GİRİŞ

İyi olarak tanımlanabilecek tutum ve davranışların en belirleyici özelliği, kötülük terimi karşıtı olmalarıdır. Bu sözcüğün Türkçe kökünde yararlı ve kârlı anlamları bulunmaktadır. Aynı zamanda Lâtinceden (bonum)            gelen kökünde de zenginlik ve mal anlamı bulunmaktadır. Dolayısıyla etimolojik açıdan iyiliğin temelinde bir yararlılık ilkesinin olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında iyilik teriminin; insan, doğa ve canlı hayatına yararlılık, varlığın sürdürülmesi boyutuyla hayata yakınlık, daha istendik ve daha beklendik tutum ve davranışlar açısından ve sebep-sonuç ilişkileri temelinde bilimsel olma özelliği taşımaktadır. Toplumbilimsel tarih açısından, insanların mallılarla malsızlara ayrışmasıyla ortaya çıktığı şeklinde iddialar da vardır.


Platon (İ.Ö. 429-347), yasalar adlı eserinde; “ilkel toplumun koşulları, bu toplumun insanlarını ticaret çabaların zorlayacak kadar bozulmamıştı. Yoksul değillerdi ama zenginde olamazlardı, çünkü ne altın ne gümüş biriktirebilirlerdi. Bir toplumda ne zenginlik ve ne de fakirlik varsa o toplumda iyilik ve kötülükte yok demektir. Çünkü böyle bir toplumda ne kendini üstün görme, ne haksızlık, ne kıskançlık ve ne de çekememezlik vardır. Bu çağın insanları çok iyi kişilerdi; açık sözlü, yumuşak ve doğruydular. Onlara hiçbir yasa gerekmiyordu.”  Demektedir. Bu ifadelerden anlaşılacağı gibi, tarihsel süreç önce bir iyilik olarak ortaya çıkan mallanmanın sonra kötülüğe dönüştüğünü ve bunun tepkisi olarak da acımak, korumak ve yardım etmek anlamlarında yepyeni bir iyilik yapma algısının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu törebilimsel ve metafizik kavram, çeşitli düşünürlerce çeşitli açılardan tanımlanmaya çalışılmıştır. Yapılan tanımların temelinde dini ve ahlâkî temellendirmeler bulunmaktadır. Yani bireyi çeşitli açılardan tanımlayan iyilik kavramı metafizik boyutlu ve Tanrısal referanslıdır. Kaynağını sonsuzluk ve ölümsüzlükten almaktadır. Tüm iyiliklerin insan temelli evrende yok olmayacağı ve mutlaka bireye karşılık vereceği algısı bunun ifadesi olmalıdır.


Hz. Mevlâna’nın belirttiği gibi, “her şey zıddıyla kaimdir”. Yani zıt değerler birbirlerini var eden değerlerdir. İyilik-kötülük zıtlık eşlemesini doğuran; güçlü-güçsüz zıtlık eşlemesidir. Eğer insanlar bu zıtlık eşlemelerinde olduğu gibi toplumsal tabakalardan oluşmammış olsalardı, birbirleri arasında çıkar ve yer kavgaları olmayacak ve birbirlerine kötülük edemeyecekleri gibi bugünkü anlamda taraf olup iyilik de edemeyeceklerdi (Yıldırım Ö., Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. sınıf “Felsefeye Giriş”, 3. sınıf “Çağdaş felsefe Tarihi” ders notları; Hançerlioğlu, O., “Felsefe Sözlüğü”).       

  

İyilik, insanın ruhsal derinliklerinden gelen ve insan varlığının doğumla getirilen kalıtsal miras değerlerinin eşleşen çevresel uyarıcılarla girdiği etkileşim sonucu katma değer olarak haneye kaydedilen kazanımların en izli ve en kalıcı göstergeleridir.(Sümbül A. M., …. s:120- 200). Dünyada kazanılan en rahatlatıcı ve tatmin edici duygu ve gerçek zenginliktir. İnsanın var edilen yaşam kodları iyilik kavramını meydana getiren harfler arasında saklıdır. İyilik karşısında muhatap olunan tutum ve davranışların hiç birisi, onun kişiye verdiği huzur ve tatmini veremeyeceği için karşılık beklenmeden yapılması tercih edilmektedir. Sadece iyi niyet ve sevgiyle yapılması beklenir. O halde sevildiğimiz için bize verilen maddi ve manevi varlık değerlerimizden paylaşılabilir olanları, “O” bizi en çok seven sevdiğimizin başı için yine “O”nun sevdiklerine, “O”nun tarafından daha çok sevilmek için dağıtmak adına, iyilik etme çaba ve gayreti içerisinde olmak gerekir.  Biz Türkler olarak insanlığa sunduğumuz medeniyet örneklerinde olduğu gibi bunu başaran nadir milletlerden birisiyiz. Macar Cumhurbaşkanı bizim ülke temsilcimizin olmadığı uluslar arası bir toplantıda, “iyi ki Osmanlı Türkleri bizi uzun süre yönettiler. Onlara şu an müteşekkirim. Çünkü halktan topladıkları verginin kat kat fazlasını halkımıza yatırım olarak geri veriyorlardı”. Diyerek bu medeniyetin insanlara nasıl karşılık beklentisi olmadan iyilik  yapmış olduğuna vurgu yapıyordu.


Bilindiği gibi, İngilizler dokuma sanayinde oldukça ileriydiler ve özellikle İngiliz kumaşı oldukça meşhurdur. İngilizler Hindistan’ı sömürgeleri yaptıktan sonra gördüler ki Hitlilerin de önemli bir dokuma sanayileri oluşmakta ve adeta İngilizlerle yarışabilecek bir düzeyi yakalama şanslarının olduğunu gördüler. Bu yüzden dokuma ustalarının dokumada çok önemli işlevi olan baş parmaklarını kestiler!..  Yine o malum batılı toplumlardan bir diğeri de sömürgesi olan topluma pamuk toplatma işini yaptırıyordu. İşçilerin her birisinin günde 20 kilo pamuk toplamak zorunda olduğunu ve bunu yapamayanları ellerini bileklerinden keseceklerini belirttiler ve gerçekten de kestiler. O zavallı işçiler kollarını kestirmemek için deli gibi çalışıyorlardı. Batı medeniyetinin temeli çıkar odaklıdır. Ancak İslâm medeniyetinin ise iyilik temelli olduğu açıkça ortadadır. Bugün batı toplumları yıkıldığı her yerden yeni yeni boy vererek filizlenmeye başlayan Osmanlı medeniyetini araştırmak için enstitüler kurmaya başlamıştır. İşte o medeniyetin temeli iyiliktir. O iyilikler karşılık beklenmeden ve ayrım gözetmeksizin yapıldığı için, bugün karşılıkları yeni yeni ortaya çıkmaya başlamıştır!..  Çünkü bilinmektedir ki, hiçbir iyilik karşılıksız kalmayacaktır. İyiliğin gizli yapılanı daha hayırlıdır. İfşa edilerek ve gizlilik ilkelerine uyulmadan yapılmaya çalışılan iyilikler şahsınız içindir. İyilik, karşılık beklenmeden, gösterişe girmeden gizli yapıldığı zaman daha güzel ve daha değerlidir.


İyilik yapan kişiye yaptığı iyiliğin beklenmeyen karşılığı olarak yeni pedagojik değerlerin kazandırılmasında, iyilik gene aktif rol oynamaktadır. İyilik insanı bencillikten kurtarır. Verme ve paylaşma alışkanlığı geliştirir. Asıl kazanılan değer ise, gönülden verme alışkanlığının yerleşmesidir. Denildiği gibi, “gönülden vermedikleriniz için bağışlanmak dileyiniz; çünkü o haksızca verdiğinizdir. Size huzur getirecek olan, yalnız gönülden verdiklerinizdir. Gönülden dileyerek verenin verdiği, gerçek devadır.” Kur’an’ı Kerim’ de;”Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur.” Denilmektedir. (Bakara Suresi: 2/184) Kur’an’ın başka bir ayeti: “sevdiğiniz şeylerden hayır için vermedikçe iyiliğe eremezsiniz. Her ne verirseniz Allah onu bilir.” (Ali İmran Suresi: 3/92) Bütün dinlerin ve felsefelerin insanları iyilik yapmaya davet ettiği bilinmektedir. İyilik yapmanın gerekliliği oluşturduğu değerler ve elde edilen kazanımlardan daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü iyilik, karşı tarafı (muhatabını) geliştirdiği gibi, yapanı da geliştirir. Bunu yapana en başta huzur verir. Bu durum çok önemli bir motivasyon kaynağıdır. İyilikle huzur kardeştir. Diğer yandan iyilik insanlar arasındaki sevgiyi de geliştirir.


İyilik bütün varları var eden mutlak otoritenin var ettiği varlıkların var oluşları açısından da önemlidir. Dinsel kaynaklarda; “Nasıl ki yaşamak için var edildiyseniz, aslında hayır ve iyilik içinde var edildiniz. “Borçlusunuz var oldunuz, yaşıyorsunuz her şeyinizle. Elbette ki borçlusunuz. O’na olan borcunuzu birbirinize iyi yaptıklarınızla ve iyi verdiklerinizle ödersiniz.” Denilmektedir.       


Varların en mükemmeli olarak var edildik ve sonsuz imkân ve nimetlerle yaşıyoruz. Bu imkân ve fırsatların sahibine borcumuz var. Borcumuzu ancak diğer insanlara karşılık beklentisi olmadan sevgiyle ve gönülden yapacağımız yardım ve iyiliklerle ödeyebiliriz. Öyle ya her şeyi var eden yüce Yaradan’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. İnsanı kurtaracak olan sadece yaptığı iyiliklerdir. İyiliğin bir başka yansıması da hayırdır. “Hayır yapmak, hayrı bilenlerin, iyi görenlerin işidir.” Ancak her gözün görebildiği de bir değildir. Sadece iyi bilen iyi görür. İyilik yapmak için bilginin ve bilmenin değeri büyüktür. Bilgi olmadan iyilik yapılamaz. İyilik yapabilmek için detaylı bir durum analizine gerek vardır. İyilik yapılabilmesi için kimin neye ihtiyacının olduğu görülmeli ve bilinmelidir. Çünkü, “Hayrın en güzeli, en ihtiyaçlı olana vermektir. Hayrın en güzeli, şüphesiz gerçekten sevmektir.” Bu yüzden iyilikte, en çok ihtiyacı olana, en ihtiyacı olanı vermek ve bunu görebilmek, gerçekten bilgi isteyen bir iştir. Böylece insanlar birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı bulacaklar ve toplumsal dayanışma sağlanmış olacaktır. İyilik aynı zamanda  bir reaksiyondur. Başkalarında gözlemlediğimiz yanlışlık ve olumsuzlukları kendisini görebilmesi bakımından, onu inciteceğini bilsek bile, hayrına, korkmadan ve cesaretle söyleyebilmek de bir tür iyilik olarak düşünülebilir. Çünkü niyet iyi olur ise, sevgi  kendiliğinden gelişir.     


İyilik esnasında ortaya konulan oran da oldukça önemlidir. Çünkü iyilik orantılı kullanıldığı zaman etkilidir. Vermenin sınırı olmasa da, iyiliğin doz ayarı önemlidir. Fazlası da azıda beklenen maksadın hasıl olmasını sağlayamayabilir. İyilik adına kullanacağınız maddi ve manevi imkân ve fırsatlarınızı ölçüsüz kullanırsanız, karşı tarafı yanlışa sevk edebilirsiniz. O zaman sorumlu olursunuz. Bir çiçeğe fazla su verip çürütmek veya az su verip kurutmak gibi. İyilikte güneş gibi olunmalı, yakmadan aydınlatmalı ve ısıtmalıdır. Her ne kadar aksi iddialar olsa da, iyilikten iyilik ve kötülükten de kötülük doğar. İyilikler kötülükleri giderir. İyilik öyle bir his ve enerji kaynağıdır ki, yapılan bir kötülük bu enerjiyle söner. Çünkü iyilikte sevgi benzeri, enerjiden müteşekkil bir kalkan yaratır. Kısacası bilgi ve iyilik her kötülük önüne aşılmaz setler çeker. İyilik insanı varlıktan sonra gelen özüne kavuşturur. Diğer özlerle yakınlaşmayı gerçekleştirir. (Yurderi,Erol, Yararlanılan Kaynak: T.D.K. Türkçe Sözlük Metapsişik Terimler Sözlüğü, Ruh ve Madde yayınları, 29.04.2008)

                       

            İYİLİKLE İLGİLİ ÖZLÜ SÖZLER


*Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır. - Konfüçyus

*Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyilikleridir. – Hz. Muhammed (Peygamber)

*En büyük sayıda insana en büyük mutluluk|mutluluğu veren eylem en iyidir. - Francis Hutcheson

*Erdemin en büyüğü, seninle ilişkilerini kesene iyilik etmen, senden esirgeyene vermen, sana kötülük edeni bağışlayıp, dost elini uzatmandır. – Hz. Muhammed (Peygamber)

*Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. – Hz. Muhammed (Peygamber)

*Kendine karşı cebir kullanmayana iyi denilir .Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir. – Friedrich Nietzsche

*Kibar ve soylu olana iyi denir. Ama kimseyi hor görmeyene ve kimseye yukarıdan bakmayana da iyi denir. – Friedrich Nietzsche

*Yüreğinin sesine kulak verene iyi denilir. Ama sadece yükümüne kulak verene de iyi denilir. – Friedrich Nietzsche

*Yumuşak ve barışçıl olana iyi denilir. Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir. – Friedrich Nietzsche

*Bir şeyde ilk olmak isteyene iyi denir. Ama bir başkasından önde olmak istemeyene de iyi denir. – Friedrich Nietzsche

*Doğrunun kayıtsız şartsız dostuna iyi denilir. Ama saygınlığın insanına nesnelerin nurlandırıcısına da iyi denilir. – Friedrich Nietzsche

*İyi olan nedir? Kudret hissini, kudret iradesini, insanın içindeki kudreti yükselten her şey! Kötü olan nedir? Zaaftan çıkan her şey! – Friedrich Nietzsche

*İyi huylu insana, mücadeleden kaçana iyi denir. Ama savaşçı olana da ve zaferi tutkuyla isteyene de iyi denir. – Friedrich Nietzsche

*İyi, bir bakıma rahatsızlık vericidir. - Franz Kafka

*İyiliğe iyilik her kişinin işidir, kötülüğe iyilik er kişinin işidir. - Azerbaycan atasözleri

*İyilik yap denize at, balık bilmese de halık bilir.

*İyilik yap ehli olana da, olmayana da, ehline isabet ederse yerini bulur. etmez ise ehli sen olursun.

*Kalbinde iyilik olmayana iyilik gelmez. - Çerkez atasözleri

*Kötü bir adama iyilik etmek, iyi bir adama kötülük etmek kadar tehlikelidir. Platus

*Kötü şeyler olmasa iyilerin kıymeti bilinmezdi.

*Kötülük yapıp iyilik bekleme. - Çerkez atasözleri

*Yaptığımız her iyilik, Tanrı’nın kalbinde adımıza dikilmiş bir anıttır! - Mehmet Murat İldan

*Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. – Hz. Muhammed (Peygamber)

*Siz iffetli (namuslu) olunuz ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar. Anne babanıza iyilik ediniz ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. – Hz. Muhammed (Peygamber)

* Peygamberimiz (sav) de “Acele şeytandan teenni ise Rahmadan’dır; ancak iyilik yapmada acele etmelisiniz ki şeytan ve nefis sizi ondan vazgeçirmesin” (Taberani, 2:234) buyurmuşlardır. Yine peygamberimiz (sav) “Bir zaman gelecek fitneler çoğalacak, insanlar dünya menfaati karşılığında dinlerini satacaklar. Bu zamanda iyilik yapmakta acele etmelisiniz” (Mecmau’z-Zevâid, 3:110) buyurmuşlardır.

         

   İYİ İNSANIN ÖZELLİKLERİ


1. İyi bir insan kesinlikle “Ben iyiyim” demez, iyi olduğunu iddia etmez.

2. Ben iyiyim diyen bir kimse, bu sözüyle iyi olmadığını ortaya koymuş olur.


3. “Benim çok hatalarım, noksanlarım, kusurlarım, günahlarım, kötülüklerim vardır” demek iyi olmaya doğru bir adım atmaktır.


4. İyi bir insan bir topluluğa, bir cemaate, meselâ içinde on bin kişi bulunan bir camiye girse, kendisini oradaki insanların rütbe itibariyle en sonuncusu, en hakiri olarak görmelidir. “Yahu, benden kötüsü de vardır, sondan birinci değil, ikinci olayım...” derse, iyi olma imtihanını kaybeder.

5. İyi insan kötülüğü iyilikle uzaklaştırmaya, izale etmeye çalışır. Kötülüğe kötülük ile mukabele etmek, iyi insanın işi ve kârı değildir.


6. Fani dünyaya ve ondaki faniliklere yönelik kimse iyi olamaz.


7. İyi insan, iyiliklerin yapılması, kötülüklerin giderilmesi için çalışır, aksiyon planında bir şey yapamazsa, kalbinde bunun niyetine sahip olur. İyiliği desteklemeyen, kötülüğü kösteklemeyen kişi iyi değildir.


8. İyi insan cesaret ve şecaat sahibidir. Korkak, zelil, pısırık, yılgın kişi iyi değildir.

9. İyi kişi zalimleri, fasıkları, gafilleri, münafıkları övmez, onlara yalakalık ve yağcılık yapmaz. Böyle şeyler iyilerin değil, kötülerin sıfatlarıdır.


10. İyi kimse kesinlikle haram yemez, kuru ekmeğe razı olur, harama el uzatmaz. Haram olduğu kesin şekilde bilinen şeylerden başka, şüpheli şeylerden de uzak durur.


11. İyi insan mutlak şekilde doğru ve dürüsttür. Kendisinde eğrilik, yamukluk, şakilik bulunan kimse nasıl iyi olabilir?


12. İnsanlar hukuk önünde, insan olmak bakımından eşittirler ama, iyilerle kötüler kesinlikle eşit değildir.


13. Bir ülkede yaşayan iyiler, kötüler kadar cesur, gözü kara, atılgan, yılmaz olmazlarsa o ülkenin geleceği çok karanlıktır.


14. Bir ülkenin eğitimi, iyi insanlar, iyi vatandaşlar, iyi âmirler, iyi memurlar, iyi komşular, iyi patronlar, iyi çalışanlar, iyi aile reisleri, iyi evlatlar yetiştirmeye yönelik değilse o ülke batmaya mahkûmdur.


15. Ahlâk, fazilet, davranış, görgü bakımından güzel olmayan insanlar iyi değildir.


16. Suratsız, kalp kıran, gönül yıkan insanlar iyi görünseler bile iyi değillerdir.


17.İyi insan zengin de olsa kanaatli ve iktisatlı yaşar; israftan, sefahatten, lüksten, aşırı tüketimden, aşırı konfordan, gösterişten uzak durur. Bunları yapanlar kötü insanlardır.


18. İyi insanlar, yaptıkları ibadet ve hayır hasenatla övünmezler.


19. İyi insan günde beş vakit namazını kıldıktan başka, belli vakitlerde kırk rekât nafile namaz kılsa, yine de övünmez, yine de gururlanıp kibirlenmez.


20. İyi insan kendi ayıp, noksan, günah ve isyanlarına bakmaktan başkalarınınkini göremez.

21. Öfkesine hâkim olamayan kimse iyi bir insan değildir.


22. Parayı, maddeyi, dünyayı sevmek iyiliğin değil, kötülüğün alâmetleridir.

 

23. İyi insanda benlik olmaz. İyi insan, olamasa bile, hiç olmayı isteyen, hiç olmak için çalışan kimsedir.


24. İyi insan hüzünlüdür, kendi haline, insanlığın ve dünyanın ahvaline üzülür, hüzünlenir. Vur patlasın, çal oynasın, zevk ve sefa ehli iyi görünse de iyi değildir.


25. İyi insan çok konuşmaz, gevezelik, zevzeklik, lafazanlık iyi olmaya engeldir.


26. İnsanların iyi dediği nice kimse gerçekte iyi değildir; kötü dediği birtakım kimseler de iyidir. İyilik veya kötülük insanların keyfine, rey’ine, hevasına, kısa akıllarına kalmış bir şey değildir. Evrensel ve transandantal ölçüleri vardır.


27. İyi insanda fütüvvet ahlâkı bulunur. O, bir gönül eridir.


28. İyi insanlar bilinmeyen hazinelerdir.


29. Kendine iyi diyen, kendini öven, enaniyet sahibi, hodfüruş, benlik konusunda cerbezeli insanlardan uzak durunuz. Onların “iyilikleri” sizi çarpabilir. Bir çarparlarsa kolay kolay iflah olmazsınız.

30. İyilik yapılmaya layık olmayan kimselere, iyilik yaparken dikkatli olunuz, çünkü onlar kendilerine iyilik yapanlara kötülük yaparlar. Böyle kişilere iyilik yapacaksanız, o iyiliğin sizden geldiğini bildirmeyecek şekilde yapınız.


31. İyi insan, var oluşunu en büyük günah olarak kabul eder ve görür.


32. İyi insan dünyada bir yolcu gibi yaşar. Doğar, biraz seyahat eder ve sonra ölüm kapısından başka bir âleme geçer. Dünyaya kazık çakmak isteyenler iyi insan değildirler.


33. İyi insan makam, mevki, riyaset, şan, şöhret peşinde koşmaz. Koşanlar, iyi olmadıkları için koşarlar.


34. İyi olmak için sadece akıl, tahsil, kültür, zekâ yetişmez. Onların önünde ve üzerinde feraset gerekir, rahmanî nur ile yolunun aydınlanması gerekir.


35. Bir insan iyi değilse, kendine iyi demesi kötüdür; iyiyse, kendine iyi demesi yine kötüdür.

 

Lokman Hekim, kaliteli insan olabilmek için sekiz haslet olduğunu, bunlara titizlikle uyulduğunda kurtuluşa erişeceğini beyan ediyor. Kâmil bir insanda olması gereken özellikler, bir göz atalım:

 

Lokman Hekim Diyor ki:


“1- Namazda iken kalbini,

2- İnsanlar arasındayken dilini,

3- Sofrada iken elini,

4- Başkalarının evindeyken gözünü muhafaza et!

 

Diğer dört hasletin de ikisini alıp daima hatırla, ikisini de unut! Her ahvalde hatırlayacağın iki husustan birincisi, Allah Teâlâ’dır ki, O’nu çokça zikret. İkincisi ise, ölümdür ki onu da hiç unutma!

 

Unutacağın iki şeyden biri, başkasına yapmış olduğun iyiliklerdir ki, hemen unut! Bir de, başkalarının sana yapmış olduğu kötülükleri unut.


Eğer dikkatli olur da, bu sekiz hasletle amel edersen, kurtuluşa erersin.”

 

Görülüyor ki, kurtuluşun reçetesi açıkça sunulmuştur. Kaliteli insanın daima iyilik tarafı ağır basacak, devamlı iyiliklerle iştigal edecek ki, kâmil insan olabilsin. Kendisine haksızlık yapılsa dahi iyi düşüncesini değiştirmeyecek, kin ve intikam hırsına kapılmayacaktır. Bunun aksini yaparsa zaten o insanın olgunluğundan söz edilemez.


Hz. Peygamber Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bir Hadis-i Şeriflerinde Şöyle Buyuruyor:


“Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenalık yapanlara da fenalık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenalık yapanlara karşı aynı şekilde mukabelede bulunmayıp iyilik yapabilmektir.” (Tirmizî)


Din, Allah'ın insanlara bildirdiği ilâhî bir kanun, dindarlık ise insanın kendi arzusu ile bu nizama uyması olduğuna göre, hakiki iyilik, hayrı, Allah katında iyi olduğu için yapmaktır. Çünkü böylesi bir imanla hayır işlemek Allah'ın hoşnutluğunu talep demektir. Allah katında hayır olan her işin neticesinde bir sevabın bulunduğu, bu sevabın en büyüğünün ise "Allah'ın rızası" olduğu kabul edilirse, hayrın fazileti ve önemi inkâr edilmez.

 
Kur'an'ın, hayra davet edenleri "en hayırlı ümmet" olarak nitelendirmesi hayrın faziletini; "iyilikte insanları yarışa teşvik etmesi" de hayrın önemini belirtir.


"Ey müminler, rükû edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki umduğunuza erip kurtulasınız." (Hacc 77) mealindeki bu ayet ve benzeri diğer ayetler ise hayrın, ibadetlerin tümünü kapsayıcı özelliğine ve hayır işlemenin gereğine işaret eder.

 
Hayır işlemenin ve hayra davet etmenin en iyi nümunesi olan Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem:


“İnsanların en hayırlısı, Allah'ın kitabını en çok okuyan (ve emirlerine uyup yasaklarından sakınarak) Allah’tan en çok korkan, iyiliği emredip kötülüklerden sakındıran, akrabayı en çok ziyaret edendir." (Ramuz el-Ehadis) buyurarak hayrın faziletinin yanında mahiyetine de yeterince açıklık getirmiştir. Ayrıca Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin:


“İyiliğe delalet eden kimseye o iyiliği yapanların ecri gibi sevap vardır" buyurması ise, hayır yapmanın yanında ona vesile olmanın da önemine ve faziletine işaret eder.


Ayet ve hadislerde fazileti ve önemi açıkça belirtilen hayrı işlemenin ve hayırlı bir insan olmanın ilk şartı, "sağlam bir imanla iyiliği ilke haline getirmektir." Bu şuura eren müslümanlar, inançlarından kaynaklanan hayır sevgisini hayatlarına nakşedip, yaşadıkları her yerde kalıcı hayır eserleri yapmakla adeta anıtlaşmışlardır. Bu eserler günümüzde olduğu gibi sadece maddî çıkar sağlama amacıyla değil, aksine Allah'ın hoşnutluğunu kazanıp insanlığın ihtiyacını karşılamak gayesiyle yapılmıştır.

 
Yaratan’ın, tüm nimetlerinden fazlasıyla yararlanan insan, kendisini yaratana karşı tüm sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Mademki bu dünya ahiretin imtihan tarlasıdır; o halde imtihanın gereğini yerine getirmelidir. İslam’ın tüm kural ve kaidelerine uyup imtihanı kazanma çabası içinde olmalıdır.


İnsanın, iyi olma yolunda harcadığı çabanın yüce Allah tarafından boşa çıkarılmayacağı Kur’an-ı Mübin’de açık bir şekilde belirtilmektedir. İyi ve kaliteli insan olma yolunda atılan her adım, onu bu dünyada mutluluk ve huzura götüreceği gibi öbür âlemde de ebedî saadete ulaştıracaktır. Bu hâl, insanın iç dinamizminin harekete geçmesini sağlayacak ve onu ataletten kurtaracaktır. Geçici heva ve hevesler uğruna ebedî âlemi kaybetmeye, akıllı insanın hiç hakkı yoktur.

Allah insanı bir imtihandan geçmesi için bu dünyaya göndermiştir. O, Rasulleri aracılığıyla Hakkı (İslam’ı) vahy etmiş ve insana bu gerçeğe inanma veya inanmama özgürlüğünü vermiştir. İnandıktan sonra da ona teslim olma veya olmama özgürlüğünü vermiştir. İmtihan sırrı sebebiyle ahiret, cennet, cehennem gibi hususlar perdelenmiş, ecel gizlenmiştir.


Yüce Yaratan, dileseydi tek tip insan yaratabilirdi. Hani, günümüzde kurşun asker olarak tabir ediliyor ya, işte öyle. O zaman; iyi kötü, güzel çirkin, Hak batıl ve daha birçok mefhum ayırt edilemeyecek, dolayısıyla imtihanın ve yaradılışın hiçbir önemi ve anlamı kalmayacaktı. Allah, gerçeği hiçbir zaman herkesin kayıtsız şartsız kabul edeceği bir şekilde çırılçıplak gözler önüne sermez; çünkü o zaman imtihan diye bir şey söz konusu olmaz ve başarı veya başarısızlık kavramları anlamlarını yitirir. O zaman insanın düşünce özgürlüğü de elinden alınmış olurdu. Bu ise hesap gününde insanın mazeretler ileri sürmesini sağlardı.


İyilikte yarışan insan olmalıyız. Başkalarında görmek istediğimiz güzellikleri önce kendi nefsimizde yaşamalıyız. Her şeyin iyi ve hoş tarafını görmeliyiz. Kötü olarak tanımladığımız kişilerin dahi mutlaka iyi bir tarafı vardır. Adamın yetmiş tane iyi tarafı var biz onları göremiyoruz, bunun yanında bir kötü tarafını hemen görüyor, onu dilimize doluyor ve yargılamaya başlıyoruz. Yeter ki biz ona iyi gözle bakalım. Kişinin hatalarını, kırıcı ve yıkıcı bir şekilde değil de yapıcı ve olur tarafından kendisine münasip bir lisanla anlatırsak, her şeyin çok güzel olacağından emin olabiliriz. Dünya dediğin ne ki… Yalancı bir saltanattan başka bir şey değildir. Sonu hüsran ve sonu acı, devrik bir saltanat değil mi?


Güneş ufkumuza düştüğünde hesabımız şu olmalı: “Bugün Allah için hangi iyilikleri yapayım? Hangi kötülüklerden sakınayım veya sakındırayım? Şu güzel günü Müslüman gibi nasıl yaşayayım? Bütün fiil ve davranışlarımda bulunduğum mevki ve makamda topluma ve Yaratan’ıma karşı nasıl daha verimli olurum?” Bu düşüncelerimizi pratiğe de yansıttığımızda göreceğiz ki her şey iyi, herkes güzel ve has, yollardan engeller kalkmış, huzur ve saadetin yolu açılmış.” (Yılmaz Fatih, İlk adım Dergisi, Geçmiş Zaman Olur ki, Köşe yazısı - 282)


 KAYNAKÇA

1-(Yurderi,Erol, Yararlanılan Kaynak: T.D.K. Türkçe Sözlük Metapsişik Terimler Sözlüğü, Ruh ve Madde yayınları, 29.04.2008)

 

2- (Yıldırım Ö., Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. sınıf “Felsefeye Giriş”, 3. sınıf “Çağdaş felsefe Tarihi” ders notları; Hançerlioğlu, O., “Felsefe Sözlüğü”).

 

3- (Yılmaz Fatih, İlkadım Dergisi, Geçmiş Zaman Olur ki, Köşe yazısı - 282)

4- Engin, A.O. (2010). Eğitim Bilimine Giriş, (Editör: Fatih Töremen). “Eğitimin Felsefi Temelleri”, İstanbul: İdeal ve Kültür Yayıncılık. (s. 182-183).

5- Demirel, Ö. (2006). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: Pegem A Yayıncılık.

6- Sümbül, A.M. (t.y.). Öğretim İlke ve Yöntemleri. Konya: Eğitim Kitabevi Yayınları. (s.131-135).

7- Abdulaziz bin Sah Veliyyullah Dehlevi, Büstanu'l-Muhaddisin, çev. Ali Osman Koçkuzu, Ankara 1986, 197: Kaynak; Tırmizi)

 

8-  Platon. (1995), Devlet (çev. Sabahattin Eyuboğlu, M. Ali Cimcoz), Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul


9-Platon. (1996), Diyaloglar 1 (çev. Sabahattin Eyuboğlu), Remzi Kitabevi Yayınları,İstanbul.

 

10- Nûreddîn Alî b. Ebî Bekr el-Heysemî'nin (807/1404) "Mecmau'z-Zevâid ve Menbaü'l-Fevâid" adlı eseri, Beyrut 1967; Neşr: Dâru'l-Kitab, c. I-X. Bu eser iki cilt .

 

11- Taberani (25/3 Ibni Ebi Asim Ahadu vel Mesani(6/209)

 

12- Nûreddîn Alî b. Ebî Bekr el-Heysemî'nin (807/1404) "Mecmau'z-Zevâid ve Menbaü'l-Fevâid" adlı eseri, Beyrut 1967; Neşr: Dâru'l-Kitab, c. I-X. Bu eser iki cilt , 3:110

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri