Ali Osman ENGİN
Köşe Yazarı
Ali Osman ENGİN
 

CHARLIE HEBDO – KARİKATÜR – İNFAZ

Fransa’da bir karikatür dergisine yapılan saldırı dünya kamuoyunu ayağa kaldırmış ve Hıristiyan dünyasını İslâm dünyasıyla karşı karşıya getirme senaryosu doğaçlama algısı yaratılmaya çalışılsa da, çok daha öncelerden tasarlanmış, plânlı ve programlı istihbari bir faaliyet olduğu varsayılmalıdır. Güzel ülkemizde; sağ – sol, şeriatçı – komünist, vb ayrıştırıcı senaryoların sahnelendiği toplumsal kaos dönemlerinde, yazılı ve görsel medyada her iki taraftan da seçilen bazı entelektüel kişiler sürekli öne çekilmekteydi. Bu kişiler karşı taraflar nezdinde karşı taraf ve karşı tarafın en önde rol üstlenmiş öncüler olma algısı yaratılıyordu. İşte o dönemlerde, Bahriye Üçok hanımefendi de sürekli medyada öne çekilenlerdendi. Bir gün hoca hanımı oluşturulan algı ve kendi bakış açımla izlerken; “korkarım bu hoca hanımı bu klişelerle öne çekenler, belli bir antipati zemini oluşturduktan sonra, taraf haline gelen grupları kanlı bir çatışmaya sürüklemek için katledecekler” dedim. Doğrumu, yanlış mı düşündüm bilmiyorum, ancak ne yazık ki Bahriye Üçok menfur bir cinayete kurban gitti. Arkasında karşıt hale getirilen taraflardan da sanırım birileri aynı şekilde çeşitli cinayetlere kurban gidiyordu. 12 Eylül döneminde de aynı senaryo sahneleniyordu. Asıl meselenin hedeflenen çeşitli amaçlar doğrultusunda toplumsal bir kaos ortamının yaratılmasıydı. Sonuç ta yaratılan bu riskler yaratıcıları tarafından satın alınıyor ve güya beklenen sulh ve adalet tesis ediliyordu. Fransa’da yaşanan katliamı da belki bu bakış açısıyla değerlendirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. “Charlie Hebdo” meşhur bir Fransız karikatüristi ve dergide bu adı taşıyor. Derginin çalışanlarıyla beraber karikatürize edeceği bütün konu alanları bitti de sıra Peygamber Efendimize mi gelmişti de durup dururken birden bire o hiçbir etik ve ahlâk ölçüleriyle ifade edilemez olan karikatürlere yer veriliyordu... Charlie Hebdo, bu işi yapması için çok daha organize gizli yapılar tarafından seçilmiş olmalıdır. Böylece çatıştırılması gereken taraflardan birincisi bulunmuş oluyordu. Bulunan bu tarafa diğer taraf nezdinde en ağır nefret ve öfkesini kazanmak için bir şey yaptırılmalıydı. Ancak bu yapılması gereken faaliyet karşı tarafın en yüksek inanç ve değerleriyle alâkalı olmalıydı. Yüce Peygamberimizle ilgili çirkin ve ahlâksız karikatürler oldukça etkili olacaktı. Aynı zamanda ortaya konulacak etkinliğin batı dünyasında sanatsal boyutuyla savunulabilir bir özelliğe de sahip olması tasarlanmıştı. Dolayısıyla karikatür doğru bir tercih idi. Yapılan karikatürler piyasaya sürüldükten sonra yine ben eminim ki; aynı seçici ve tabi ki seçkin kişiler, güya Müslüman olan ve dünya genelinde İslâm inancını benimsemiş mazlumlara özellikle çağımızın küresel batı güçleri ile beraber diğer İslâm karşıtı devlet ve organizasyonlar tarafından reva görülen zulüm ve işkencelere karşı, doğal tepki olarak ortaya çıkan, hatta bu doğal seyri etkileyerek kendilerinin suni olarak yapılandırdıkları silahlı gruplar arasında aynı yönlendirmeleri yaparak, karikatür işini verdikleri taşeron dergi ve orada çalışanlara hadlerini cihat adına bildirmeleri gereğini işlemiştir. Uzun zamana yayılan bu istihbarat faaliyetleri zulüm ve işkence kodlu etkiler ve onlara karşı doğal olarak ortaya çıkan tepki faaliyetleri arasında ortaya çıkan süreçler içerisinde şekillenirler. Yapmak ve yapılmasını istedikleri şeyleri çok ustaca yapılandırırlar ve sanki başa gelen zulüm, işkence ve musibetlere nasihat olarak biçimlendirirler. Tüm bu örtülü istihbarat faaliyetlerinin daha ince ayrıntılarıyla toplum mühendisliği formatında nasıl yapıldığı konusuna daha fazla girmiyorum çünkü bizim konu alanımız değil. Ancak yöntemleri de değinmeye çalıştığım gibi bellidir. O saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin kaldırımda yaralı olarak yere düşmüş ölümle pençeleşen polise kurşun sıkma karelerini çok dikkatle izledim ve o kişinin tavrının, İslâm inanç felsefesini benimsemiş bir şahsın tavrı olamayacağını, bu tür güven ve rahatlık içerisinde kurşun sıkmanın kesinlikle çok daha profesyonel istihbarat örgütlerinin davranışlarını yansıttığını vurgulamak istiyorum. Bu eylemi yapanların en az birisinin bu çok gizli oyunu kurgulayanlarla beraber olduğunu söyleyebilirim. Bunun gerçekten böyle olabileceğine  ilişkin emareler de vardır. Teröristlerden hepsi öldürülmüş, ancak birisi sağ kalmış ve kaçmıştır. Yakalanır mı, yakalanamaz mı orasını şimdilik bilemem. İslâm alemi açısından önemli olan; bu eylemi yapanlar ve kendilerine eylem yapılanlardan ziyade, gerçek tasarımcılar üzerinde yoğunlaşmak ve mümkünse daha fazla kanıtlarıyla ortaya sermektir. Bir başka önemli faktörde, aynı teröristlerin bir Yahudi’ye ait markete de saldırmış olmalarıdır. Son dönemlerde dünya genelinde ortaya çıkan bazı gelişmeler, çok iyi okunabildiği zaman, detaylar daha da netleşmektedir. Birçok batı ülkesinin Filistin’i devlet olarak tanıma eğilimi içerisinde oldukları, İsrail’i yaptığı zulümler dolayısıyla eleştirel bir bakış açısıyla eleştirmeye ve hatta suçlamaya başladıkları, İsrail’in adeta bir açık hava hapishanesine döndürdüğü Filistin’ deki halka daha fazla yardım etme çabası içerisine girdikleri bir vakadır. Özellikle batı dünyasının bu eksen kaymasından derhal kurtulması gerekiyordu. Bu iş şüphesiz herkesten çok İsrail’i rahatlatacak ve sonuçta İslâm alemiyle Hıristiyan alemi birbirlerini boğazlayacaklar ve diğerleri rahat edecekti. Bu saldırı daha önce tasarlanan oyun ve senaryonun en son perdesiydi. Bu yüzden hem İslâm alemi ve hem de Hıristiyan alemi bu kirli oyunu görmek zorundadırlar. Her ne olursa olsun, batı medeniyeti, ayrıştırıcı ve yok edici bir medeniyettir. İslâm medeniyeti ise, yaşatıcı ve koruyucu bir medeniyettir. Batı medeniyetinin İslâm medeniyetini İslâmofobi bağlamında suçlaması saçmadır. Bu bakış açısı arızalıdır ve bu oyunları kuranların beklentileri arasındadır. İşin bir başka vahim boyutu da artık neredeyse bir alışkanlık halini alan yaşanan olaylardan hemen sonra ortaya çıkan medyatik yönlendirmelerdir. Ne hikmetse bunun gibi bir olay ortaya çıktığında bizim ülkemizdeki medya tetikçileri hemen devreye giriyor ve olaya ana gerçeklerden uzaklaştırıcı naylon gerekçeler yaratmaya başlıyorlar. Yok öyleymiş, yok böyleymiş, yok İslâm alemi hemen oturup kendisini gözden geçirmeli ve terörle olan bağlantısını kesmeliymiş. Dikkat edilirse burada açıkçası oyun kurucuların beklentileri olan İslâm ve terör ilişkisi kabul edilmiş oluyordu. Halbuki İslâm inancının ve felsefesinin terör ve şiddetle uzaktan – yakından ilişkisinin olamayacağını kendileri de çok iyi bilmektedirler. Onların amacı bu algıyı yaratmak ve birbirlerini boğazlayan taraflar oluşturmaktır. Bu oyuna gelenler kendilerinin de günün birinde bu oyunların tali parçaları olduklarını anlayacaklardır. Eğer maksat Hıristiyan dünyasıyla İslâm dünyasının kendilerini yeniden ele alarak bir öz eleştiri yapmalarına zemin oluşturmak, medeniyetler arası diyalog kapılarını aralayarak çatışma, gözyaşı ve kan olarak evrene yayılan olay ve olguları ortadan kaldırmak, August Coteu’ nun pozitif toplum yapısına ulaşabilmekse, bu maksadınızı olması gereken daha makul stratejilerle ortaya koyabilir, başka türlü değerlendirebilir ve daha gerçekçi parametreler kapsamında süreci yönlendirebilirsiniz. Görünen odur ki, bizim medyalamatik baroncuklar istihbaratçı olmadıkları halde istihbarat, din bilimciler ve fıkıhçılar olmadıkları halde dini içtihat ve fetva, toplum bilimci olmadıkları halde sosyoloji, psikolog olmadıkları halde insan ve canlı psikolojisi, komplo teorisyenleri olmadıkları halde komplo teorisi dersleri vermeye soyunmuşlardır. Var olan asıl gazeteci kimlikleri arada kaybolup gitmiş olduğu anlaşılıyor. Yani kendi gerçek kimliklerini dahi koruyamayan bu zatı muhteremlerin soyundukları yeni kimliklerinin çıplak kalan bedenlerini örtemeyeceğini unutmuş gözüküyorlar. Zavallılar, yakında çırılçıplak ve anadan üryan kalarak rezil rüsvay olacaklar. Ezberledikleri anlaşılan bazı kavramları da dünün, bu günün ve geleceğin değişmez mutlak doğru bilgileriymiş gibi savunmaya girişiyorlar. Her kimi ve her kimin düşüncesini bu ezberlere dayalı olarak savunuyorlarsa, onlar bu savunmaları yaptıkları an itibariyle bile o düşünce ve kişilerin çoktan değişmiş olabileceğini doğal olarak bilemiyorlar. Onlar gerçeklerin sadece kendi ezberlerinde olduğuna inanıyor, başkalarının düşüncelerinde de gerçeklerin olabileceğine ihtimal dahi veremiyorlar. Çünkü her olası ihtimale taviz vermek onlar açısından az veya çok bir mal ve hizmet kaybı oluşturacaktır. Kurulan tezgâh ve oyunların beklentileri her ne olursa olsun, Afganistan’da katledilen milyonlarca Müslüman, Ortadoğu’nun  genelinde paramparça edilen Müslüman toplumsal yapıları ve namusları kirletilen çocuk yaştaki Müslüman kızlar ve anneleri, Doğu Türkistan’da yaşanan Çin vahşeti, Filistin’ de yaşanan insanlık vahşeti ve daha binlercesi, bu gün kendilerince ha bire İslâm’ ı sorgulayanların sorgulamalarına fazla takılmamıştır. Fransız Cumhurbaşkanı’nın belirttiği gibi, “bu bir terör olayıdır, İslâm’la ve gerçek Müslümanlarla alâkası yoktur”  şeklindeki beyanatından utanmaları gerekir. Elbette ki bu tür insan canına kast eden saldırıların onaylanması mümkün değildir. Ama aynı zamanda dünyanın her tarafında Müslümanlara yaşatılan zulüm ve katliamlarında kabul edilmesi mümkün olmamalıdır. Bunlar için de en azında aynı tepkilerin aynı iletişim araçları kullanılarak yapılması gerekirdi. Eğer öyle olsaydı belki bu tür menfur saldırılar da yaşanmayacaktı. Bu küresel ölçekli oyunları kuranların bir başka maksadı da; belirtmeye çalıştığım gibi, dünyanın her tarafında Müslüman kitlelere uygulanan katliamlara gerekçe oluşturmaktır. Çünkü yapılan zulümlerin inancı ne olursa olsun, ortalama ahlâk ve vicdan sahibi herkesin tüylerini diken diken etmeye başladığı anlaşılıyor. O halde derhal ve hiç vakit geçirmeden bu algının tersine dönüştürülmesi gerekiyordu. İşte yapılan da budur ve değerlendirmeler de bu merkezde yoğunlaştırılmalıdır. Derin saygılarımla toplumsal birlik ve beraberliğin yeniden inkişaf ettiği daha huzurlu gelecekler ümidiyle.   Doç. Dr. Ali Osman ENGİN              
Ekleme Tarihi: 10 Ocak 2015 - Cumartesi
Ali Osman ENGİN

CHARLIE HEBDO – KARİKATÜR – İNFAZ

Fransa’da bir karikatür dergisine yapılan saldırı dünya kamuoyunu ayağa kaldırmış ve Hıristiyan dünyasını İslâm dünyasıyla karşı karşıya getirme senaryosu doğaçlama algısı yaratılmaya çalışılsa da, çok daha öncelerden tasarlanmış, plânlı ve programlı istihbari bir faaliyet olduğu varsayılmalıdır. Güzel ülkemizde; sağ – sol, şeriatçı – komünist, vb ayrıştırıcı senaryoların sahnelendiği toplumsal kaos dönemlerinde, yazılı ve görsel medyada her iki taraftan da seçilen bazı entelektüel kişiler sürekli öne çekilmekteydi. Bu kişiler karşı taraflar nezdinde karşı taraf ve karşı tarafın en önde rol üstlenmiş öncüler olma algısı yaratılıyordu. İşte o dönemlerde, Bahriye Üçok hanımefendi de sürekli medyada öne çekilenlerdendi. Bir gün hoca hanımı oluşturulan algı ve kendi bakış açımla izlerken; “korkarım bu hoca hanımı bu klişelerle öne çekenler, belli bir antipati zemini oluşturduktan sonra, taraf haline gelen grupları kanlı bir çatışmaya sürüklemek için katledecekler” dedim. Doğrumu, yanlış mı düşündüm bilmiyorum, ancak ne yazık ki Bahriye Üçok menfur bir cinayete kurban gitti. Arkasında karşıt hale getirilen taraflardan da sanırım birileri aynı şekilde çeşitli cinayetlere kurban gidiyordu. 12 Eylül döneminde de aynı senaryo sahneleniyordu. Asıl meselenin hedeflenen çeşitli amaçlar doğrultusunda toplumsal bir kaos ortamının yaratılmasıydı. Sonuç ta yaratılan bu riskler yaratıcıları tarafından satın alınıyor ve güya beklenen sulh ve adalet tesis ediliyordu.

Fransa’da yaşanan katliamı da belki bu bakış açısıyla değerlendirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. “Charlie Hebdo” meşhur bir Fransız karikatüristi ve dergide bu adı taşıyor. Derginin çalışanlarıyla beraber karikatürize edeceği bütün konu alanları bitti de sıra Peygamber Efendimize mi gelmişti de durup dururken birden bire o hiçbir etik ve ahlâk ölçüleriyle ifade edilemez olan karikatürlere yer veriliyordu... Charlie Hebdo, bu işi yapması için çok daha organize gizli yapılar tarafından seçilmiş olmalıdır. Böylece çatıştırılması gereken taraflardan birincisi bulunmuş oluyordu. Bulunan bu tarafa diğer taraf nezdinde en ağır nefret ve öfkesini kazanmak için bir şey yaptırılmalıydı. Ancak bu yapılması gereken faaliyet karşı tarafın en yüksek inanç ve değerleriyle alâkalı olmalıydı. Yüce Peygamberimizle ilgili çirkin ve ahlâksız karikatürler oldukça etkili olacaktı. Aynı zamanda ortaya konulacak etkinliğin batı dünyasında sanatsal boyutuyla savunulabilir bir özelliğe de sahip olması tasarlanmıştı. Dolayısıyla karikatür doğru bir tercih idi.

Yapılan karikatürler piyasaya sürüldükten sonra yine ben eminim ki; aynı seçici ve tabi ki seçkin kişiler, güya Müslüman olan ve dünya genelinde İslâm inancını benimsemiş mazlumlara özellikle çağımızın küresel batı güçleri ile beraber diğer İslâm karşıtı devlet ve organizasyonlar tarafından reva görülen zulüm ve işkencelere karşı, doğal tepki olarak ortaya çıkan, hatta bu doğal seyri etkileyerek kendilerinin suni olarak yapılandırdıkları silahlı gruplar arasında aynı yönlendirmeleri yaparak, karikatür işini verdikleri taşeron dergi ve orada çalışanlara hadlerini cihat adına bildirmeleri gereğini işlemiştir. Uzun zamana yayılan bu istihbarat faaliyetleri zulüm ve işkence kodlu etkiler ve onlara karşı doğal olarak ortaya çıkan tepki faaliyetleri arasında ortaya çıkan süreçler içerisinde şekillenirler. Yapmak ve yapılmasını istedikleri şeyleri çok ustaca yapılandırırlar ve sanki başa gelen zulüm, işkence ve musibetlere nasihat olarak biçimlendirirler. Tüm bu örtülü istihbarat faaliyetlerinin daha ince ayrıntılarıyla toplum mühendisliği formatında nasıl yapıldığı konusuna daha fazla girmiyorum çünkü bizim konu alanımız değil. Ancak yöntemleri de değinmeye çalıştığım gibi bellidir. O saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin kaldırımda yaralı olarak yere düşmüş ölümle pençeleşen polise kurşun sıkma karelerini çok dikkatle izledim ve o kişinin tavrının, İslâm inanç felsefesini benimsemiş bir şahsın tavrı olamayacağını, bu tür güven ve rahatlık içerisinde kurşun sıkmanın kesinlikle çok daha profesyonel istihbarat örgütlerinin davranışlarını yansıttığını vurgulamak istiyorum. Bu eylemi yapanların en az birisinin bu çok gizli oyunu kurgulayanlarla beraber olduğunu söyleyebilirim. Bunun gerçekten böyle olabileceğine  ilişkin emareler de vardır. Teröristlerden hepsi öldürülmüş, ancak birisi sağ kalmış ve kaçmıştır. Yakalanır mı, yakalanamaz mı orasını şimdilik bilemem.

İslâm alemi açısından önemli olan; bu eylemi yapanlar ve kendilerine eylem yapılanlardan ziyade, gerçek tasarımcılar üzerinde yoğunlaşmak ve mümkünse daha fazla kanıtlarıyla ortaya sermektir. Bir başka önemli faktörde, aynı teröristlerin bir Yahudi’ye ait markete de saldırmış olmalarıdır. Son dönemlerde dünya genelinde ortaya çıkan bazı gelişmeler, çok iyi okunabildiği zaman, detaylar daha da netleşmektedir. Birçok batı ülkesinin Filistin’i devlet olarak tanıma eğilimi içerisinde oldukları, İsrail’i yaptığı zulümler dolayısıyla eleştirel bir bakış açısıyla eleştirmeye ve hatta suçlamaya başladıkları, İsrail’in adeta bir açık hava hapishanesine döndürdüğü Filistin’ deki halka daha fazla yardım etme çabası içerisine girdikleri bir vakadır. Özellikle batı dünyasının bu eksen kaymasından derhal kurtulması gerekiyordu. Bu iş şüphesiz herkesten çok İsrail’i rahatlatacak ve sonuçta İslâm alemiyle Hıristiyan alemi birbirlerini boğazlayacaklar ve diğerleri rahat edecekti. Bu saldırı daha önce tasarlanan oyun ve senaryonun en son perdesiydi. Bu yüzden hem İslâm alemi ve hem de Hıristiyan alemi bu kirli oyunu görmek zorundadırlar.

Her ne olursa olsun, batı medeniyeti, ayrıştırıcı ve yok edici bir medeniyettir. İslâm medeniyeti ise, yaşatıcı ve koruyucu bir medeniyettir. Batı medeniyetinin İslâm medeniyetini İslâmofobi bağlamında suçlaması saçmadır. Bu bakış açısı arızalıdır ve bu oyunları kuranların beklentileri arasındadır. İşin bir başka vahim boyutu da artık neredeyse bir alışkanlık halini alan yaşanan olaylardan hemen sonra ortaya çıkan medyatik yönlendirmelerdir. Ne hikmetse bunun gibi bir olay ortaya çıktığında bizim ülkemizdeki medya tetikçileri hemen devreye giriyor ve olaya ana gerçeklerden uzaklaştırıcı naylon gerekçeler yaratmaya başlıyorlar. Yok öyleymiş, yok böyleymiş, yok İslâm alemi hemen oturup kendisini gözden geçirmeli ve terörle olan bağlantısını kesmeliymiş. Dikkat edilirse burada açıkçası oyun kurucuların beklentileri olan İslâm ve terör ilişkisi kabul edilmiş oluyordu. Halbuki İslâm inancının ve felsefesinin terör ve şiddetle uzaktan – yakından ilişkisinin olamayacağını kendileri de çok iyi bilmektedirler. Onların amacı bu algıyı yaratmak ve birbirlerini boğazlayan taraflar oluşturmaktır. Bu oyuna gelenler kendilerinin de günün birinde bu oyunların tali parçaları olduklarını anlayacaklardır.

Eğer maksat Hıristiyan dünyasıyla İslâm dünyasının kendilerini yeniden ele alarak bir öz eleştiri yapmalarına zemin oluşturmak, medeniyetler arası diyalog kapılarını aralayarak çatışma, gözyaşı ve kan olarak evrene yayılan olay ve olguları ortadan kaldırmak, August Coteu’ nun pozitif toplum yapısına ulaşabilmekse, bu maksadınızı olması gereken daha makul stratejilerle ortaya koyabilir, başka türlü değerlendirebilir ve daha gerçekçi parametreler kapsamında süreci yönlendirebilirsiniz. Görünen odur ki, bizim medyalamatik baroncuklar istihbaratçı olmadıkları halde istihbarat, din bilimciler ve fıkıhçılar olmadıkları halde dini içtihat ve fetva, toplum bilimci olmadıkları halde sosyoloji, psikolog olmadıkları halde insan ve canlı psikolojisi, komplo teorisyenleri olmadıkları halde komplo teorisi dersleri vermeye soyunmuşlardır. Var olan asıl gazeteci kimlikleri arada kaybolup gitmiş olduğu anlaşılıyor. Yani kendi gerçek kimliklerini dahi koruyamayan bu zatı muhteremlerin soyundukları yeni kimliklerinin çıplak kalan bedenlerini örtemeyeceğini unutmuş gözüküyorlar. Zavallılar, yakında çırılçıplak ve anadan üryan kalarak rezil rüsvay olacaklar. Ezberledikleri anlaşılan bazı kavramları da dünün, bu günün ve geleceğin değişmez mutlak doğru bilgileriymiş gibi savunmaya girişiyorlar. Her kimi ve her kimin düşüncesini bu ezberlere dayalı olarak savunuyorlarsa, onlar bu savunmaları yaptıkları an itibariyle bile o düşünce ve kişilerin çoktan değişmiş olabileceğini doğal olarak bilemiyorlar. Onlar gerçeklerin sadece kendi ezberlerinde olduğuna inanıyor, başkalarının düşüncelerinde de gerçeklerin olabileceğine ihtimal dahi veremiyorlar. Çünkü her olası ihtimale taviz vermek onlar açısından az veya çok bir mal ve hizmet kaybı oluşturacaktır.

Kurulan tezgâh ve oyunların beklentileri her ne olursa olsun, Afganistan’da katledilen milyonlarca Müslüman, Ortadoğu’nun  genelinde paramparça edilen Müslüman toplumsal yapıları ve namusları kirletilen çocuk yaştaki Müslüman kızlar ve anneleri, Doğu Türkistan’da yaşanan Çin vahşeti, Filistin’ de yaşanan insanlık vahşeti ve daha binlercesi, bu gün kendilerince ha bire İslâm’ ı sorgulayanların sorgulamalarına fazla takılmamıştır. Fransız Cumhurbaşkanı’nın belirttiği gibi, “bu bir terör olayıdır, İslâm’la ve gerçek Müslümanlarla alâkası yoktur”  şeklindeki beyanatından utanmaları gerekir. Elbette ki bu tür insan canına kast eden saldırıların onaylanması mümkün değildir. Ama aynı zamanda dünyanın her tarafında Müslümanlara yaşatılan zulüm ve katliamlarında kabul edilmesi mümkün olmamalıdır. Bunlar için de en azında aynı tepkilerin aynı iletişim araçları kullanılarak yapılması gerekirdi. Eğer öyle olsaydı belki bu tür menfur saldırılar da yaşanmayacaktı. Bu küresel ölçekli oyunları kuranların bir başka maksadı da; belirtmeye çalıştığım gibi, dünyanın her tarafında Müslüman kitlelere uygulanan katliamlara gerekçe oluşturmaktır. Çünkü yapılan zulümlerin inancı ne olursa olsun, ortalama ahlâk ve vicdan sahibi herkesin tüylerini diken diken etmeye başladığı anlaşılıyor. O halde derhal ve hiç vakit geçirmeden bu algının tersine dönüştürülmesi gerekiyordu. İşte yapılan da budur ve değerlendirmeler de bu merkezde yoğunlaştırılmalıdır.

Derin saygılarımla toplumsal birlik ve beraberliğin yeniden inkişaf ettiği daha huzurlu gelecekler ümidiyle.

 

Doç. Dr. Ali Osman ENGİN

           

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler