DEVLETİMİZİN VE AZİZ MİLLETİMİZİN BEKA SORUNU

Gündem 19.12.2018 - 12:50, Güncelleme: 31.08.2023 - 05:00
 

DEVLETİMİZİN VE AZİZ MİLLETİMİZİN BEKA SORUNU

Prof. Dr. Ali Osman ENGİN yazdı
Sn. Dr. Devlet BAHÇELİ, Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin beka sorununu dile getirirken, bu soruna kaynaklık eden kripto yapıların ihanet kokan algı operasyonlarıyla, yaşanan gerçekleri örtbas etme çaba ve gayretleri azılı bir şekilde devam ediyor. Bu mesele sade vatandaşlarımız tarafından ne yazık ki gerçek boyutlarıyla anlaşılamamaktadır. Şüphesiz Türk Milletinin ve devletinin beka sorununu tarih bilinci, tarihsel şuurve yüksek seviyede farkındalık düzeyiyle değerlendirip, analiz eden ve gerçekçi sentezlere ulaşma potansiyeli olan vatanseverler elbette ki vardır ve her dakika görevlerinin başındadır. Türkiye’nin beka sorunu yoktur diyenlerin ya akıl sağlıkları ellerinden bedelli veya bedelsiz alınmış, yada kursaklarında Türk Milletine ve onun devletine karşı biriktirdikleri öfke, kin ve nefretlerini ancak o şekilde ortaya koymaktadırlar. Ülkemizin ve milletimizin beka sorunu olduğunu gözler önüne seren olaylar ard arda gelirken, bu küresel eylem ve olayların hiçbir sapma göstermeden hedefine ulaşması için üzerlerini örterek fark edilmesini engellemeye çalışanları tam olarak tanımlayabilmek için uygun bir kavram bulmakta zorlanıyorum. Bu ülkede uzun bir süredir küresel ortaklarıyla faaliyet gösteren ve ülkemizin bir bölümü üzerine oyunlarını oynayarak vatanımızı bölüp parçalamaya çalışan, o bölgelerdeki yeraltı ve yerüstü doğal kaynakları kendilerini besleyip büyüten küresel patronlarına peşkeş çekmeye çalışan, bunu da en hain ve kalleş pusularla katliamlara varan eylemlerle çekinmeden ortaya koyan, din ahlâk ve imandan sıyrılıp çıkmış bir terör örgütü varken, bu ülkenin beka sorunu yoktur diyenlerin ancak o terör örgütü ve onu besleyenlerin paydaşları olmaları beklenmelidir. 15 Temmuz akşamı milleti birbirine düşürerek bir iç savaş çıkartma temelinde yapılandırılan ihanet kalkışmasının hedefini henüz kavrayamamış, yada kendisi de zaten bu işin içerisinde olduğu için çok iyi anlayan, yine de millet tarafından anlaşılmasını engellemek için şekilden şekile girenlerin, girmek için yeni şekillere ihtiyaçları artmıştır. Yeni şekil bulmakta zorlanan bu kripto hainler, o kadar şekil değiştirdiler ki, bu süreç sonunda kendi şekillerini de unutmuş durumdadırlar. Kendilerine göre girebilecekleri yeni bir kılık bulmakta zorlananlar, devletin en ince kılcal damarlarına nüfuz ettikleri zaman mücadele ettikleri ve her durum ve koşulda devre dışı bırakmaya çalıştıkları Türk Milliyetçileri ve Ülkücülere ve kendileri dışındaki tarikat ve cemaatlere, hatta iktidar partisine doğru bir kılık değişikliği yapmaya çalışıyorlar. Gerçekten de bu gruplarla yakınlıklar kurarak yapacakları her türlü hata ve yanlışları da bu yapılara yüklemiş olacaklarını biliyorlar. Son günlerde ortaya çıkan bazı olay ve durumlardan bu çaba ve gayretler kolayca anlaşılıyor. Türk Milletinin beka sorunu yok diyenler, temelde Türk Milletini yok sayanlardır. Devletimizin başı olan sayın, Recep Tayyip ERDOĞAN’ ın: “Bu Milleti diz çöktüremeyeceksiniz, vatanımızı bölemeyeceksiniz, Ezanlarımızı susturamayacaksınız” ifadeleri muhataplarını tedirgin etmiş, onların kirli kan dolu kursaklarını patlatarak biriktirdikleri melanetlerini ortalığa sermiştir. Bunu halâ görmek istemeyenlerin dönüp kendilerini yeniden hesaba çekmeleri ve yürüdükleri yolun çıkmaz bir yol olduğunun farkına varmaları gerekir. Bilinmelidir ki, hiç bitmeden devam eden 1. Dünya savaşında at üzerindeyiz ve milletimizi ebed-müddet davasında daha güvenli kıyılara çıkaracak çok girdaplı ve derin sulardan çıkmak üzereyiz. Böyle bir durumda at değiştirilmez. Bunu önerenlerin bu azgın suları geçmek gibi bir dertleri olmadığı için, su ortasında at değiştirmenin sonuçlarını da hesaba katamıyorlar. Yaşatan, koruyan ve kollayan bir medeniyetin sahibi olan Türk İslâm dünyasının azgın suların kıyısına çıkmasının hesaplarını yapan ihanet şebekelerinin ortaya çıkacak   her yeni duruma karşı yeni stratejiler geliştirmeye çalıştıklarını da yok sayamayız. İşte bu çerçevede Sayın Dr. Devlet BAÇELİ’ yi anlamak istemeyenler veya anlayamayanların bu bilge liderin has bahçesinde çok uzun bir süre yeşillenmeleri gerekmektedir. Çünkü o has bahçenin yeşilleri arasında o zavallıların yanlış düşündüklerini ortaya koyacak, Büyük Türk Milletinin her zamandakinden daha çok beka sorununun olduğunu gözlerinin önüne serecek bitki türlerinden çokça bulunuyor. Sadece buna karar verip sayın Devlet Baba’ dan onay almaları yeterli olacaktır. Bu her türlü hile, yalan, ihanet ve şer şebekelerine kiralanmayı bekleyen taşeron taş usta ve çırakları belli ki, daha önceki kiralanmalarda yeşillendikleribahçelerden beka meselesi yok virüsü kapmışlardır. Bu virüsün özelliği; varları yok, yokları var, gören gözleri kör,  görmeyen gözleri daha ferasetli, arszıs ve namussuzları namuslu;  şeref ve haysiyet sahibi onurlu ve namusluları da  değersiz sayıp değersizleştirmeye çalışmasıdır. Bendeniz bu konulara kafa yoran bir akademisyen olarak yapılan ittifaklar boyutuyla kimin başkan olacağı veya kimin olamayacağı üzerinde durmuyorum. Şüphesiz demokratik bir seçim sürecinde siyasi partiler kendi adaylarını çıkaracak ve ülkemizin ve milletimizin bekasını sağlayacak yeni projelerle aziz milletimizin karşısına çıkacaklardır. Vatandaşlarımız tercihlerini yaparken, öncelikli olarak devlet ve millet meselesini ön plânda tutacak, sadece bu günü değil; kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle tüm halkımızın mutlu ve huzurlu olmasını sağlayabilecek adayları ön plânda tutacaktır. Milletimizin feraseti, kafa karışıklığı yaratarak  yanlış tercih yapılmasını önleyecektir. İnsanlık tarihinin var olmasıyla beraber var olan bu büyük milletin yaşantı, tecrübe ve deneyimleriyle beraber mazlum milletlerin umut ışığı olduğunu sağır sultan bile anlamışken, bu milletin tarihi şahsiyetlerine dil uzatarak kokuşmuş öfke ve gizli hesapların göstergesi olan salyalarını akıtanlar, hangi şekle girerseler girsinler sonlar hüsran olacak ve hain terör örgütü mensuplarının kazdıkları hendeklere pis pis gömüldükleri gibi, durmadan köpürtülüp kabartılan ihanet ve öfkelerine gömülüp gideceklerdir. Özellikle terör faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde aile içi şiddet ve daha doğrusu cinsel şiddet vakaları çok iyi incelenip analiz edildiği zaman, işin ucunda terör örgütü mensubu olmuş, ahlâk, din ve tüm manevi değer ve normlarını sıyırıp atarak güya zerdüştlüğü benimsemiş ateist ve komünistlerin olduğu anlaşılacaktır. Çünkü böyle bir mağduriyete uğrayan kişinin hayatta kalmak, ve çok paydaşlı cinsel istismarın fuhuş düzeyinde devam etmesi, terör örgütü yönetici ve mensuplarının bedenlerine haz vermekiçin  böyle bir yönteme baş vurulmaktadır. Bu yöntem aynı zamanda terör örgütüne mahkum yandaş elde etme yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bizzat terör örgütü içerisinde bulunup, daha sonra dayanamadığı için kaçan kadın teröristlerin anlattıkları bu durumu doğruluyor. Durum bir boyutuyla böyle olduğu için, terör örgütü sosyolojik, psikolojik ve kültürel boyutlarıyla yeniden incelenmeli ve mutlaka değerlendirilmelidir. Terör örgütünün en büyük gelir kaynakları arasında uyuşturucu ve kadın ticaretinin olduğu görülüyor. Terör örgütü ve onun yandaşlarının tüm bu tutum ve davranışlarını tasarlayıp yapabilmeleri ve devlete başkaldırıp bunu eylemlere dökmelerinin arka plânındaki etnik algı ve bir boyutuyla özgüvenlerini destekleyip köpürten cemaat ve tarikatların da hiç vakit geçirmeden mercek altına alınması oldukça önemlidir. Elbette ki İslâm inanç ve felsefesinin ön gördüğü ciddiyet ve gerçeklikteki dini cemaat ve tarikatlara diyecek bir şeyimiz yoktur. Bu dini yapılar; geçmişteki Fadime Kalkancılar, Müslüm Gündüzleri ve onların benzerlerinin rol aldıkları yapılar olmamalıdır. Eğer dertleri insan ve onun imanı ise, ayrım yapmamalı, bizdensin, bizden değilsin gibi seçme yaparak niteliği ötelememelidirler. Bu milleti bu ve benzeri algı operasyonlarıyla istedikleri istikamete yön verdirenlerin son günlerde yeni bir yol ve yöntemle bunu yapmaya çalıştıkları görülüyor. Bu manada dirilerden umudunu kesenlerin ölülerden medet ummaya başlamalarının hedefinde yine Devlet Bey, Ülkücüler ve Milliyetçi Hareket Partisi olduğunu anlayabilmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Rahmeti Rahmana kavuşmuş bulunan, ve kendi dönemlerinde bu davanın çilesini çekmiş, şahsiyetleri medyada paylaşarak demek istediklerini o şahsiyetlerin kullandıkları bazı cümlelere nerede, ne zaman ve niçin söylediklerini belirtmeden atıfta bulunarak bir algı yaratmaya çalışanların bütün bunları tesadüfen yapmayacaklarının bilinmesi gerekir. BU davanın çilesini çeken ve daha sonra kendisine farklı bir yön çizmiş eski Ülkü Ocakları başkanı rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU’ nunMilliyetçi Hareket Partisinden ayrılarak kendisine farklı bir yol çizmesinde katkısı olanların, onun uğradığı suikastla bağlantılarının olması düşünülmelidir. 15 Temmuz sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki Fetöcü yapılanma görüldükten sonra bu senaryonun ancak böyle yazılabileceğini düşünmeden edemiyorum. Rahmetliye suikast tertiplenmeden önce yeniden birlik ve beraberlik arayışlarına girildiğini de hatırlamak bu düşünceyi destekliyor. Şüphesiz bu davaya bir türlü katkı sağlayanlar her zaman minnet ve şükranla anılırlar. Ancak geleceğe dönük yeni bir fikir ve anlayıştan bahsedemeyenlerin hep geçmişi gündemde tutmasını da doğru değerlendirmek lâzımdır.
Prof. Dr. Ali Osman ENGİN yazdı

Sn. Dr. Devlet BAHÇELİ, Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin beka sorununu dile getirirken, bu soruna kaynaklık eden kripto yapıların ihanet kokan algı operasyonlarıyla, yaşanan gerçekleri örtbas etme çaba ve gayretleri azılı bir şekilde devam ediyor. Bu mesele sade vatandaşlarımız tarafından ne yazık ki gerçek boyutlarıyla anlaşılamamaktadır. Şüphesiz Türk Milletinin ve devletinin beka sorununu tarih bilinci, tarihsel şuurve yüksek seviyede farkındalık düzeyiyle değerlendirip, analiz eden ve gerçekçi sentezlere ulaşma potansiyeli olan vatanseverler elbette ki vardır ve her dakika görevlerinin başındadır. Türkiye’nin beka sorunu yoktur diyenlerin ya akıl sağlıkları ellerinden bedelli veya bedelsiz alınmış, yada kursaklarında Türk Milletine ve onun devletine karşı biriktirdikleri öfke, kin ve nefretlerini ancak o şekilde ortaya koymaktadırlar.

Ülkemizin ve milletimizin beka sorunu olduğunu gözler önüne seren olaylar ard arda gelirken, bu küresel eylem ve olayların hiçbir sapma göstermeden hedefine ulaşması için üzerlerini örterek fark edilmesini engellemeye çalışanları tam olarak tanımlayabilmek için uygun bir kavram bulmakta zorlanıyorum. Bu ülkede uzun bir süredir küresel ortaklarıyla faaliyet gösteren ve ülkemizin bir bölümü üzerine oyunlarını oynayarak vatanımızı bölüp parçalamaya çalışan, o bölgelerdeki yeraltı ve yerüstü doğal kaynakları kendilerini besleyip büyüten küresel patronlarına peşkeş çekmeye çalışan, bunu da en hain ve kalleş pusularla katliamlara varan eylemlerle çekinmeden ortaya koyan, din ahlâk ve imandan sıyrılıp çıkmış bir terör örgütü varken, bu ülkenin beka sorunu yoktur diyenlerin ancak o terör örgütü ve onu besleyenlerin paydaşları olmaları beklenmelidir.

15 Temmuz akşamı milleti birbirine düşürerek bir iç savaş çıkartma temelinde yapılandırılan ihanet kalkışmasının hedefini henüz kavrayamamış, yada kendisi de zaten bu işin içerisinde olduğu için çok iyi anlayan, yine de millet tarafından anlaşılmasını engellemek için şekilden şekile girenlerin, girmek için yeni şekillere ihtiyaçları artmıştır. Yeni şekil bulmakta zorlanan bu kripto hainler, o kadar şekil değiştirdiler ki, bu süreç sonunda kendi şekillerini de unutmuş durumdadırlar. Kendilerine göre girebilecekleri yeni bir kılık bulmakta zorlananlar, devletin en ince kılcal damarlarına nüfuz ettikleri zaman mücadele ettikleri ve her durum ve koşulda devre dışı bırakmaya çalıştıkları Türk Milliyetçileri ve Ülkücülere ve kendileri dışındaki tarikat ve cemaatlere, hatta iktidar partisine doğru bir kılık değişikliği yapmaya çalışıyorlar. Gerçekten de bu gruplarla yakınlıklar kurarak yapacakları her türlü hata ve yanlışları da bu yapılara yüklemiş olacaklarını biliyorlar. Son günlerde ortaya çıkan bazı olay ve durumlardan bu çaba ve gayretler kolayca anlaşılıyor. Türk Milletinin beka sorunu yok diyenler, temelde Türk Milletini yok sayanlardır.

Devletimizin başı olan sayın, Recep Tayyip ERDOĞAN’ ın: “Bu Milleti diz çöktüremeyeceksiniz, vatanımızı bölemeyeceksiniz, Ezanlarımızı susturamayacaksınız” ifadeleri muhataplarını tedirgin etmiş, onların kirli kan dolu kursaklarını patlatarak biriktirdikleri melanetlerini ortalığa sermiştir. Bunu halâ görmek istemeyenlerin dönüp kendilerini yeniden hesaba çekmeleri ve yürüdükleri yolun çıkmaz bir yol olduğunun farkına varmaları gerekir. Bilinmelidir ki, hiç bitmeden devam eden 1. Dünya savaşında at üzerindeyiz ve milletimizi ebed-müddet davasında daha güvenli kıyılara çıkaracak çok girdaplı ve derin sulardan çıkmak üzereyiz. Böyle bir durumda at değiştirilmez. Bunu önerenlerin bu azgın suları geçmek gibi bir dertleri olmadığı için, su ortasında at değiştirmenin sonuçlarını da hesaba katamıyorlar. Yaşatan, koruyan ve kollayan bir medeniyetin sahibi olan Türk İslâm dünyasının azgın suların kıyısına çıkmasının hesaplarını yapan ihanet şebekelerinin ortaya çıkacak   her yeni duruma karşı yeni stratejiler geliştirmeye çalıştıklarını da yok sayamayız.

İşte bu çerçevede Sayın Dr. Devlet BAÇELİ’ yi anlamak istemeyenler veya anlayamayanların bu bilge liderin has bahçesinde çok uzun bir süre yeşillenmeleri gerekmektedir. Çünkü o has bahçenin yeşilleri arasında o zavallıların yanlış düşündüklerini ortaya koyacak, Büyük Türk Milletinin her zamandakinden daha çok beka sorununun olduğunu gözlerinin önüne serecek bitki türlerinden çokça bulunuyor. Sadece buna karar verip sayın Devlet Baba’ dan onay almaları yeterli olacaktır. Bu her türlü hile, yalan, ihanet ve şer şebekelerine kiralanmayı bekleyen taşeron taş usta ve çırakları belli ki, daha önceki kiralanmalarda yeşillendikleribahçelerden beka meselesi yok virüsü kapmışlardır. Bu virüsün özelliği; varları yok, yokları var, gören gözleri kör,  görmeyen gözleri daha ferasetli, arszıs ve namussuzları namuslu;  şeref ve haysiyet sahibi onurlu ve namusluları da  değersiz sayıp değersizleştirmeye çalışmasıdır.

Bendeniz bu konulara kafa yoran bir akademisyen olarak yapılan ittifaklar boyutuyla kimin başkan olacağı veya kimin olamayacağı üzerinde durmuyorum. Şüphesiz demokratik bir seçim sürecinde siyasi partiler kendi adaylarını çıkaracak ve ülkemizin ve milletimizin bekasını sağlayacak yeni projelerle aziz milletimizin karşısına çıkacaklardır. Vatandaşlarımız tercihlerini yaparken, öncelikli olarak devlet ve millet meselesini ön plânda tutacak, sadece bu günü değil; kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle tüm halkımızın mutlu ve huzurlu olmasını sağlayabilecek adayları ön plânda tutacaktır. Milletimizin feraseti, kafa karışıklığı yaratarak  yanlış tercih yapılmasını önleyecektir. İnsanlık tarihinin var olmasıyla beraber var olan bu büyük milletin yaşantı, tecrübe ve deneyimleriyle beraber mazlum milletlerin umut ışığı olduğunu sağır sultan bile anlamışken, bu milletin tarihi şahsiyetlerine dil uzatarak kokuşmuş öfke ve gizli hesapların göstergesi olan salyalarını akıtanlar, hangi şekle girerseler girsinler sonlar hüsran olacak ve hain terör örgütü mensuplarının kazdıkları hendeklere pis pis gömüldükleri gibi, durmadan köpürtülüp kabartılan ihanet ve öfkelerine gömülüp gideceklerdir.

Özellikle terör faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde aile içi şiddet ve daha doğrusu cinsel şiddet vakaları çok iyi incelenip analiz edildiği zaman, işin ucunda terör örgütü mensubu olmuş, ahlâk, din ve tüm manevi değer ve normlarını sıyırıp atarak güya zerdüştlüğü benimsemiş ateist ve komünistlerin olduğu anlaşılacaktır. Çünkü böyle bir mağduriyete uğrayan kişinin hayatta kalmak, ve çok paydaşlı cinsel istismarın fuhuş düzeyinde devam etmesi, terör örgütü yönetici ve mensuplarının bedenlerine haz vermekiçin  böyle bir yönteme baş vurulmaktadır. Bu yöntem aynı zamanda terör örgütüne mahkum yandaş elde etme yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bizzat terör örgütü içerisinde bulunup, daha sonra dayanamadığı için kaçan kadın teröristlerin anlattıkları bu durumu doğruluyor. Durum bir boyutuyla böyle olduğu için, terör örgütü sosyolojik, psikolojik ve kültürel boyutlarıyla yeniden incelenmeli ve mutlaka değerlendirilmelidir. Terör örgütünün en büyük gelir kaynakları arasında uyuşturucu ve kadın ticaretinin olduğu görülüyor.

Terör örgütü ve onun yandaşlarının tüm bu tutum ve davranışlarını tasarlayıp yapabilmeleri ve devlete başkaldırıp bunu eylemlere dökmelerinin arka plânındaki etnik algı ve bir boyutuyla özgüvenlerini destekleyip köpürten cemaat ve tarikatların da hiç vakit geçirmeden mercek altına alınması oldukça önemlidir. Elbette ki İslâm inanç ve felsefesinin ön gördüğü ciddiyet ve gerçeklikteki dini cemaat ve tarikatlara diyecek bir şeyimiz yoktur. Bu dini yapılar; geçmişteki Fadime Kalkancılar, Müslüm Gündüzleri ve onların benzerlerinin rol aldıkları yapılar olmamalıdır. Eğer dertleri insan ve onun imanı ise, ayrım yapmamalı, bizdensin, bizden değilsin gibi seçme yaparak niteliği ötelememelidirler.

Bu milleti bu ve benzeri algı operasyonlarıyla istedikleri istikamete yön verdirenlerin son günlerde yeni bir yol ve yöntemle bunu yapmaya çalıştıkları görülüyor. Bu manada dirilerden umudunu kesenlerin ölülerden medet ummaya başlamalarının hedefinde yine Devlet Bey, Ülkücüler ve Milliyetçi Hareket Partisi olduğunu anlayabilmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Rahmeti Rahmana kavuşmuş bulunan, ve kendi dönemlerinde bu davanın çilesini çekmiş, şahsiyetleri medyada paylaşarak demek istediklerini o şahsiyetlerin kullandıkları bazı cümlelere nerede, ne zaman ve niçin söylediklerini belirtmeden atıfta bulunarak bir algı yaratmaya çalışanların bütün bunları tesadüfen yapmayacaklarının bilinmesi gerekir. BU davanın çilesini çeken ve daha sonra kendisine farklı bir yön çizmiş eski Ülkü Ocakları başkanı rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU’ nunMilliyetçi Hareket Partisinden ayrılarak kendisine farklı bir yol çizmesinde katkısı olanların, onun uğradığı suikastla bağlantılarının olması düşünülmelidir. 15 Temmuz sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki Fetöcü yapılanma görüldükten sonra bu senaryonun ancak böyle yazılabileceğini düşünmeden edemiyorum. Rahmetliye suikast tertiplenmeden önce yeniden birlik ve beraberlik arayışlarına girildiğini de hatırlamak bu düşünceyi destekliyor. Şüphesiz bu davaya bir türlü katkı sağlayanlar her zaman minnet ve şükranla anılırlar. Ancak geleceğe dönük yeni bir fikir ve anlayıştan bahsedemeyenlerin hep geçmişi gündemde tutmasını da doğru değerlendirmek lâzımdır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetepasinler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler acotr.org deneme bonusu veren siteler 2023 deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler